0.3

116 19 29
                                    

Güneş açık bir şekilde parlarken, birkaç bulut ışığına gölge tutmaya çalışsa da başarılı olamıyordu. Chris rahatsız olmuşcasına sağ elini yüzüne yerleştirip güneş ışığından kurtulmaya çalışsa da bu uzun sürmedi. Zira birkaç adım sonra rahat bir sandalyede tüttürdüğü küçük piposuyla yayılmış kralı gördü. Minho onu görünce oturması için karşısındaki sandalyeyi işaret etti. Chris herhangi bir selam vermeyip ağzını açmadan sandalyeye oturdu. Bu sefer mor bir gömlek üzerine oldukça ayrıntılı siyah bir ceket, altında da uzun çizmesi ve soluk siyah kumaş pantolonu vardı. Her haliyle yakışıklı görünse de Chris belini ortaya çıkartan dar gömleği oldukça sevmişti. Gözlerini bedenden ayırıp grilere çıkardı. 

Güneşte parlak gümüşü andıran asil gözler zaten kendisine bakmaktaydı. Dudakları arasına koyduğu uzun piponun ucundan hafif bir duman süzülüyor, burnundan çıkan yoğun dumana eşlik ediyordu. Siyah eldivenlerini düzelterek Chris'i izlemeye devam etti. Chris ise çoktan birkaç metre ötelerinde duran Felix ile Nepotrasc'ın eskrim dersini izliyordu. Felix baldırlarının biraz altından ortadan ikiye ayrılan ceketinin kıvrımlarıyla hızlı hareket edince adeta uçan bir melekmiş gibi görünüyordu. Ceketin dizlerine uzanan uçları her Nepotrasc Chang'a vurduğu darbeyle havalanıyordu. Siyah saçları hafiften dağılmış, zümrüt renginde gözleri güneş ışığının türlü huzmeleriyle parlıyordu. 

İki kılıcın birbirine sertçe çarpış sesi yankılandıktan sonra Felix geri çekilip gülümseyerek Nepotrasc'a baktı. Yandan gördüğü gülümseme bile Chris'in kalp atışlarının hızlanmasına, nefesinin daralmasına neden olmuştu. Barhatres Felix oldukça güzeldi. Ceketi havada savrulurken koşup Nepotrasc'ın onun için açılan kollarına atladı. Nepotrasc onu havada döndürürken kahkahalar atıyordu. Chris düşündü, onlar ya sevgiliydiler, ya da en yakın arkadaş. Sevgili olma ihtimali beyninin ortasına oturup tüm düşüncelerini kamçılamaya yetse bile bunu düşünmekten vazgeçti. Kralın önünde birbirlerine böyle kolay sevgi göstermeleri de ayrı bir meseleydi. Bir ara dönüp Minho'yu inceledi. O da o ikisini izlemekteydi , gülümseyerek..? 

Gözlerini tekrar ikisine çevirdiğinde çoktan ayrılmış olduklarını gördü. Felix çimenlere oturunca Nepotrasc da onunla beraber oturdu. Bağdaş kurduktan sonra Felix arkasına baktı, Chris'in görüş açısında olmayan birine başını onaylarcasına salladıktan sonra bir hademe elinde küçük iki sandviçle çıkageldi. Felix ikisini alıp teşekkür ettikten sonra birini Chang'a uzattı ve yemeye başladılar. Nepotrasc arada onun saçlarını eliyle hızlıca karıştırıyor, sonra birlikte gülüşüyorlardı. Chris bu anın bir an önce bitmesini istedi. İçinde birkaç kez tattığı his beliriyor ve ona bu anı görmek istemediğini haykırıyordu.

"Felix'i sevmiş gibi duruyorsun."

Chris dudaklarını ıslatarak onu uzun süredir izleyen krala çevirdi başını. Yüzünde küçük gülümsemesiyle, soğuk gri gözlerinin içindeki arayışla ona bakıyordu.

"Elbette, sonuçta sizin oğlunuz."

"Vaftiz oğlum. Jeongin de rahmetli karımın eski eşinden. Onların babası olabilecek bir yaşta değilim. Bunu senin de fark ettiğini düşünmüştüm."

"Elbette fark ettim, ama belirtmek istememiştim."

Chris başını tekrar Felix'e çevirdiğinde gencin Nepotrasc'ı uğurladığını gördü. Ardından koşar adımlarla bu tarafa doğru koşmaya başladı. Yüzündeki gülümsemesi Chris'i görür görmez vahşice silinse de kısa sürede eski haline döndü. Babasının yanına gelince duraklayıp biraz nefeslendi. Ardından oturduğu koltuğun arkasına geçip hafifçe eğildi ve kollarını babasının boynuna doladı. Yanağını onun yanağına sürterken sert bir şekilde nefes alıp veriyordu. Gözleri beyaz ten ile Chris arasında gidip geliyor, bakışları gittikçe derinleşiyordu. Yanağa uzun bir öpücük kondurup gülümsedi. Minho boynuna dolanan kollara yaşlı bir kahkaha attı ve ellerini onun elleri üzerine koydu. 

Shadow |Chanlix ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin