yorucu bir günün - okul ve iş - ardından evime gelebilmiştim, ben geldiğimde kızıma bakan arkadaşım da eve gitmek için ayrılmaya karar vermişti.
"yağmur.. sana bir şey söylemeliyim."
"tabii, söyle." dedim gülümseyerek.
"berat, bugün bir röportaj vermiş ve pek iyi şeyler söylemiyor. senin için."
"nasıl ya?" dedim ve telefonumdan youtube'a girdim, berat ayberk özdemir yazdığımda en üstlerde çıkmıştı.
bunu tek başıma izlemek istiyordum, bu yüzden arkadaşıma bir bakış attım. anlamış olacaktı ki, hızlıca evden çıktı. ecmel'in de uyuyor olmasını fırsat bilerek koltuğa oturup oynat tuşuna basmıştım.
ne dediğini çok merak ediyordum, ne demiş olabilirdi? videoyu biraz ileriye aldığımda, beklediğim soruyla karşılaşmıştım.
berat'ın verdiği cevabı duyduğumda, beynimden vurulmuş gibi olmuştum. gözlerim istemsizce dolmuştu, ve titrememi engelleyemiyordum.
dediklerini tekrarlayıp durdum.
"kafasını ciddi biçimde bana takmış..."
ne yapmaya çalıştığı hakkında hiçbir fikrim yoktu, zaten aylar önce boşanmış ve kendi yollarımıza gitmiştik. sadece mecburiyetten kızımız için görüşüyorduk.
aniden gelen hisle beraber, gözlerimi silerek ayağa kalkmıştım. rehberden berat'ın numarasını bularak ara tuşuna tıkladım. artık sessiz kalmak yoktu, oyun istiyorsa biz de oynayacaktık.
meşgule attığında tekrardan aradım, tekrar meşgule attı ve açana kadar belki bir 10 kez aradım.
ve en sonunda yorulmuş olacaktı ki, telefonu açtı.
"ya sen nasıl bir insansın?!"
"ne istiyorsun yağmur?"
"pişkin pişkin bir de ne istiyorsun diye mi soruyorsun?"
"bak benim seninle oturup sohbet etmeye vaktim yok, ne istiyorsan açık açık söyle yoksa kapatacağım."
"kimsenin seninle sohbet etme isteği yok, berat ben seni umursamayalı bırakalı çok oldu, tek yaptığın şey kendini hatırlatmaya çalışmak.. ama şöyle bir şey var ki, komik duruma düşüyorsun."
"bebeğim, bebeğim, eski eşi tarafından rahat bırakılmayan zavallı ben mi komik, yoksa eski eşine takıntılı bir biçimde olan sen mi?"
"kendini masum gibi gösteriyorsun ya, gerçekten inanılmazsın!"
"inanılmaz olduğumun yeni farkına varman çok üzücü, değerimi bilemedin ne kadar yazık.."
"iyi ki değerini bilememişim o zaman, yoksa hâlâ senin gibi iğrenç bir adamla evli olacaktım."
"iğrenç adam mı? kırılıyorum ama, çocuğu yaparken hiç iğrenç olduğumu söylemiyordun?"
"her zaman iğrençmişsin, sadece ben görmemişim. neye bu kadar takıntılısın, derdin ne asla bilmiyorum ama bana bu şekilde iftira atmana izin vermeyeceğim."
"attığın şarkı sözlü twitlerinin bile bana olduğu düşünülüyor.. ama sen bilirsin."
"ama başkasına.."
"dur-"
"hayır."
"kime o şarkı sözleri-"
sözlerini tamamlamasına izin vermeden telefonu suratına kapatmıştım, bu kadarı yeterliydi. hatta fazlaydı bile.
başımı ellerimin arasına aldım, gerçekten çok ağrıyordu. ama düşündüm. tüm hayatımı uğruna harcadığım adamın bu kadar kötü biri olmasını..
her şeyi, herkesi uğruna harcamamı..
________
ŞİMDİ OKUDUĞUN
had enough, berat ayberk özdemir.
Fanfictioni don't hate you now, but got the right to.