Gelecek Bumin'e Notlar

6 0 0
                                    

Merhaba sevgili anı defterim,

Bu benim ilk anı yazma deneyimim. Seni yazmaya nasıl mı karar verdim. Hepsini sana baştan sona anlatacağım ama öncelikle bu kar beyazı sayfalarını güzel anılarla dolduracak olan kendimi sana tanıtmama izin ver. Adım Bumin 10 yaşındayım. Ve evimizin etrafını komşularımızla çevreleyen büyük bir mahallede yaşıyorum. Mahallemi özellikle arkadaşlarımı çok seviyorum. Onlarla bir araya gelip yeni maceralara kucak açmak, birlikte paten sürmek, resim ve türlü türlü şeyler yapmak yaz tatilinde yapmaktan en çok keyif aldığım şeylerdir. Sıra gelelim nasıl anı defteri yazmaya karar verdiğime. Her şey geçen gün parkta otururken Tomris'in '' Yaşadığımız bu maceraları yazmalı ve ileride çok ileride yaşlandığımızda bir araya gelip yazdığımız bu anıları okuyup tekrar yaşamalı ve bu günlere dönmeliyiz.'' demesiyle başladı. Bunun üzerine ''Bu kulağa çok hoş geliyor. Böylelikle hem o günlerde unutacağımız bu anılarımızı tazelemiş oluruz hem de kendimize ve bizden sonrakilere çok güzel bir hediye bırakmış oluruz.'' dedi Mete. Bilge'de bir tane toplu resim çekilelim ki bu zamanki hallerimizi hatırlayabilelim.'' dedi. Ben ve Kağan'da bu fikri çok beğendik. Daha sonra mahallemizde ki kırtasiyeye gidip birer anı defteri aldık ve kimsenin kimsenin defterini okumayacağına ve ne yazıp ne yazmadığından tek kelime dahi söz etmeyeceğine dair sözleştik. Bu gelecekteki bizlere sürpriz olacaktı. İşte her şey Tomris'in bu fikriyle başladı. Bundan böyle sana arkadaşlarımla geçen bu güzel anılarımı yazacağım ve seni diğerlerinin anı defterleriyle birlikte bir kutuya koyup gelecekte açmak üzere kilitleyeceğiz. Evet kendimi tanıttığıma göre sıra anılarımı yazmada. İlk olarak annemin geçen gün benim ve arkadaşlarım için hazırlamış olduğu oyun görevini anlatmakla başlayacağım. Annem a4 kağıtlarına doğada karşılıklarını bulabileceğimiz şekiller çizerek bizden doğada bir araştırma yapmamızı istedi. Hepimizde ayrı şekiller vardı kimimizde yaprağa benzer şekiller kimimizdeyse kuş tüyü veya çiçeğe benzeyen şekillerden oluşan bir kağıttı bu. Şekillerin tamamını bulan bir doğasever arması kazanacaktı. Okulda izcilik kulübünde olduğumuz ve doğayı sevdiğimiz için bunun bizim için bir çocuk oyuncağı olduğunu düşünmüştük. Hemen izci kıyafetlerimizi giyinip çantamıza ihtiyacımız olabilecek eşyaları aldık ve görev yerimize gittik. Hazırladığımız çantada daha iyi gözlem yapmak için bir büyüteç, birbirimizle haberleşmemiz için telsiz, biraz atıştırmalık ve su, görev yerimizin bir haritası, görev kağıdımız ve bant vardı. Görev yerimiz evlerimizin hemen karşısındaki içinde çeşitli ağaç, çiçek ve hayvan türleri bulunan Botanik Parktı. Birlikte görev yerimize gittik. Tomris, Bilge, Mete ve Kağan ile 1 saat sonra şuan bulunduğumuz yerde yani giriş kapısında buluşmak üzere anlaşıp dağıldık. Önce kolay şeylerden başladım araştırmama. Kağıtta çınar ağacının yaprağına benzeyen bir şekil vardı bu yüzden işe bir çınar ağacı aramakla başladım. Bir yandan da diğerlerine göz atıp ne yaptıklarına bakıyordum. Tomris bir şey bulmuş seviniyordu. Bilge ve Kağan ise büyüteçleriyle yerde bir şeyler arıyorlardı. Mete'de gölün yanında durmuş göldeki balıklara peşine getirdiği yiyeceklerden atıyordu. ''Tohumlar fidana, Fidanlar ağaca Ağaçlar ormana, Dönmeli yurdumda.'' Kızılçam.. Sarıçam.. Meşe ağacı... diye şarkı söyleyip ağaçları sayarken sanki kuşlarda bana eşlik ediyordu. Nihayet Çınar ağacını bulabilmiştim. Hemen dalından bir yaprak kopartıp görev kağıdımdaki yerine bantla özenle yapıştırdım. Ve araştırmama devam ettim. İkinci şekil yuvarlak bir taşa benziyordu. Elime büyütecimi alıp yerleri aramaya başladım. En yuvarlak ve pürüzsüz olanını bulacaktım. Büyüteçle bakınca toprağın üzerindeki küçük dünya daha net ve büyük görünüyordu. Sanki hepsinin bir amacı bizim gibi birer görevi vardı. Örümceğin yerdeki dal parçasının yanında ağına bir av takılmasını beklemesi, karıncaların muhteşem bir düzenle hareket edip yere dökülmüş bir bisküvinin parçalarını sırtlarına alarak yuvalarına taşımaları, çekirgelerin zıplayarak bir çimenden başka bir çimene konmaları, kıpkırmızı renkleriyle uğurböceklerinin çiçeklerin arasında adeta dans edercesine uçuşmaları.. Tüm bunların arasında hayranlıkla kaybolmuştum ki biraz ileride bir salyangozun bir taşın altında kıvrandığını gördüm. Hemen gidip taşı üzerinden kaldırdım ve taşı kızgınlıkla uzağa atacaktım ki aradığım yuvarlaklıkta ve pürüzsüzlükte olduğunu görünce atmaktan vazgeçip cebime koydum. Taş salyangozun kabuğunun kenarını kırmıştı. Neyse ki o yaşıyordu ve kırılan kabuğu için iyileştirme sıvısını salgılamaya başlamıştı bile. Bu sıvı şeffaf ve mukusumsuydu. Bir salyangoz için hayati önem arz ediyordu. Bu sıvı sayesinde sürünerek rahatça ilerleyebiliyor, kendi kendini tedavi edebiliyordu tüm bunları bildiğimden onun için korkmama gerek kalmamıştı. Yine de onu burada bırakamazdım. Onu olduğu yerden dikkatlice kaldırdım ve iyileşene kadar ona bakmaya karar verdim. Çantamdan annemin yemem için bana verdiği kurabiyeleri kabından dışarı çıkartıp salyangozu güvenli bir şekilde kaba yerleştirdim. Yanına da beslenmesi için taze yapraklar koyarak yoluma devam ettim. Artık bir yol arkadaşım vardı. Yaralıydı ama iyileşeceğinden emindim. Tekrar görevime odaklandım arada sırada onu da kontrol etmeyi ihmal etmiyordum. Kağıdımı açıp sıradaki şekile göz gezdirdim su kamışına benziyordu. Bunun için gölün kenarına gitmem gerekiyordu. Çünkü Mete balıklara yem verirken gölün kenarında su kamışlarını görmüştüm. Geri dönerken çocukların hiçbirini göremedim. Hepsi görevlerine odaklanmış olmalıydılar. Küçük yapay su gölünün kenarına dikkatli bir şekilde yaklaştım ve su kamışlarından bir tanesini koparttım boyunu biraz kısaltarak kağıttaki yerine güzelce yapıştırdım. Mete'nin attığı yiyecekler hala gölün üzerinde duruyordu. Balık ve su kaplumbağaları gidip gelip onları yiyordu. Her canlının yaratılışları birbirinden farklı olduğu gibi yeme şekilleri de birbirinden farklıydı, bu muhteşemdi. Balıklar önce ağızlarına küçük veya büyük bir parça alıyor sonra onu daha ufak parçalar halinde geri dışarı püskürtüyor bu ufak parçaları yiyorlardı. Su kaplumbağalarıysa biz insanlar gibi çiğneyerek yutuyorlardı. Yol arkadaşımda kabuğundan dışarı kafasını uzatmış taze otları yiyordu. Keyfi yerinde görünüyordu. Şimdi sıra kuş tüyüne benzeyen şekildeydi. Onu da nerede bulabileceğimi biliyordum. Yaşlı amcaların her gün gelip oturduğu ve kuşları beslediği o bank kuşların beslenme yeri olmuştu. İstisnasız her gün ellerinde simit veya yemle gelip buradaki bankta onları beslerlerdi. Kuşlarda onlara alışmıştı ve artık onlardan korkmuyorlardı. Orada bankın önünde bir kuş tüyü bulacağıma emindim. Öyle de oldu yaklaşık 200-250 adım attıktan sonra bankın önüne gelmiştim. Hemen oracıkta bankın önünde kuş tüyleri vardı. Onu yerden alıp kuşlara teşekkür ettikten sonra kağıttaki yerine muntazam bir şekilde yapıştırdım. Çok acıkmıştım çocukları bulup mola vermeliydik. Telsizimi elime aldım ve konuşmaya başladım. Onlarla gölün yanında yemek yemek için buluşacağımıza dair sözleştik. Çok geçmeden gölün yanına vardım. Tomris ve Bilge çoktan gelmişlerdi. Gider gitmez Bilge bana ''Görev nasıl gidiyor Bumin? '' diye sordu. ''Her şey yolunda, bakın sizi yol arkadaşımla tanıştırayım. ''dedim. Ve küçük salyangozun başından geçenleri onlara anlattım. Bilge ''Ölmediğin için çok şanslısın küçük salyangoz.'' derken bir yandan da parmağıyla onu seviyordu. O sırada Kağan elinde tutuğu kutuyu işaret ederek gelirken ''Çocuklar bakın çam ağacının dikenli yapraklarından ararken ağaçların dibinde yavru bir kuş gördüm ve onu anneme kontrol ettirmek için yanıma aldım. İyileşince onun yuvasına geri getireceğim.'' dedi. Bunun üzerine ''Yuvasından düşmüş ve çok canı yanmış olmalı.'' dedi Tomris. ''Onu orada bırakmadığın iyi olmuş başka bir canlı gelip ona zarar verebilirdi. O ve salyangoz iyileşince onları ait oldukları yere geri getirelim.'' dedim. Sadece iyileşene kadar bizde misafir olarak kalacaklardı. Mete'de gelince kendimize gölgelik bir yer bulup atıştırmalıklarımızı yemeye başladık. Tabi ki öncelikle sabah beri taşı toprağı tuttuğumuz ellerimizi yıkadık. Daha sonra ben annemin yaptığı kurabiyeleri, Bilge annesinin yaptığı poğaçaları, Kağan annesinin yaptığı kekleri, Mete annesinin verdiği sütleri ve Tomris de annesinin ona verdiği elmaları eşit bir şekilde pay ettikten sonra yiyeceklerimizi afiyetle midemize indirdik. Yanımıza gelen küçük misafirimiz kediyi de beslemeyi unutmadık. Yemek işini hallettikten sonra ayrılmaya ve hızlanmaya karar verdik çünkü görev süremizin bitmesine sadece 20 dakika kalmıştı. Süre bitince çıkış kapısında buluşmak üzere ayrıldık. Sırada gül şekli vardı. Daha önce çok defa geldiğim bu parkta nerede olduklarını biliyordum. Parkın bölümleri ayrı ayrıydı. Bir tarafı ağaç türleriyle doluyken diğer tarafı çiçek çeşitleriyle doluydu. Hızlıca çiçeklerin olduğu bölüme gittim. Güllere yaklaşmamla Vzzzzz Vzzzzzz sesleri duymam bir oldu. Bir yandan ''Yaz geldi çiçekler açtı, Arılar hep dolaştı. Yaz geldi çiçekler açtı, Arılar hep dolaştı.'' şarkısını söylerken diğer yandan çalışan arıları rahatsız etmeden yavaşça küçük bir gül koparttım ve kağıttaki yerine yapıştırdım. Son şeklim kalmıştı ve onun üzerine bir not yazmıştı annem notta ''En sevdiğiniz renkten bir çiçeği bulun ve buraya yapıştırdın.'' yazıyordu. En sevdiğim renk olan mordan