𝑷𝒆𝒄̧𝒆𝒕𝒆 𝑰̇𝒄̧𝒆𝒏 𝑨𝒅𝒂𝒎

872 94 12
                                    

"Jinko."

"Efendim güzelim?"

"Şu parlayan yer neresi?" diye sordum kocaman, yuvarlak, rengarenk parlayan şeyi göstererek.

"Lunapark."

"O ne?"

"Kendi gözlerinle görmek ister misin?" Başımı aşağı yukarı sallayıp onayladım. İçinde bulunduğumuz otobüs tam lunapark'ın önünde bırakmıştı. Gördüğüm o dönen parlayan yuvarlağın adı dönme dolapmış. Onun gibi bir sürü korkunç aletler vardı. dıştan eylenceli gözüküyordu ama hepsi korkunçtu. Herkes çığlık atıyordu ama kimse umursamıyordu.

"Binmek ister misin?" Diye sordu jinko izlediğim gemiye benzer sallanana şeye bakarken. Bir kaç adım geriye gidip konuştum,

"H-hayır. Çok korkunç." diyip arkama döndüm ve etrafı incelemeye başladım. Etrafa bakınırken birini fark ettim. Mitsuya. İçinde peluş oyuncakların olduğu, şeffaf bir dolabın önünde bir şeyler yapıyordu yanında da Luna ve Mana vardı. Mana'nın elinde pembe bir ayı vardı. O dolaptan mı almışlardı? Merak edip biraz daha onlara doğru yaklaştım. Mitsuya, dolabın önünde ki kola benzer seyi sağa sola hareket ettiriyordu. Sonra kırmızı bir düğmeye bastı ve dolapta ki hareket eden şey aşağı doğru indi. beyaz bi ayıyı yakaladı sonra o şey ayıyı kare gibi bi deliğe düşürdü. Mitsuya yere doğru eğilip dolabın altında ki kare kapağı açtı ve düşen ayıyı çıkardı.

"jinko." dedim hala o gemiyi izleyen jinko'nun kolunun çekiştirerek.

"Efendim?"

"Bende istiyorum." dedim Mitsuyaları işaret ederek. Jinko cebinden bir kaç bozukluk çıkardı ve mitsuyaların yanına doğru ilerledi.  Mitsuyayla bir kaç kelime konuştuktan sonra mitsuya birden bana baktı ve gülümseyerek el salladı. Bende ona aynı şekilde gülümseyip el salladım.

Jinko, 5. Denemesini yapıyordu ama hala bi peluş bile yakalayamamıştı.  Onu beklemekten sıkılıp yürümeye devam etmek için sağıma döndüğümde  3 tane mor ceketli adam bana bakıyordu. Ortalarında ki elinde beyaz, küçük peçete rulosu gibi bişey tutun adam garip bi gülümseme ile konuştu,

"Sen şu Nue'nin sakat ablası mısın?" Diye sordular.

"Nue kardeşim ama ben sakat değilim."

"Biz kardeşi'nin arkadaşlarıyız. Senin onun yanına getirmemizi istemişti" nue beni mi istemişti? O zaman o neredeydi? Buralarda bir yerde mi? 

"Nue buralarda mı oluyo o zaman?"

"Evet parkın dışında seni bekliyo gel bizimle." diyip kolunu omzuma attı ve elindeki peçete rulosunu ağzına götürdü ve içine çektiğinde dışarıya kötü bir koku yayıldı. Adamları takip edip parkın arka kısmında kimsenin olmadığı bir yere gelmiştik.  Etraf sesizleşince hatırladım. Nue, bu akşam amerikadan dönen annemi almaya gidecekti. Burada olamazdı. Yerimde durup  bira kaç adım geriye gittim.

"Neden durdun? Kardeşin bekliyor seni yürüsene." Dedi. Ortadaki adam.

"Nue, beni nerde bekliyor? Uçakların orda mı? Doğru hatırlıyorsam uçakların olduğu yer buranın tersinde kalıyordu. Nue'nin yanına gidiceksek yürüyerek gidemeyiz değil mi?" 3 adamda birden şaşkınca bana baktılar. Sonra ortada ki adam elinde ki peçeteyi yere atıp cebinde ki bıçağı çıkarıp konuştu,

"Hani gerizekalıydı lan bu." Diye bağırarak üstüme doğru bıçakla koştu. O an bir sey gözümde canlanmıştı. Jinko'nun bana küçükken öğrettiği. Dövüş sanatlarından birini hatırladım adam bıçağı boğaz hizam da savurduğunda Geriye doğru çekilip adamın bıçak tuttuğu kolunu çevirip bıçağın yere düşmesini sağladım ve adamın sırtına tekme attım. Yere düşen bıçağı ayağım ile geriye doğru ittirip uzaklaştırdım. Yere yapışan adam sinirle yerden kalkıp bağırarak üzerime koştuğun da  kaçmak için geri adım attım. Ama birine çarpmıştım. Çarptığım kişi bir anda kollarımdan tutup hareket etmememi sağlamıştı. Bağıran adam tam bana yumruk atacakken gözümü kapadım. Adamın bana vurmasını bekledim. Ama kimse yüzüme vurmamıştı. Gözümü yavaşça açtığımda bana doğru koşan adamın yerde ve onun üstünde de onu döven Jinko'yu gördüm. Ardından beni tutan adamın birden beni bırakmıştı. Arkamı döndüğümde Mitsuya, o adama elinin tersiyle sertçe vurmuştu ve adam yere düşüp bayılmıştı.

Gözlerimi yerde yatan adamdan Mitsuya'ya çevirdim. Mitsuya ona baktığımda gülümsedi ve diğer elinde tutuğu şeyi bana uzattı. Elinde tuttuğu şey aynı onun saçlarının renginde bir tavşandı. O makineden mi almıştı bu tavşanı? Sevinçle tavşanı elinden alıp inceledim. Sonra tavşana sarıldım.

"Teşekkür ederim." diyip gülümsedim. Mitsuya bir süre yüzümü inceledikten sonra yanımdan geçip Jinko'nun yanına doğru ilerledi.

"Hey jinko, Yeter! Öldüreceksin adamı."

 𝑨𝒏𝒕𝒊𝒅𝒐𝒕𝒆//ℳ𝒾𝓉𝓈𝓊𝓎𝒶 𝒯𝒶𝓀𝒶𝓈𝒽𝒾 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin