DY*6

643 44 4
                                    

Terliyor muyum, bana mı öyle geliyor? Burası çok mu sıcak oldu? Menopoza mı girdim yoksa? Havale geçirme ihtimalim?

Nefes al, ver. Gözlerimi yuvalarına yerleştirip anneme döndüm. İyi misin, der gibi bana bakıyordu.

"Sakinim."

Hızla oturduğum yerden kalkıp odama koşturdum. Apaçim'in elimde hayatımın en boktan fotoğrafı vardı! Şaka olabilir miydi bu?

WhatsApp'tan gelen bildirim sesiyle utançtan yanaklarım bukalemun gibi renk değiştiriyordu.

Apaçi: Hayırdır, cevap yazmadın ilk kez?

Derin: Sana oksijen veren yaprağı sikeyim ben.

Apaçi:Dikkat et de yaprağı sikerken dal bir tarafına girmesin.

Derin: Niye, sana çok mu girdi?

OooOooOooOo, laf soktum!

Çevrimiçi veya çevrimdışı yazısı görmediğimden, beni engellediğini anladım. Piç.

Rehbere girip aklıma yeni gelen fikirle Apaçi yazan yere tıkaldım. İsmini Apaç'İT' diye kaydettim ve dudaklarımın haince kıvrılmasına izin verdim. Eğer hemen yan odada annem olmasaydı bir cadı kahkahası atabilirdim ama şizofren değildim.

Esnediğimi fark edince yorganı kaldırıp altına girdim. Kendi odam varken misafir odasında yatmanın saçmalığına rağmen gözlerimi kapadım ve uyumaya çalıştım.

Sabah telefonuma gelen mesaj sesiyle irkilerek uyandım. Gözlerim açılmamakta ısrarcıydı. Yarı kapalı gözlerimle telefonuma uzandım ve gelen mesaja baktım.

Apaç'İT'.

Demek engeli kaldırmıştı.

Apaç'İT': Sana şimdi günaydın mesajı atan kimse yoktur maymun surat. Ben atayım dedim.

Derin: Hayır aslında var.

Yok.

Apaç'İT': Hangi it sana günaydın mesajı atıyor?

Derin: Sen.

Apaç'İT': Anlamadım?

Derin: Seni Apaç'İT' diye kaydettim de.

Apaç'İT': Piç.

Derin: Aynaya mı konuşuyorsun?

Apaç'İT': Ah, kurtul şu ilkokul cevaplarından.

Derin: Ah, kurtul şu koca götünden.

Apaç'İT': Hey! Şekilli bir popom var. Ayrıca çok güzel.

Derin: Tanrı aşkına! Bana neden poponu anlatıyorsun?!

Cevap gelmeyince atışmayı bırakıp gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Ağlamam saçmaydı. Altı üstü fotoğrafım yakışıklı bir Apaçi'nin eline düşmüştü.

Odadan çıkıp annemin yanına gittim. İyi olup olmadığımı sordu.

"İyiyim, sadece sinirlendim. İnanbiliyor musun, Esma Emir'i terketmiş!" Saçma dedikodular uydurup anneme inandırmaya çalıştım. Yemişti, veya bana öyle geldi.

Annemler gideceklerini söylediklerinde somurtup anneme sarıldım. Gözünden akan bir damla yaş omzuma damladığında, bana belli ettirmeme çabasına girerek dolu gözlerindeki yaşları geri itti. Üzüldüğümü biliyordu ve benim üzülme sebebim olmak istemiyordu.

Annem ve babam evden çıktıklarında abim bir işi olduğu bahanesiyle dışarı çıktı. Alışverişe gidebilirdim, dışarıda gezebilirdim, kaykay yapan meteor çocukları dikizlemeye gidebilirdim. Ama hiçbirini yapmadım. Odama geçtim, elime Kemikler Şehri kitabını aldım ve okumaya başladım. Defalarca kez okumama rağmen her seferinde aynı hevesle okuduğum tek kitaptı. Seriyi bitirdiğimde neden bu kadar hızlı okudum diye hayıflandığımı hatırlıyorum.

Birkaç sayfa okuduktan sonra telefonun bildirim sesi beni rahatsız etmek istercesine kulağıma ulaştı. Kaldığım sayfaya kitap ayracımı koyarak telefonu aldım. Apaçi'den olması umuduyla WhatsApp'a girdim.

Sıla: Berke haftasonu boş musunuz sinemaya gidelim mi dedi. Ne diyeyim?

Derin: Bok yesin.

Berke, ben ve Sıla kardeş denecek kadar yakın arkadaşlarız. Berke yeni bulduğu sevgilisi bizi istemediği için Sıla ve beni yok saydığı günden beri kardeşliğimiz bozuldu. Eğer yanında biri olsun istiyorsa gidip o yelloz kız arkadaşıyla takılabilir.

Sıla: Ya kızım, affedelim işte boşver.

Derin: Ben yokum, ne yapıyorsan yap.

Çevrimiçi yazısı yerini son görülme saatine bıraktığında 'Diğer' menüsünden 'Engelle'ye bastım. Berke zaten engelliydi. Artık ikisiyle de konuşmayı düşünmüyordum.

Hayatım çok güzel devam ediyordu; Apaçim'de rezil fotoğraflarım var, Sıla ile kavga ettik, Berke ile küsüz, annemler yine o sonu gelmeyen iş seyahatlerinden birine çıktı ve telefonum çalıyor.

Telefonum çalıyor. Algılarım yerine gelince tekrar telefonu elime aldım. Sıla veya Berke'nin aramasını, engeli kaldırmam için bana yalvarmalarını beklerken abim arıyordu ve kim bilir ne saçmalayacaktı.

"Derin?"

"Abi?"

"Heh, Derin, şimdi iyi dinle. Ben aşağıdayım. Annemle babamın ağzını bağladım, arabadayız..."

"Ne?!"

"Bağırma be! İş seyahatlerinden kurtarıyorum onları. Gel bana yardım et. Özledim ben ailemi ya. Gidip durmasınlar. Gel hemen şuraya, annem korkmaya başladı."

"Abi nasıl bir gerizekalısın sen bıraksana annemle babamı! Ya bak arkadan annemin boğuk çığlıklarını duyuyorum. Aç ağızlarını."

"Eğer hemen buraya gelmezsen tüm arkadaşlarına 6 yaşındaki çişli fotoğraflarını atarım, hemen!"

Size psikopat bir abim olduğundan söz etmiş miydim?

-B//

Duvar YazısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin