↬1

258 54 15
                                    

Sıcak yaz ayının ortasında tatilimden acil bir iş için döndüğümde buna değmesini umarak odama girdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sıcak yaz ayının ortasında tatilimden acil bir iş için döndüğümde buna değmesini umarak odama girdim.

Birikmiş evraklar ve sayısız fatura ile dolu masama geçtiğimde kendime yer açmak için masadakileri kenara ittim.

Bir organizatördüm ve bir kır düğünü ayarlamak için tatilimden olmuştum.

Masamda duran telefon ile sekreterimi arayıp düğün sahiplerini odama çağırmasını istedim.

Kısa süre sonra uzun boylu ve siyah saçlı bir kız içeri girmişti, beni gördüğünde şaşırmıştı.

"Ah merhaba, acaba siz de mi Türksünüz?"

Kadına gülümsedikten sonra ona Türkçe bir şekilde cevap verdim.

"Evet, sizi görmek güzel."

"Gerçekten farklı bir eyalette kendi milletimden birisini görmek sevindirdi."

"Beni de öyle, bir şey içer misiniz?"

"Hayır, teşekkürler."

"Yalnız mı geldiniz yoksa müstakbel eşinizi de bekleyelim mi?"

"Bir yere uğraması gerekti birazdan gelir." dediğinde kapı açıldı ve içeriye yıllardır görmediğim ama hâlâ kalbimi titreten kişinin girmesiyle şok olmuştum.

"İşte o da geldi."

Kadın gülümseyerek Toprak'a bakarken yüzümdeki gülümseme solmuş bir şekilde ona bakıyordum ben de.

6 yıl önce, Paris

"Rabia daha fazla içmeyeceğine söz vermiştin." Liya elimden bardağı zorla almaya çalışırken hâlâ direniyordum.

"O zaman benimle dans edin." diyip dudağımı büzdüğümde Liya artık sıkılmış bir biçimde beni piste götürdü.

Müziğin ritmine göre hareket ettiğimizde ikimiz de eğlenmeye başlamıştık fakat Liya'nın telefonunun çalması ile yanımdan ayrıldı.

Başım deli gibi dönerken hâlâ dans etmeye çalışıyordum. Sonra onu gördüm, Enes'i. Beni terk etmenin hesabını sormak için yanına ilerledim ve bir tokat attım.

"Sen, beni nasıl terk edersin hem de sadece bir mesaj ile!"

"Hanımefendi sanırım beni başkası ile karıştırıyorsunuz."

Enes olduğunu düşündüğüm kişiye daha da yaklaştım ve tam gözlerinin içine baktım. Ardından gözlerim onun dudaklarına indi, alkolün verdiği rahatlık ile dudaklarına daha çok yaklaştım fakat bir şey beni durdurdu.

Midemdeki hareketlilik arttığında önümdeki adamın üstüne kusmuştum. Etraftaki insanlar tek tek bize bakmaya başladığında aniden ağlamaya başladım.

"Neden bunlar benim başıma geliyor."

Ağlamam daha çok artarken üstüne kustuğum adam beni çekip lavabolardan birisine soktu.

Soğuk suyu yüzüme değdirdiğinde irkilmiştim, ardından üstünü çıkardığında gözlerimi kapadım.

"Keşke üstüme kusarken de böyle utansaydın."

Soğuk su sayesinde biraz da olsa kendime gelmeye başlamıştım.

"Ben çok özür dilerim, sadece çok içtim."

"Bana bir tişört borçlusun çünkü bunu bir daha giyebileceğimi sanmıyorum."

Kafamı yavaşça sallarken gülmeye başlamıştı.

"Bu kadar içecek ne yaşamış olabilirsin?"

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun şuan."

"Evet."

"Böyle çıplak kalmaya devam edecek misin?"

"Kusura bakma gecenin bir vakti deli bir kız üstüme kustu da ondan böyleyim."

"Artık dalga geçmeyi keser misin? Zaten utanıyorum."

"Tamam tamam, yeni çıkardığım beyaz gömleği giyeceğim fakat o içeride kaldı benim için gidip getirir misin?"

"Hemen getiriyorum."

Lavabodan hızla çıktığımda daha demin durduğumuz yere geçip beyaz gömlek aramaya başladım. Koltuğun üstünde durduğunu görünce hemen alıp lavaboya geri döndüm.

"Bu değil mi?"

"Evet, teşekkürler."

Hızlı hareketler ile kolunu geçirdiğinde düğmeleri kapatmaya başladı.

"Günüm çok sıkıcı geçiyordu."

Sessizliği bozmasıyla ona baktım.

"Üstüne kusmam seni eğlendirdi mi?" dediğimde güldü.

"Hayır ama sen beni güldürüyorsun." dediğinde gülümsedim.

"Bu arada ben Toprak Arel." diyip elini uzattığında ben de ona elimi uzattım. "Ben de Rabia Yılmaz."

"Tanıştığıma memnun oldum Rabia. Umarım bir daha görüşürüz." diyip lavabodan çıktığında kendime gelip Liya'yı aramaya başladım.

Günümüz, Paris

Toprak da beni gördüğüne şaşırmıştı, yavaş adımlarla bize yaklaştı.

"Hoş geldin sevgilim."

Kadın kalkıp Toprak'a sarıldığında gözlerimiz hâlâ birbirindeydi, gözlerini çeken ben oldum.

"Şimdi işlemlere tamamen başlayabiliriz, ben Ceren Aksoy."

Kadın bana elini uzattığında zoraki gülümsememi takınıp ben de elimi uzattım. "Rabia Yılmaz."

Ceren, Toprak'a baktığında o da elini uzatıp "Toprak Arel." dedi. Gözlerinin içine bakarak konuştum. "Rabia Yılmaz."

Böylelikle yıllar sonra kirpiklerinin sayısını bile ezberlediğim adam ile bir yabancı gibi yeniden tanışmıştım.

PARİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin