Kocaman odamın penceresinden dışarıyı izliyorum.Sıkıntıdan ne yapacağımı şaşırdım heralde diye düşündüm bir an.
Aslında bugün benim sevinçli hatta fazla sevinçli olmam lazımdı.Aslında bağırarak bütün evi "kazandım!" "Evet işte bu!" Diye de dolaşabilirdim.Ama onun yerine saatlerdir burada evimizin girişini izliyorum.
Evet şimdi annem ve babamın şöförünü gördüm, heralde kızlarının nereyi kazandığını merak ettilerde geldiler demek isterdim fakat yok öyle bir şey.Güldürmeyin beni tercihlerimi bile ben yaptım hangi üniversite diye merak ederler mi hiç?
Belkide ederler diye saatlerdir burada oturuyorum yalan yok.Sırf onlara inat harcamalarımızı düşünmeyecek kadar zengin olmamıza rağmen üniversiteyi burslu kazandım ben.Hemde sahibinin ailem olduğu üniversiteyi.Belki olurda burslular kısmında adımı görürler diye.
Şimdi ne yapacağım diye sorarsanız, gidiyorum.Ay yok kaçıyorum sanmayın.Zaten istesemde yapamam çünkü farkedilmez bile.
Bugün yine önemsenmediğimin farkına varınca kendi başıma bir hayata başlamaya karar verdim.Zaten öyleyim ama onların hiçbir şeyini istemiyorum yeni hayatımda.
Yanımdaki bir büyük valize baktım.Böyle olacağını bildiğim için iki gün önce özenle hazırlamıştım.Sonra çalışma masamın üzerindeki zarfa odaklandım.İçinde kendi başıma biriktirdiğim para vardı.
Son aşama olarak zorda olsa kalkıp çalışma masama oturdum.Masamın yanında yerde duran cantama uzanıp zarfı içine attım.
Şimdi ise elimde kalem annemle babama eve geldiklerinde görebilecekleri bir mektup yazmaya başladım.Tabi iş gezisiydi tatildi derken acaba ne zaman eve uğrarlar diye merak etmeden de yapamadım.1 ay? Hadi canım o iyi ihtimal.6 ay? Belki.
Gözyaşlarımı tutamayarak kalemi oynatmaya başladım.
"Anne ve baba, pardon ben yıllardır size böyle hitap etmiyorum değil mi?
Defne ve Demir, eğer bu satırları okuyorsanız sadece içimi rahatlatmak için yazıyorum bilin.Ayrıca hep suratıma telefonları kapadığınız ancak bu yol aklıma geldi.
Defne, belkide sana en ihtiyacım olan zamanlarda beni dadılarıma bırakıp elimi bir kere bile tutmayan annesin sen.
Demir, seninle nadirde olsa göz göze geldiğimizde hep nedenini bilmediğim bir nefret olurdu orada.Yıllar boyu o nefretin benim için olmadığını umdum durdum.
Bugün benim üniversite sonucum açıklandı.Yanımda olursunuz diye bir ümide kapılmadım.Ama ne yalan söyleyeyim en azından ararsınız diye düşünmüştüm.
Neyse bunların bir önemi yok artık.Ben gidiyorum.Sizi burada bekleyip geldiğinizde belki en azından birlikte yemek yeriz diye düşünmek istemiyorum.
Kabul etmesenizde sizin yinede bir kızınız var.Ama artık içindeki bütün umutları bitirmiş bir kız var karşınızda."
Kağıdı katladım ve annemlerin odasına gidip komidinin üstüne koydum.
Elimde valiz, omuzumda çantayla merdivenlerdem zar zor indim.Saat gece yarısı olduğundan çalışanlar odalarına çekilmiş ev sessizliğe bürünmüştü.
Nihayet kapıya ulaştığımda dışarı çıkıp derin bir nefes aldım.Çıkış kapısına geldiğimde korumalar bana tepkisiz bakışlarını atarak kapıyı açtılar.Kapıdan çıkarken "Bana taksi çağırabilir misiniz" diyerek demir kapının dışarısına geçtim.
Dakikalar sonra taksim geldi.Taksici valizimi bagaja koyarken ben arka koltuğa yerleştim.
Artık yeni hayatım beni bekliyordu.Ben Arya Özdoğan, yeni hayatıma hoşgeldiniz.
-Merhabaaaa, ben burada çok yeniyim gördüğünüz üzere :) Yıllar önce sadece buraya kadar yazdığım ve ileride devam etmek için kendime söz verdiğim hikayeyle karşınızdayım.İlk bölümden çok farklı olarak gelişen fikirlerim var.Arya ilk bölümde gözüktüğü gibi duygusal bir karakter değil bunu zaten diğer bölümlerde göreceksiniz tabi hikayeme şans tanırsanız.Seneler önce daha farklı kurgulamıştım ama tabi düşünceler değişiyor.Umarım beğenirsiniz.Şimdiden okuduğunuz için teşekkür ederim :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DİLEK TUT
Storie d'amoreYalnızlığın gürültüsünü bilir misiniz? Arya o gürültüyle doğdu.Onun hiç elini tutan olmadı.O kendi başına yaşamaya alışmış biriydi. Hep karşılıksız sevdi. Geceleri, gözleri uykuya direnerek gökyüzünü izlerdi.Belki de sevginin gökyüzünden yağacağına...