6.Bölüm: Kuma Gömülü Hatıralar

13 4 0
                                    

"Sadece bir kaç adım daha," dedi Klaud "Şu tepeye çıktık mı, hedefimize varacağız."

"Ne hedefiymiş şu?" Dedi Anua.

Klaud ise ona sadece gülümsedi, aslında beklendik bir tepkiydi. Koca kalepazarda bir kaç tur attıktan sonra aniden Anua'ya bir şey göstermek istediğini söylemiş ve beraber aynı tüneli kullanarak dışarı çıkmışlardı.

En başından daha Klaud'un amacının ona şehri gezdirmek olmadığını anlamıştı genç kız ama pek ses çıkarmamıştı.

Vardılar sonunda kum tepesinin en üstüne, arkasına baktığın da düşündüğünden daha yüksek olduğunu fark etti. Hatta tırmanırken fark etmemişti ama neredeyse bir dağ yüksekliğinde gibi duruyordu.

Sonunda kumların üstüne oturmuş Klaud'un yanında durdu Anua ve bir süre bekledi.

"Peki, ne görmem gerekiyor?"

"Sadece bekle." Dedi Klaud, heyecanını gizlemeye çalışan kısık bir sesle.

Aniden hava kararmaya başlamıştı sanki, ama nasıl olur? Diye düşündü Anua, saat daha sabah 9'uydu güneş yeni doğmuş olmalıykan sanki batıyormuş gibi gözüküyordu. Ufak bir matara çıkardı Klaud, Anua heyecanla ayağa fırlamışken ve bir yudum aldı.

"Bu tepenin adı 'Dune'dur. Lemence gün batımı demek. Kalepazar çevresindeki en yüksek tepe, ayrıca bu güzelliği günün bu saatinde görebileceğim tek yer."

Güneşin tam üzerilerinde onları selamlaması gereken yerde batmaya başlamıştı, hava kararmış mavi ila mor arası büyülü bir tona kavuşmuştu.

"Bu nasıl olur?"

"Daha gerçek büyüyü görmedin." Dedi Klaud ve hemen yanındaki kumlara hafifçe vurarak ona oturmasını işaret etti.

Gözlerini göklerden alamayan Anua, en az kendisi kadar heyecanlanmış olsada bunu gizleyen genç adamın yanına oturdu. Birazdan işler daha da garipleşmeye başlayacaktı.

Önce mor-mavi gök yüzünde yıldızlar kaymaya başladı, binlerce yıldız yağmur damlaları gibi gözlerinin önünden geçip gidiyordu.

"Kayan her bir yıldızın insan ruhlarını temsil ettiği söylenir." Dedi Klaud "Ölen ve cennete giden her bir insan ruhu, etrafını saran parıltılar ise onları saran meleklerdir. Her geçen gün kayan yıldız sayısı artıyor."

Acı bir tebessüm kapladı Klaud'un yüzünü, Anua ise gözlerini yıldızlardan hiç ayırmadan derin bir nefes aldı ve tek bir göz yaşı süzüldü yanağından. 

Aniden ayaklandı Klaud "Şunlara bak!"

Parmağıyla heyecanlı heyecanlı işaret ettiği yere baktı Anua ve dehşete düştü, ancak heyecan ve garip bir mutlulukla karışık bir dehşetti bu. Kumlara basması gereken ayakları gözükmeyen devasa silüyetler gözüküyordu uzaklarda, ama ne kadar uzakta oldukları kestirilemiyordu.

Her biri çeşit çeşit renkte mekanik devler gibiydiler, hiç ses çıkarmayan kumda dahi iz bırakmayan hayaletlerdiler sanki.

"Onlarda ne?"

"Onlara eski dilde '¥ahobe' deniyor, şimdiler de ise basitçe çöl devi. Sadece bu tepeden gözükebilen devasa, kozmik hayaletler. Onlara birkaç metre yaklaşmaya kalksan anında yok oluverirler." 

Bu dehşetin yerini ani bir özlem aldı, sayıları net olmayan devler bir kaç adım daha atıp gözden kayboldular. Kimisinin iki, kimisinin dört parlayan gözü vardı, onun dışında belirgin yüz hatlarına sahip değillerdi. Çeşit çeşit renkte bir düzineden fazla saymıştı Anua ama arkalarında silikleşmiş bir kaç tane daha olduğunu görebiliyorlardı.

"Kimileri..." diye söze başladı Klaud "Onların kozmik alemi koruyan bekçiler olduklarını söyler, ama ben daha farklı bir şey düşünüyorum, daha doğrusu sezinliyorum. İçimdeki bir ses bana onların geçmişten kalma izler olduklarını söylüyor. Kumlara gömülü hatıralar. Savaştan önce, tanrıların ölümünden bile önce. Onlar, onlar vardı ve öylesine ilkel öylesine büyük bir güce sahiptiler ki izlerini şu an bile görebiliyoruz."

Bir süre duraksadı Anua ve gökyüzünün normale dönmeye başladığını fark etti.

"Tüm bunları nereden biliyorsun?"

"Bilmiyorum. İçimdeki ses buraya her gelişimde, bu doğal gösteriyi her izleyişim de bana bunları fısıldıyor, sanki bana bunu onlar anlatıyormuş gibi. O devler bıraktıkları bu iz sayesinde oradan, geçmişten 'Biz hala buradayız, gel ve bizi bul.' diyorlarmış gibi geliyor.

Bu büyülü gösteri karşısında hayrete düşmüş Anua'nın dizleri boşalmış öylece kumlarda oturuyordu.

"Bu hislerimi Korlis'e de anlattım, oysa bunun bin yılda uğraşsa çözülemeyecek bir gizem olduğunu söyledi, muhtemelen haklıdır. Zaten yıllardır buraya gelirim, neredeyse hiç bir şey değişmedi. Bir tek kayan yıldızların sayısı bir artıyor, bir azalıyor. Anlatılanlar ne kadar doğru bilmiyorum ama bu mucizeleri açıklayacak her tür argümana açığım, tabii büyüleri bozulmadığı sürece."

"Belki bazı gizemler çözülmediği sürece güzeldir." Dedi Anua.

Gülümsedi Klaud ve huzurlu bir sesle yeniden doğan ve göz açıp kapayıncaya kadar tepelerinde beliren güneşe bakarak konuştu,

"Belki."

AnuandHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin