4

418 58 181
                                    

"korkunç olan sadece jungkook değil, jungkook'un bizzat eğittiği herkes de en az onun kadar tehlikeli. o gün hepimizin peşine düşmeyip sadece gelenleri katletmelerine şükretmemiz gerek." dedi alfa yavrularına bakarken.

jimin kolundan tuttuğu çocuğu toplantı odasına fırlattı, arkasından girenler kapıyı kapatmıştı.

chan hırladı, "senin burada ne işin var?"

taehyung durdurdu onu. jungkook'un yanına gitti. "iyi misin?"

jungkook hiçbir şey demedi, hala gözleri kırmızıydı.

"jungkook?"

boğuk sesi duyuyordu jungkook ancak ortasında durduğu bu kan gölünde kimseyi görmek veya duymak istemiyordu.

rüzgar sertçe eser, ölü bedenlerin saçlarını uçuştururken jungkook sadece bakıyordu. bunun zihninin içinde bir sahne olduğunu bile bile, bunun henüz yaşanmamış bir anı olduğunu bile bile.

dizleri üstüne çöktü. yorgundu, yarım ve ölü kalbi ağrıyordu. elleri kalbine gitti, gözlerinden yaşlar süzülürken gözlerini yumdu.

henüz yaşanmamış bu kader satırına her gün hapsoluyordu, hapsoluyordu ki vicdanı ölmesin; ne olursa olsun kontrolünü kaybetmesin.

çünkü bunu sadece bir kez yapacaktı ve bu tüm dengeleri bozacaktı.

"jungkook!" omuzlarından sarstı onu taehyung, hala göz bebekleri geri dönmeyince sert bir tokat attı.

vampir lordunun başı yana düştü, gözlerindeki kırmızılık kaybolur ve göz bebekleri yerine gelirken yavaşça kaldırdı kafasını. "taehyung?" diye sordu, yorgundu sesi. "iyi misin sen?" tuttu onu kollarından. "dinlenmelisin."

taehyung onu kendine çekip sarıldı. "aptal herif, ne yaptığının farkında mısın sen?"

"dinlen taehyung." uzaklaştırdı jungkook onu kendinden, üstündeki kan bulaşsın istememişti.

yoongi'ye işaret etti taehyung'u, o da onu götürdü.

"orada ne olduğunu anlatmak ister misin jungkook?"

jungkook tahtına doğru ilerledi, kendini yorgunca tahta bıraktı. "ne olmuş? bir iki kurt dostun ölmüş, kusura bakma. üstüme saldırıyorlardı, durun yapmayın mı deseydim?"

"onlar benim dostum değildi."

"ha öyle mi, ben, her nedense, işe bak yahu, seni her başıboş bıraktığımda onların yanında bitmenden, seni bir anlık, onlarla müttefik sandım. kusura bakma."

jimin göz devirdi. "nereden çıkardın bunu? müttefik falan değilim. yarana bakayım mı, iyileşiyor mu?"

"eh, yetti be." başını kaldırıp ona baktı. "sana ne jimin? sana ne? her canın sıkıldığında beni kurtların önüne atıp defolup gidiyorsun, gitsene yine, bitmedi mi hala intikamın? on yıl önce defolup gittiğin gibi gitsene yine, çıkmasana karşıma." onun yanına gidip, kendi eliyle kendi kalbini gösterdi. "bak yarısı yok, kimin yüzünden biliyor musun? tabi ki biliyorsun. hala benden ne istiyorsun?"

jimin öylesine kırılmıştı ki senelerdir atmayan kalbi paramparça olmuştu, kırıklarının sesi duyuluyordu neredeyse. gözlerinden hayalkırıklıkları akarken ayrık dudaklarını birbirine bastırdı. bunca yıldır aklına bile getirmediği şeylerden biri mi olmuştu gerçekten? jungkook onu kendisine ihanet etmiş olarak mı biliyordu?

ben sana hiç ihanet eder miyim, diye sormak istedi jimin, kırgınlıklarını hakaretlere yükleyerek aynı onu  kırdığı şekilde onu kırmak istedi, yapamadı. bir anda kendini çok yorgun hissetmişti.

🍒 Acı Kiraz  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin