Cehennemin en dibi

223 12 9
                                    

Bir şeyler yapmalıydım, düşün düşün düşün. Henüz uyandığımı fark etmeyen Müdür ve Mert'i atlatıp bu odadan bir an önce çıkmalıydım. İkiside birbirinden sinsi ve tehlikeliydi, yapacağım en ufak tehlikeli harekette bana zarar verebilirlerdi. Ancak artık hiç bir şey beni korkutmuyordu, çünkü yüzleşmediğim hiç bir acı ve korku kalmamıştı. Hele bir de söz konusu Sofia ise gerisi tamamen teferruattı. Müdürün dışarıdan bir öğrencinin odaya girmesiyle dağılan dikkati buradan çıkmam için en büyük şanstı ancak Sofia'ya ne olduğunu, nerede olduğunu öğrenmem için Mert'e ihtiyacım vardı. Yaşananların sorumlusu kesinlikle o ve gereksiz konseydi. Ani bir hareketle kapıya doğru yöneldim.


Sonunda odadan çıkmıştım, bu benim için anlık ve bir o kadarda geçici bir zaferdi. Çünkü sofia hala ortada yok ve nerede olduğuna dair hiç bir fikrimde yoktu. Hiç arkama bakmadan okulun çıkış kapısında doğru yöneldiğimde, nihayet bir kaç insan yüzü görmüştüm. Bu okulda bir şeyler döndüğünü sistematik bir oyunun içinde olduğumu başında fark etmem gerekiyordu, ne aptallık ama. Dört bir yanı kısa ama kalın duvarlarla çevrili, büyük yuvarlak camları olan, siyaha boyanmış bir okul ne kadar huzurlu ve güvenli olabilirdi ki? Bahçe kapısına ulaşmak için yaklaşık on beş yir mi adım daha yürümek zorundaydım. Kapıya ulaştığımda güvenliğin kapıda olmaması işlerin yolunda gideceğinin göstergesi gibiydi. Uzunca bir süreden sonra ilk defa şans benden yanaydı. Sonunda bu iğrenç yerden çıkmıştım, fakat ne yapacağıma dair en ufak fikrim bile yok, işin komik yanı şöyle ki yardım alabilecek kimsemde yoktu. Sanırım hiç arkadaşınızın olmamasının en kötü yanı bu. Kendi kendime söz verdim. "Bu olaylardan sapa sağlam kurtulabilirsek, kendime bir kaç güvenilir arkadaş bulacağım, belki de bir arkadaş grubu. Kim bilebilir."


Biraz duraksadıktan sonra yapabileceğim en doğru ve yerinde şeyin Mert'i aramak olduğuna karar verdim. İlk bir kaç aramamda ne kadar telefonu açmamakta ısrarcı olsada, ben de açması için bir o kadar ısrarcıydım. Sanırım hayatta en sinir olduğum şeylerden birisi de telefonumun açılmamasıydı. iki üç kadar daha aramadan sonra pes etmiş olsa gerek telefonu açtı.

"Sofia nerede mert? "

" Söylediğim gibi, bunu ben bilemem. Sadece konsey bilir."

Yapacağım şeyler arasına bir şey daha eklemiştim. Bu lanet ve bir o kadarda sinir bozucu konseyin tüm üyelerini teker dövücek ve bir daha buralara uğramamalarını hatırlatacaktım ancak şuan önemli olan Sofia'yı bulmamdı ve bunun için Mert'e sert bir konuşma yapmalıydım.

"Bak seninle açık konuşacağım, şuan nasıl bir ruh halinde olduğumu ve neler yapabileceğimi az çok tahmin edebiliyorsundur sanırım. İnan bana sofia'nın tek bir yerine zarar gelsin. bunu sen de dahil tüm gezginler ağır öder. 'Rüzgar Atasoy' bu ismi iyi hatırlayın, çünkü Sofia'ya en ufak bir zarar bile geldiyse bu ismi zaten aklınızdan çıkaramayacaksınız."

Bu kesinlikle etkileyici bir konuşma olmuştu. Blöf yapmıyordum, bu hayatta en iyi yapabildiğim şeylerden biriside kin beslemekti. Köpek, kedi vesayire hiç bir hayvanı besleyemezken çok güzel kin besliyordum. Sanırım psikolojisi bozuk bir insanın bu durumdan faydanabileceği tek güzel yan buydu.

Mert söylediklerimden korkmuş olsa gerek titrek bir sesle ;

"Bak, inan bana rüzgar benim bu olanlarla hiç bir alakam yok ve bunu kanıtlamak için sana onların adresini vereceğim. Bizler sadece bir piyonuz. Baki olan ise gezginlerdir."

Kesinlikle psikolojisi bozuk olan tek kişi ben değildim. Zaten bana göre hiç bir insan normal denecek bir psikolojiye sahip değildi, demem o ki her insanın psikolojisi bozuktur. Değişen sadece çoğunluk ve azınlıktır. Az önce mert'e yaptığım konuşmanın verdiği gerilim ve heyecanla aldığım adrese doğru yola koyulmaya başladım. Onca karanlık içinde aydınlık olan tek şey Sofia'nın masum bakışları ve kar beyaz rengi uzak kuzenimden kalmış olan arabamdı. Araba dediğime bakmayın, daha çok bir dost, bir arkadaş. İnsan fazla yalnız kalınca cansız objelerle dostluk kurmaya başlıyor dediklerinde dalga geçer ve inanmazdım ancak bu kesinlikle doğru bir tanıymış. Bir yarım saat bir saat kadar ilerledikten sonra varış noktasına ulaşmıştım. Yolda karşılaştığım manzara beni heyecanlandırmıştı. Tehlike, dumanlı sokaklar, alkol, barlar. Daha önce bu taraflara uğramadığıma inanamıyordum.

Karanlıktan gelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin