4- Korku

10 6 0
                                    

Rüzgar'ın adına ayrılan odaya vardığımızda içeri girmeden koridorun sonunda olan tek odaya doğru baktı. Göz ucuyla etrafı kontrol etti ve kapıya kartı gösterip eliyle içeri girmemi işaret etti.

Benim ardımdan odaya girdi kapıyı kilitledi ve hızlı adımlarla lavaboya doğru ilerledi. O an göz temasından tek kaçan ben değil mişim gibi gelmeye başlamıştı.

Bir kaç dakika sonra içeriden çıkıp yatakta telefonuyla oynayan benim yanıma oturdu. "Aç mısın?"

Sorusuna kafamı sallayarak hayır yanıtını vermiştim.

"O halde ne yapmak istersin?" konuşurken bacağıma dokunmasıyla vücudunun titrediğini fark ettim.

"Sen iyi misin? Üşüdün mü?"

"İyiyim, üşümedim." gözlerini bir kaç kez kırpıştırmıştı. Yaklaşıp yanağına sanki karşımda ki bir bebekmiş ve hemen incinebilirmiş gibi yavaşça dokundum. "Neden bu kadar soğuksun Rüzgar?"

"Bilmiyorum. Sadece... Rica etsem bana biraz sarılabilir misin?"

"Tabii ki"

Yatağa uzanıp ona sıkı sıkı sarılmıştım. Bedenini bana daha da yaklaştırmaya çalışmıştı. Kendimle karşılaştırınca o kadar küçük kalıyordu ki, adeta olması imkansız bebek bir melek gibi.

Not: Melekler reşit şekilde yaratılırlar.

Ellerimi saçlarına değdirdiğimde kafasını kaldırıp yorgun gözleriyle bana bakmıştı.

"Birşeyler yemek ister misin?" Diye sorduğumda kafasını evet anlamında sallayıp yatakta doğrulmuştu.

•••

Açıkçası yemek yemeyi teklif ettiğimde bir restoran için bile bu kadar ateşli olabileceği aklıma gelmemişti.

Ona özel odasında bulunan, ona özel seçilmiş kıyafetleri gördüğümde gerçekten ayrıntılara önem veren ve kendini değerli kılmayı oldukça seven biri olduğunu anlamıştım ve o an kendimi şanslı hissettim.

Üstünü değiştirdiği sırada, onu dolabının biraz ilerisine sandalye çekmiş izlememden rahatsız olmamıştı. Aksine gömleğini yüzüne uyumlu giden gülümseme ile birlikte gözlerimin içine bakarak yavaş yavaş çıkartmıştı.

Yüzünde ki sırıtış beni ona daha çok bağlıyordu. Onu daha yakınından izlemek istiyordum. Önümde ki tek engel yanına gidip ona dokunma fikrinin beni korkutmasıydı.

Restorana indiğimizde bana sadece masaya oturmamı ve onu beklememi söyledi. Bir kaç dakika geçti, yanıma saçları dağılmış ve ıslanmış şekilde geldi. "Saçlarına ne oldu?"

Karşıma oturdu ve ellerini saçlarına daldırıp düzeltmek için çabaladı. "Sadece biraz ıslattım."

Kalkıp yanına doğru ilerledim, ellerimle çene hattını kavrayıp gözlerimizin birbirini bulmasını sağladım. "Zaten üşümüştün neden ıslattın ki?"

Parıldayan gözleriyle yüzümü süzdü. "Kurumaya başladı bile merak etme."

Göz temasını ilk bozan o'ydu. Ellerini ellerime getirip yüzünden çekti. "Yerine geç Çınar."

Sessizce onayladım.

Yemekler masamıza geldikten sonra hiç konuşmamıştık. Hatta kafasını kaldırıp bir kez bile bana yada çevresine bakmamıştı. Fakat ben her lokmamı onu izleyerek çiğniyordum. İçeceğimin her zerresini onu izleyerek yudumluyordum. Bunların hepsi bir kez olsun gözlerini bana çevirmesini umduğum içindi.

Yemeğimi ondan çok daha önce bitirmiştim. O'ysa yavaş ve tadını çıkartarak yiyordu. İşini bitirdiğinde kalkmak için bana sesleneceği zamana kadar benim onu izlediğimi fark etmemişti. Kafasını kaldırdığında ve ona baktığımı fark ettiğinde yüzünü şirin bir gülümseme kaplamıştı.

"Sen ne zaman bitirdin?"

"Biraz oluyor sanırım."

Yüzünde ki gülümseme değişen mimikleriyle kusursuz bir uyum sağlıyordu. "Çok yavaş yiyorum üzgünüm."

"Oh! Önemli değil. Aslında seni izlemek keyifliydi."

Yanıt vermedi. Sadece gülümsemeye devam etti. Peçeteye uzanıp dudaklarını hafif dokunuşlarla sildi. Ardından ayağa kalktığında bende kalktım. Arkasından yürüyüp adımlarını takip ettim. Bu adımlar bizi daha önce geldiğimiz odaya götürdü.

Bir önceki gibi etrafı göz ucuyla kontrol etti ve içeri girmemi işaret etti. Fakat bu sefer kaçmak yerine arkamdan geliyordu.

Yatağın karşı tarafında ki boş duvara yaslandım. "Daha iyi misin?"

Beni duvarla arasına alabileceği yakınlığa geldiğinde tam önümde durdu ve sıcak gülümsemesini devam ettirerek bana baktı.

Biraz duraksadı ardından bana doğru 1-2 adım daha attığında nefesimi ancak kesik kesik alabiliyordum. O kadar yakınımdaydı ki vicudumuz neredeyse birbirine değmek üzereydi.

Gözleri gözlerimin içine baktığı saniyelerde sorumu yanıtladı. "Sayende çok daha iyiyim."

Daha fazla dayanamayıp hızlıca omuzlarından tuttum. Onu duvardan tarafa yaslarken bende onu yanıtladım.
"İyi olmana sevindim."

Sırıtmıştı.. Sadece sırıttı.

  -Bölüm sonu-

  -Bölüm sonu-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İpekten Ruhlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin