22 Kasım 1901 - 02.21
Kim olduğumu bilmiyorum , doğduğum yeri , ailemi bilmiyorum ve bunların da bir önemi olduğunu sanmıyorum . Emin olduğum tek şey bütün güvendiklerimizin , uğruna emek ve zaman harcadıklarımızın hiçbir değerinin olmadığı sadece bir yalandan ibaret olduğuydu.
Nesillerden beri güvendiğimiz , cesaret ve yiğitlik hikayelerini dinlediğimiz kahramanların kana susamış, çirkin siluetlerin sivri pençeleri , hançerlerinin önünde teker teker yere yığıldığını görünce anlamıştım bel bağladığımız şeyin ne kadar acınası olduğunu.
Saymaya ömür yetmeyecek kadar iblis önlerine çıkan her şeyi ezip geçiyorlardı. Umutsuzca direnmeye çalışan halkın haykırışları anında yerini ölüm sessizliğine bırakıyordu.
İnsanlığın dişiyle tırnağıyla kazıyarak inşa ettiği medeniyetin saatler içinde kor ateşler içinde yanan moloz yığınlarına dönüşmesini izlemek kanımı dondursa da uzaklarda gördüklerimin kısa bir süre sonra bana da olacağını bilmek beni ağlayarak yıkımı ve çaresizliği izlemekten alıkoyuyordu.
Çabalarımızın ne kadar beyhude olduğunu bilsem de sonumun korku içinde titrerken bir iblis tarafından yenmek değil , onlara karşı silahımı sallarken kanımın son damlasını tüketmek olmasını istediğimden ayağa kalktım.
Şu an geçmişi , yaşananları , yaşanmayanları yargılamaktansa harekete geçip bir şeyler yapmanın doğru karar olduğu kafama dank ettikten sonra alevlerin tersi yönde koşmaya başladım.
Yeteri kadar savaşı yokmuş gibi kendiyle de savaş insanların en yeni savaşında gazi olan komşumun evinde kendimi savunabileceğim bir şey olduğunu düşünüp can havliyle dar sokaklarda düşmemeye çalışarak koşuyordum.
Elbette kalplerimizdeki korkusunu daima sürdürse de , iblislerin varlığı eğlencenin merkezi olan bu şehirde unutuluyor , tüm kurallar bir kenara konulup sadece arzuların ve isteklerin konuştuğu alemde geçici de olsa mutluluk bulunuyordu. Şu an ise o gösterişli , ışıklı sokaklardan geriye kalan tek şeyin kaos olması hala içimi burkarken ben varmam gerektiğini düşündüğüm yere varmıştım.
Silahlarını aşıracağım o sert bakışlı , diken gibi kısa siyah saçları olan adam , evinde saklanmak yerine tek koluyla bir insanı saniyeler içinde kaybettiği sevdikleriyle buluşturabilecek iblislere karşı koyuyor olmalıydı.
Kapısı zaten açık olan evden içeri girdim , olabildiğince acele ediyor sonrasına ihtiyacım olabileceğini düşündüğüm eşyalardan bazılarını da yanıma alıyordum. Kendisi de evden aceleyle çıkmış olacak ki etraf tamamen dağınıktı ve bir savaşçının yanında isteyeceği malzemeler kah alınmış kah yerlere saçılmıştı.
Biraz erzak ve birkaç ilacı cebime attıktan sonra gözüm duvarda asılı olan parlak ve sağlam duruşlu gümüş renkli bir baltaya ilişti. Üzerinde bilmediğim bir dilde birkaç kelime olan baltanın gücünü baltanın önceden asılı olduğu duvarda denediğimde onun o an bulunabilecek en iyi şey olduğunu anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikamdan Geri Kalan
FantasyVerilen binlerce yıllık mücadelenin ardından İblis Kralı'nın uzun zamandır hazırlandığı işgali başlattığı gece insanlık hayal dahi edemeyecekleri bir vahşeti iliklerine kadar hissedecek , çoktan yeryüzünden silinmiş olmayı dileyeceklerdi . Söylenece...