bir çiçek bulmalıydım. Bir yandan çiçek bölümünde yürüyor diğer yandan mor bir çiçek arıyordum ki burnuma çok tanıdık bir koku geldi. Bu benim en sevdiğim çiçeğin lavantanın kokusuydu ve rengi de mordu. Kim bilir belki de renginden dolayı onu diğerlerinden daha fazla seviyordum. Onu da yerine yapıştırdım. Son görevimi de yerine getirdiğime göre artık çıkışa gidebilirdim. Çıkışta Bilge hariç herkes toplanmıştı. Yanlarına yaklaştığımda birbirlerine tamamladıkları görev kağıtlarını gösteriyorlardı. Bende gururla tam kendi kağıdımı gösteriyordum ki Kağan ''Bir şeklin eksik Bumin.'' dedi. Endişelenerek kağıdın üzerindeki şekillere tek tek göz gezdirdim. Taş olan şeklin boş olduğunu gördüm. Tam panik yapacaktım ki aklıma küçük salyangozu kurtardığımda üzerinden kaldırdığım o taş geldi. Sinirle onu cebime atmış küçük salyangozdan dolayı endişelendiğim için onu yerine yapıştırmayı unutmuştum. Hemen taşı alıp güzelce yerine yapıştırdım. İşte artık görevim tamamlanmıştı. O sırada Bilge'de gelmişti. Hep birlikte bizim eve doğru yola çıktık. Annelerimiz bahçede bizi bekliyordu. Annem bizim için en sevdiğimiz limonatadan da yapmıştı. İlk önce anneme küçük yol arkadaşımı gösterdim ve olayı anlattım. Kağan'da annesine kuş yavrusunu gösterdi. Veteriner olan annesi kuşu inceledikten sonra ona ''Aferin yavrum kuşun bir şeyi yok fakat yorulmuş olmalı. Her ihtimale karşı birkaç gün misafirimiz olsun sonra onu ailesine geri götürürsün.'' dedi. Daha sonra bana dönerek ''Salyangozun için sana da aferin Bumin. Salyangozlar salgıladıkları sıvı sayesinde çok çabuk bir şekilde iyileşebilirler ve kırılan kabuklarını onarabilirler. Birkaç gün sonra sende onu ait olduğu yere doğaya geri götürebilirsin.'' dedi. Bize ihtiyacı olan bir canlıya yardım etmenin verdiği huzur ve mutlulukla Kağan'la birbirimize baktık. Şimdi sıra görev kağıtlarımıza gelmişti. Teker teker anneme görev kağıtlarımızı gösterdik. Bize ''Aferin size çocuklar. Verdiğim bu görevi tam zamanında ve eksiksiz bir şekilde yaptınız. Eksik olsaydı bile önemli olan bu görev için çabalamanızdı. Sorumluluğunuzu kendiniz üstlendiniz ve başarıyla yerine getirdiniz. Unutmayın ki sorumluluk üstlenmek ve yerine getirmek sizi başarıya ulaştırır, tecrübe kazandırır, zamanınızı düzenli kullanmanızı sağlar. Sorumluluk bilincinde olmak sizi zinde tutar. Sorumluluğunuzu yerine getirdiğiniz ve küçük büyük demeden her canlıya değer verdiğiniz için sizinle gurur duyuyoruz.'' dedi armalarımızı yakamıza takarken. Annelerimiz bizleri alkışlarken görevimizi ve sorumluluğumuzu yerine getirmenin vermiş olduğu gururla armalarımıza bakarak limonatalarımızı yudumladık. Birkaç gün sonra tamamen iyileşen minik dostum salyangozumu ve Kağan'ın tamamen dinlenip kendine gelen yavru kuşunu diğer çocuklarla birlikte ait oldukları yere götürdük. Unutma ki ''Her canlı ait olduğu yerde doğada mutludur..''

Evet böylelikle ilk anımın sonuna geldim. Diğer anılarımda görüşmek üzere sevgili anı defterim..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 15, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Geçmişten Geleceğe NotlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin