selam!! oy yorum 🥺🧚🏻♀️
***
"bay kim yine son dakika golü attı. adam çok gıcık ya!! nasıl yapalım 2 günde kocaman portre resmi?"
"2 günde yaparız da, kimi çizeceksin?" diye sordu hyunjin.
"bilmiyorum ki hiç. acaba sevgilimi mi çizsem?"
"sen zaten bir sürü kez yaptın onu. benim ne resmini çizebilecek bir sevgilim, ne de sevdiğim bir idol falan yok. kimi çizeceğim?" dedi ve puflayarak ayağını yere vurdu.
"kendimi çizsem çok mu narsist gözükürüm?"
"bay kim seni dersten bırakır. buna cesaret bile etme hyunjin."
"bak, benim 3-4 tane arkadaşım var. fotoğraflarını göstereyim sana. çok fotojenik ve güzel suratları var. resmen onları sanata dönüştürebilirsin. minhoyu çizebilirsin mesela. aşırı güzel bir suratı vardır. görsen bayılırsın."
"hmm.." dedi mırıldanarak. "görmedim ki hiç.."
"bu arada sana söylemeyi unuttum. akşam bara gidiyoruz hepimiz."
"ne?" dedi panik olarak. "neden söylemedin jisung ya? bu hâlde bara mı gidilir?"
"sen şimdi eve uç hazırlan, sonra seni evden alırız, olur mu?"
"tamam o zaman." dedi sıkıntıyla. "ben buradan otobüse binip eve geçeyim."
"birkaç saate geliriz ama. çabuk hazırlan."
pembe upuzun saçlarını tutarak durağa koştu. "tamam!!" dedi arkasına bakmadan seslenirken ve gelen otobüse aceleyle bindi.
ben de kendi kendime gülerek karşıya geçtim ve durakta otobüsü beklemeye başladım. aslında hızlıca gidebilirdim ama yolu biraz uzatmak istemiştim.
chanların bürosuna yaklaştığım durakta inerek yürümeye başladım. telefonumun kamerasını açıp rujumu kontrol ettikten sonra emin adımlarla girişe yürüdüm. kapıdan içeri girince lobide oturan esmer sekreter kıza gülümseyip selam vererek içeri doğru ilerledim.
koridorun sonunda minho'nun odası vardı. öbür koridorun başında ise chan'ın odası vardı.
ilk minho'ya uğramaya karar verdim. rotamı odasına çevirirken kapının önüne çoktan gelmiştim.
kapıyı tıklama gereği bile duymadan hızlıca içeri daldım. masasının kenarında oturmuş, elindeki kalemi profesyonelce çevirerek elindeki siyah dosyaya bakıyordu.
"lan!! korktum aptal. ahıra mı giriyorsun? yavaş ol biraz."
elimi boynuma atıp hafifçe ovuşturdum. "belki yanında biri vardır ve sizi basarım diye umut edip daldım ama işin varmış.." dedim suratımı düşürerek.
"salak shipper." dedi bana dil çıkararak. "beni kimseyle basamazsın. çünkü hayatımda biri yok."
"aslında seungm-"
"daha bu sabah sus demedim mi ben sana?!" dedi bağırarak elindeki kalemi bana fırlatırken. kalem alnıma çarptığında inildeyerek alnımı tuttum.
"alnımda delik açıldı geri zekalı. napıyorsun?" dedim. sinirlenerek masasına çıktım ve hiç acımadan onun üstüne atladım.
kendini benden kurtulamaya çalışırken yere yuvarlandık ve orada boğuşmaya devam ettik. saçlarından tutup kafasını masaya doğru savurdum. o da cırlayarak kollarımı tırmıklıyordu.
biraz daha durmasak ölecektik. neyse ki o an kapı açıldı.
aralık kapıdan içeri yavaşça chris girdiğinde sakinleştik, ama yerden kalkamamıştık.
minho doğrulup bana elini uzattığında tutar gibi yapıp onu yine yere çektim. chan güldü.
"gelmesem birbirinizi öldürecekmişsiniz. bu hâl ne?"
"beni sinir etti ben de saldırdım." dedim sevgilime gülümseyerek.
"aferin benim bebeğime. seni kim sinirlendirirse saldır hemen, hiç acıma." dedi ardından bana doğru uzandı.
belimden kavrayarak bedenimi yerden kaldırdı ve koltuğa bıraktı. yanıma oturdu, ben de yanından kalkıp kucağına yerleştim.
minho da söylenerek yerden kalktı. gömleğini düzelterek kravatını çözdü.
"sevgiline sahip çık, yoksa geberteceğim bir gün.." dedi chris'e doğru çemkirerek.
"kollarımı tırmaladı resmen.." dedim ağlamaklı bir sesle. "canımı yaktı."
"neden tırmaladın lan bebeğimi?" dedi minhoya bakarak. minho güldü.
"lan eşek gibi atladı üstüme. ne yapsaydım. dans mı etseydim. ben de şiddete şiddetle karşılık verdim."
"seungminle bir kere öpüşsenize?"
"seungminini sikeyim senin!!" dedi kravatını bana doğru savurarak. "hiç haz etmiyorum o çocuktan."
"nesi varmış seungminin? süt gibi çocuk, lıkır lıkır iç işte."
"hayal gücüne sokayım senin."
"teşekkürler canım, eğer seungmini beğenmiyorsan hyunjin seçeneğimiz de var. akşam tanışacaksınız zaten." dedim sırıtarak.
"chan şu sevgiline bir şey söyle."
"bir şey." chan bana bakıp göz kırpmıştı.
"chan bana kızar mı sandın?" dedim ona orta parmağımı göstererek.
"siz çok fenasın, kaybolun lan gözümün önünden. gözüm görmesin sizi!!" dedi bağırmaya başlarken.
"delirttik çocuğu." dedi chan gülüşünü saklamaya çalışarak. minho ikimizi de arkamızdan iteleyerek odasından dışarı çıkarmıştı.
chanın elini sıkı sıkı tuttum ve onun odasına doğru ilerledik.
odasından içeri girdiğimizde kendimi koltuğa bıraktım. aniden kalçamda bir ağrı hissedince inledim. chan bana dönüp bakınca garip hissetmiştim.
"bebeğim, bir sorun mu var?"
"hm, yok.." mırıltılı bir cevap verdim.
sakince yanıma gelip koltuğa sıvıştı. ardından ise başını kucağıma koydu, koltukta kıvrılarak rahat bir pozisyon buldu. o iyice yerleşince ben de parmaklarımı onun sarı, kıvırcık saçlarına dolayıp döndürerek oynamaya başladım.
"saçlarım seni çok seviyor.." dedi mayışarak.
"ben de onları çok seviyorum.." dedim gülümseyerek.
kucağımda oturan sevgilime eğilerek dudaklarına küçük öpücükler kondurdum.
bu romantik anımızı bölen şey, telefonumun çalma sesi olmuştu. elimi cebime atıp hızlıca çıkardım ve kim olduğuna bakmadan aramayı yanıtladım. "alo?"
"eğer 1 dakika içinde otoparkta olmazsanız, telefon numaralarınızı eskort sitesine yayarım."
"ne?" dedim salak salak konuşan minho'ya. cevap vermeden geri sayıma başladı
"59, 58, 57!-" telefonu yüzüne kapatıp panikle chan'a döndüm.
"koş sevgilim, yoksa namusumuz gidecek!!"
×××
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gift ★ 3racha
Fanfictionreşit olacağı doğum gününü sevgilisiyle geçirdiği gece, kapısının önüne tanımadığı birinden gelen gizemli bir kutunun içinde garip hediyeler bulan jisung. [threesome/polyamory - top chan, top changbin, bottom jisung]