"beni kendi evime götür berat."
"yağmur uzatma, ya ecmel bir daha ateşlenirse? bir şey olursa hemen birlikte gideriz hastaneye."
"istemiyorum, çok lazım olursa taksiyle gideriz hastaneye."
"bir kere beni dinlesen olmaz mı?"
"ne dinleyeceğim seni be? zaten hep senin yüzünden geldi bunlar başımıza."
"bilerek mi hasta ettim ecmel'i ya."
"sus berat, sus."
hiçbir şey demeden yola odaklanmıştı, şimdi emindim ki beni asla kendi evime götürmüyordu.
ben ise arka koltukta ecmel'im ile beraber oturuyordum, daha doğrusu o kucağımda uyuyordu.
bugün yeterince yorulmuş, üzerine hastanelik olmuştu.
berat'a bir bakış attığımda, aynadan sırıttığını farketmiştim.
"neden sırıtıyorsun sen?"
"içimden geldi diyelim."
"hadi ya, benim tanıdığım berat ne gülerdi, ne de sırıtırdı. ne oldu ona?"
"öldü ya, çok büyük bir şey olmadı. sadece öldü."
"önemli değil, eski berat ile yeni berat'ın pek bir farkı yok."
"ne anlamda?"
sorusuna cevap vermemiştim, çünkü eminim ki sert bir cevap verecektim ve de bu kavgaya kadar gidecekti. ve ben çok yorgundum, onunla kavga ederek kendimi daha da fazla yoramazdım.
üstelik ecmel de yanımızdaydı.
"cevap vermeyecek misin?"
"canım istemiyor."
dedim kucağımdaki ecmel'in saçlarına minik bir öpücük kondururken.
"ecmel ile ilgilenirken çok farklı birisi oluyorsun."
"onun annesi olduğumdan olabilir mi?"
"olabilir, daha sakinsin, daha sevecen."
"aslında sevdiğim kişilere karşı hep öyleyim, daha önce öyle olduğumu farketmediysen. demek ki seni se-."
"biliyorum, sürekli söylemek zorunda değilsin bunu."
"başka türlü anlamazsın sen, ondan söylüyorum."
bir süre sonra arabanın aniden fren yapmasıyla sıçramıştım, hayvan ya. insan yavaş durdurur arabayı. çocuk var kucağımda.
"yavaş ol, öküz."
beni takmadan arabadan inmişti, kapıyı açtı ve ecmel'i kucağımdan aldı. ben de bana kapıyı açtı sanıyorum, salak yağmur.
cebinden çıkardığı evin anahtarını bana uzattı kapıyı açmam için, elinden alırken bir iki saniyeliğine ellerimiz birbirine değmişti. olmaması gerekiyordu, ama heyecanlanıyordum.
kapıyı açtıktan sonra yavaşça içeriye girdim, ilk defa geliyordum evine. çünkü eskiden birlikte yaşardık, benim şuan yaşadığım evde.
daha sonra zaten adam akıllı görüşmüyorduk bile, sadece ecmel için bir araya geliyorduk.
ecmel'in minik elini öpen berat'a baktığımda aslında onun da üzgün ve pişman olduğunu farketmiştim. belki biraz fazla çıkışmıştım ama ben de bir anneydim. daha küçük bir bebekti ecmel.
kucağındaki ecmel ile beraber merdivenlerden çıkmaya başladığında, ben de peşlerinden gidiyordum.
üst kattaki ilk odanın önünde durdu ve kapıyı açtı.
"siz ecmel ile benim odamda kalın, sana kıyafet de vereyim ben."
dedi ve ben itiraz edemeden ecmel'i bana uzattı, kucağıma alarak içeriye girmiştim. yavaşça yatağa oturup etrafa bakmaya başladım.
"biraz büyük gelir elbette ama idare edersin umarım."
dedi elinde kıyafetlerle içeriye giren berat, daha sonra kıyafetleri yanıma bıraktı.
"bir şey olursa, yani ecmel tekrardan ateşlenirse falan yan odada olacağım. iyi geceler."
"iyi geceler."
dememle beraber kapıyı kapatarak odadan çıktı, ecmel'in etrafını yastıklarla çevreledikten sonra üzerimi değiştirmiştim.
o sırada dikkatimi bir şey çekmişti, komodinin üzerindeki çerçeve ve içerisindeki fotoğraf.
ben, ecmel ve berat'ın, ecmel ilk doğduğu gün çekilen bir fotoğraf.
fotoğraftaki günün zihnimde canlanmasıyla beraber gözlerim dolmuştu, gerçekten zaman ne çabuk geçiyordu. ecmel şimdi neredeyse bir yaşına girecekti, kocaman olmuştu benim bebeğim.
bana annelik duygusunu tattırmıştı, annelik duygusu bu dünyadaki en güzel şeylerden birisiydi. tarif edilemeyecek kadar özeldi üstelik.
fotoğrafı elime aldım, ve yatağa uzandım. ona sarılarak anıları düşündüm, gözlerimin iyice kapanmaya başlamasıyla daha fazla direnmedim uykuya.
_________
what else can i offer you? there's nothing left right now, i gave it all to you.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
had enough, berat ayberk özdemir.
Fanfictioni don't hate you now, but got the right to.