6 ay sonra
jimin yoğun bir günün sonunda odasına girdi, ceketini çıkarıp koltuğa koydu yavaşça. lupin ayağa kalkıp etrafında bir tur atarak ona selam verdi, sonrasında odadan çıktı. gülerek onu izledikten sonra jimin eski radyoyu açtı.
çok uzun zaman, diye düşündü. çok uzun zaman geçmişti buraya gelişinin üstünden.
aynanın önünde oturup pamuğa tentürdiyot döktü, yüzündeki yaraları temizlemeye başladı. seokjin ve namjoon'dan aldığı yakın dövüş eğitimi oldukça yoğundu. ona kıyasla hyunjin ve hoseok'tan aldığı büyücülük dersleriyse nispeten daha kolaydı. hyunjin onun büyüye yatkınlığını görünce şok olmuştu, ailesinde bir büyücü olduğuna emindi.
gülümsedi jimin bunları düşünürken, jungkook'u merak etmesi dışında günleri gayet iyi geçiyordu. "umarım iyidir." diye mırıldandı yüzündeki kanları temizlerken.
"iyiyim ya, iyi sayılırım yani. iyi neydi ki?" jungkook odanın içine atladı, jimin korkuyla ona baktı. "senin burada ne işin var?"
"seni görmeye gelmek istedim, son bir kez göreyim diye." gülümsedi, çenesinde ve yüzünde kurumuş kan lekeleri vardı. "neden yüzünde yaralar var? biri mi geldi, nasıl oldu bu?" omuzlarını tuttu jimin'in, çenesini tutup başını iki yana çevirdi.
"biri gelmedi, sakin ol." çenesindeki eli tutup indirdi jimin. "asıl senin bu halin ne?" onun kıpkırmızı gözlerine baktı endişeyle. "içindeki canavara yenik mi düştün?"
"neler de bilirmiş." sırıttı jungkook. "senin gözlerin niye siyah, sen neye yenik düştün, mükemmelliğe mi?"
"formundasın yine bakıyorum." güldü jimin. "niye geldin ki sen?"
"seni görmeye gelemez miyim?"
"kendi kurduğun plana göre görmemen gerekiyordu." jimin arkasındaki masaya yaslandı hafifçe, kollarını bağladı.
güldü jungkook. "ölmeden önce, son kez görmek istedim. ama istemiyorsan, gideyim." kapıya döndü, kolu çevireceği sırada jimin durdurdu onu. "istemedim demedim."
"prangalarımdan kurtar beni ey sevdiğim,
elinde gördüğüm o kanım
beni kurtaran tek şey olsun,
dudaklarından çektiğim nefes son nefesim olsun,
gördüğüm son gözler seninkiler olsun." mırıldandı jungkook, jimin gülümsedi. "şiir defterinden mi?""hayır, alakasız. öylesine aklıma geldi."
"yazarken beni düşünmüşsün."
jungkook duraksadı. omzunun üstünden ona baktı. "ne?"
"bir ağacın dalında oturup yazarken beni düşünmüşsün, beni özlemişsin. hislerin taze hala. yeni mi yazdın?"
"senin kafan yerinde mi?"
"seninkinin içinde."
"pardon?" ona döndü jungkook.
"zihin bariyerin benim için aşılması çok kolay, neden şaşırdın ki?"
"zihnimi nasıl okuyabilirsin ki?"
"yapıyorum işte, inanmıyor musun bana?"
"kim yaptı bunu?"
"neden bu kadar sinirlendin jungkook?" şüpheyle baktı ona jimin.
"sinirlenmedim." ellerini pantolonunun ceplerine soktu. "hoseok'un fikri miydi?"
"anladım, zihnine girmemden rahatsız oldun. ama bu senin hep yaptığın bir şeydi, nasıl hissettiriyormuş anladın mı?"
"hoseok'un fikriydi. ben ölürsem diye, anladım." başını salladı, bakışlarını kaçırdı. jimin'in arkasındaki aynadan kendine baktı. "mantıklı aslında."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🍒 Acı Kiraz ✓
FanficACI KİRAZ | ben acı kiraz tanı beni bana şarkılar söyle biraz ben kara beyaz her işim ters, dünyam ya lan (Kasvetli Kutlama'nın devamıdır, birinci kitabı okumanızı tavsiye ederim.) (+18 şiddet içeriği.) vampir soyu lideri jungkook ve azılı düşman...