SAVRULMA VE MERAK

3.5K 19 2
                                    

                           İşten çıkar çıkmaz, adeta koşarak eve yollandı. Aynı gerilmeler, aynı sorgulayan bakışlar, aynı fısıl fısıl konuşmaların olduğu ve hepsini bilmezden geldiği bir mesai günü daha sona ermişti. Artık daha da yok sayabiliyordu bunları çünkü, içini yeniden heyecanlandıran bir kıpırtı yaşıyor dünden beri. Bundan memnun, en azından düşünebileceği bir yenilik. Hiç de fena olmamıştı aslında bu aniden karşısına çıkan ''Karanlık''. Aylardır dönüp dolaşıp takıldığı sabit çıkmazlarından uzaklaşmaya başlamıştı. Her taşı yerinden söküp, yeniden bir bir döşemek gibi bir titizlik. Daha önceki hatalarına düşmemekte kararlı. Geçmişle yaşamak ya da geçmişle mutlu olmak gibi bir yanılgısı olmayacak. Tüm varlığını serbest bırakmıştı ki yeni rahatlıkla gelsin yaşamına. Bunu daha önce yapmadığına yanıyor zaman zaman. Nasıl da acıya bağımlı olup, düzelecek diye avunmuştu! Enayiliğine yanmak bu farkındalıktan geliyordu aklına. Yıllarca olmayacak bir mutluluğun peşinde hep kendinden taviz vermişti. Yeter ki düzelsin diye. Kurulu bir düzen de vardı ve bunu değiştirmeye cesaret etmek de çoğu kişinin harcı değildir. Nice nice kabus sancılarının eziyetinde yaşadıktan sonra vermişti yaşamındaki devrim kararını. Ve bu karar her vakitten daha fazla yürekli hissetmesine neden olmuştu genç kadının. Doğru olanı, olmuyorsa olmuyoru seçmeyi başarmıştı. İşte o andan itibaren, değmeyeceğini düşündüğü kişinin yasını tutmayı bırakmış ama, çevresindekilerin değişmez yargılamalarıyla yüz yüze gelmişti. Başındaki beladan kurtulmak bazen yeterli olmuyordu kişiye. Bir süre sorulara yanıt vermek zorunda gibi yaşadı ama, sıkıldı hem de çok. Kimsenin hayatına dair en ufak bir merakı yokken onların bu anlamsızca yaşamını kurcalamaları, tiksintiyle karışık bir nefret duygusunun yeşermesine sebep oldu. Bu his, öfkesiyle birleşince elini eteğini çekti insanoğlundan. En derininden aldığı darbeyi bile bir ara unutur gibi oldu. Kime baksa, onların gözlerindeki yüzsüz merakı ve en özelini bilme hırsını gördü. Az konuşmaya başladı derken. Bu daha çok çevresindekileri körükledi hadsizliklerinde. Bir kısmı sözüm ona acısını paylaşmaya, avuntu olmaya geldi. Gördü ki insan bazen öyle aşağılaşıyor ki ağzından laf alabilmek için her türlü maskeyi rahatlıkla kullanabiliyor. Oysa, her biri duymuştu olanı. Aldatılmıştı işte! İhanet, ne kadar yeni olabilir ki hayatta? Sanki kendileri hiç yaşamamış gibi, sanki dünyadaki ilk aldatılış gibi nasıl da acımasız kesildiler başına! Daha çomak sokmanın gereği, daha da içini kanatmak ve sancısını katlamaktan başka ne olabilirdi ki?! Bu acımasızlık, tuhaf bir şekilde ona daha da direnme gücü verdi. Çünkü, çoğunun yapmaya yürek bulamadığı bir değişimi başlatmıştı hayatında. Korkakların, cesaretten yanaymış gibi durmaları ne de komik! Bu karanlıklar içinde çekildi kalbindeki inine. Gün ışığından uzaklaştı onlar sayesinde. Ağlayan, zayıf halini görmek isteyen hasetlerle arasına engin diyarlar koydu. Onlara istediğini vermeyecekti, umutsuzluğunda ölse bile!

                          Çelik dış kapının kilidini açıp evine girerken bunlar geçiyordu aklından. Ettiği yemini kendine hatırlatan azmiyle, bunları hiç unutmamakta kararlı. Bildiklerinden, tanıdıklarından hiçbirini istemiyor ne yanında ne yöresinde! Daha önce karşılaşmadığı biri olmalı içine yaren olacak sırdaş! Gününü de gecesini de paylaşacak! Kötünün barınmadığı evinde iyi hissetti kendini. O aynı dinlendiren sessizlik sarıp sarmaladı kadını. Dün üzerinden çıkarıp bıraktığı kıyafetleri hala yerde. Ne kadar dağınık ve isteksiz olduğunu düşünürken, savruk bir iki hareketiyle onları toplayıp çamaşır makinesine tıkıştırdı.Elbet bir gün canı isterdi ve onları yıkardı ama, şimdi değil. Önce varlığını kavuran alevleri azaltması gerekli. Bir an evvel suyun altına girmek isteği geldi yine. Dışarıdan gelmişti ve dışarıdan gelen pisliklerden kurtulmalı. Üzerindekileri aceleyle çıkardı ve bir an kendini inceledi. Hızla verdiği kilolar yüzünden derileri hafiften sallanıyor. Kemikleri oldukça belirgin. Kendisiyle alay etmeyi hep sevmişti. ''İşte kızım sonunda istediğin oldu, forma girdin! Hem de fazlasıyla! Ha aha ha!'' Gülüşünün altından kendini hissettiren sancı iliklerinde dek ulaşıyordu. ''Olsun! Seni bugüne dek kimler yalnız bırakmadı ki! Aile, eş, vs. Seni hep güçlü bildiler yapmamaları lazım olanları icra ederken. Ve hiç anlamadılar ki o sırada sen esas kuvvetine kavuştun. Bundan sonra onlar senine baş etmeye çalışacak, tadını çıkar! Diğerleri de kim oluyor?! Sen asıl yıkımı sevdiklerinden, yakınlarından gördün! Gerisinin koy .... rahvan gitsin! İnadına yaşa ve onlara bunu göster!'' Beyni öyle dolu ki bu iç konuşmayla! İçindeki ses bir an olsun yalnız bırakmıyor kadını. Ilık suyun altında bir süre hareketsiz kalıyor. Ardından bolca köpürttüğü lif ile vücudunun her noktasını titizlikle temizliyor. Çirkinliğin, kötülüğün bir zerresi bile kalmamalı bedeninde. Yüzey küçülünce, paklanması da daha kolay oluyor. Arındığına inandıktan sonra çıkıyor kabinden dışarı, bedeninden düşen damlalara aldırmıyor, sanki bile isteye her şeyin savruk olmasından zevk alıyor. Odasına geçiyor. Her bir köşesi kendi bağımsızlığında. Aynalı çekmecenin ilk gözünden rastgele eline geçen askılı elbiseyi geçiriveriyor sırtına. Özentisiz  bu rahatlıktan keyif alıyor. Ardından kahve hazırlamaya başlıyor. Ne ilginçtir ki uzun zamandır bu fincan fincan tükettiği acı sıvı tüm beslenmesi oluyor. Ölmekse ölmek diye tutturmuştu bir yanı. Şimdiye dek yaşamış da ne olmuştu? Nasipte varsa, ona da kabul! Paketinden çıkardığı sigarasını da yakıyor büyük bir hazla. Daha ne olsun? Başlıyor yine düşünceler kafasında dolanmaya! Muhtaç değilim, kendi paramı kazanıyorum! En büyük nimet bu işte! Ya o kansızlara muhtaç olsaydım? Kendine neler yapabileceklerini düşündükçe ürperiyor acıyla. Her ne kadar aklı çok karışık olsa da bir değişim rüzgarında savrulduğunu çok iyi biliyor. Merak etmiyor da değil yeni düzenini ama, yenisi için de bu karmaşanın yaşanması şart! Çabucak bitiriyor kahvesini ve sigarasını. Atıyor kendini yeniden kanepeye. İlginçtir, üzerindeki ağırlığa paralel olarak artıyor enerjisi. Buna kendi de inanamıyor. İnsan yemeden içmeden nasıl bu kadar zinde olabilir? Bunu içindeki öfkeye, nefrete ve tiksintiye bağlıyor. Bunların etkisinde yoğun adrenalin ürettiğini kabul ediyor vücudunun. Şu zor günleri için harika bir destek! Gözlerini kapatıyor ve karanlığın çökmesini bekliyor. En sevdiği siyah anlara hasret. 

KARANLIĞA SARILMAK (+18) TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin