Jinko'nun ağzından:
"Off abi ne gerek vardı bu kadar meyve, sebzeye? Her hafta bir sürü şey alıyorsun evde çürümüyor mu bunlar?"
"Senin gibi bir koca boğaz varken neden çürüsün?" Neu susup elindeki poşetleri taşımaya devam etti. Sokağın başındaydık. Eve az kaldıği için Neu'dan anahtarı istedim.
"Anahtarı ver."
"Ne anahtarı?"
"Ne ne alahtarı? Evin anahtarı."
"Sende vardır diye almadım."
"Nasıl? Kapıyı kitlemedin mi?"
"Neden kitliyim ki?" Elimi alnıma vurdum. 2 gün evde yoktum ve bu mal ablasına bile sahip çıkamıyordu.
"Tanrım sen beni sınıyor musun? Eğer eve geldiğimizde ablan evde yoksa çete dönüşlerinde yediğin dayağın 10 katını yersin haberin olsun." Eve doğru hızla ilerledim. Sokağın ortalarına geldiğimizde Tenshi'yi gördüm Nue'nin çetesindeki arkadaşı Mitsuya yanındaydı. Tenshi 1-2 adım attı ve dengesini kaybedip Mitsuya'nın üstüne yığıldı.
"Al işte korktuğun başıma geldi."
"Tenshi!" diye koşarak gitti Nue, Tenshi'nin yanına.
"Tenshi! Ne işin var senin sokakta?" Diye sordu Nue, Tenshi'yi omuzlarından tutup Mitsuya'nın üstünden alarak.
"Ambulansı aramama gerek var mı?" Diye sordu Mitsuya. Tenshi'nin başında eğilirken konuştum,
"Yok, iki dürtersek uyanır hemen." dedim ve Tenshi'yi dürttüm.
"Şttt! kız uyan" Tenshi kıpırdandı ve yavaşça gözlerini açtı.
"Jinko..." dedi uykulu bi sesle.
"Günaydın, hadi sabah oldu." dedim onu doğrultmaya çalışırken. Tenshi doğrulur doğrulmaz kendini bırakıp kafasını göğsüme dayadı.
"Uykum var."
"Abi eve götürelim"
"Eve nasıl giriceksin mal. Anahtar mı var?"
"Hass. Harbi kapıda kaldık."
"Çilingir çağırırız gelene kadar bizim eve girin" dedi mitsuya. Nue, tenshi'yi kucağına alıp içeri götürdü ve bir çilingir çağırdık.
Bir buçuk saat sonra, Tenshi'nin ağzından:
Gözümü açtığımda başımda küçük bir kız ve arkasında da ondan birkaç yaş büyük bir kız vardı. Saçları lila renginde çok hoş duruyordu.
"İyimisin abla?" Diye sordu küçük olan. Uykulu bir sesle sordum,
"Siz kimsiniz?"
"Mitsuya Mana ben. Unuttun mu?" Mitsuya? Bir yerden tanıdık geliyor. Kimdi acaba? Mana isminde ki küçük kız, arkasındaki kızı gösterip konuştu,
"Bu da ablam misuya luna" iki kıza da gülümsedim.
"Ne oldu bana? Nerdeyim?" Diye sordum.
"Sokakta birden uyuya kaldın. Sonra jinko ve Nue abi geldi seni bizim eve getirdiler" jinko... abim 2 gündür yoktu, dönmüş demek. Kapının açılma sesiyle kapıya doğru döndüm. Kapıda aynı kızlara benzeyen bir adam duruyordu. Tam bir şey söyleyecekken ağzını geri kapatıp bana baktı. Baştan aşağı beni süzüp tekrar yüzüme döndü ve geriye doğru bağırdı:
"Nue, sizinki uyanmış." Nue? O kimdi? Odaya bir anda abim jinko ve ona çok benzeyen biri girdi. Büyük ihtimal o da Nue'ydi. Nue, bana doğru yaklaşıp sarıldı.
"Abla özür dilerim. Sana iyi bakamadım." Abla? Ne ablası?
"Afedersiniz, siz kimsiniz?" Sorum ile uzun bir sessizlik oldu. Sessizliği bozan jinko'nun Nue'nin yakasından tutup bağırması bozmuştu
"LAN GERİZEKALI İLAÇLARINIDA MI VERMEDİN!"
"Bitmişti abi, bulamadım yeni kutuyu." lila saçlı çocuk, jinko ile Nue'yi ayırmak için aralarına girdi.
"Hey jinko! Biraz sakin mi olsan?"
"Ulan mal beni arasaydınya. Söylerdim yerini. Git çabuk al gel ilaçları." Dedi ve bir yeri tarif edip Nue'yi gönderdi.
————
Nue gittikten 10, 15 dk sonra onun kardeşim olduğunu hatırlamıştım. Hangi insan kardeşini unutabilirdi? Gerçekten aptalın tekiyim. Nue gittikten sonra Mana ve Luna ismindeki kızlarla konuştuk ve onlarla oyun oynadık. Ne deniyordu şu plastik insana benzer oyuncaklara. Ha! Barbie. Mana'nın bebekleri ile oynarken geçmişten bazı kesitler hatırlamıştım. Sarınım küçükken annem yada abim bana böyle bir bebek almışlardı ama ben beğenmeyip kırmıştım. Kızlarla oynamaya devam ederken abileri olduğunu öğrendiğim Mitsuya içeri girdi.
"Kızlar, yemek hazır." Mana hızla ayağa kalkıp odadan çıktı. Luna'da onun peşinden gitti. Mitsuya, kızlar içeri gittiklerinde bana döndü.
"Gelmiyor musun?" Kızlar derken benden de mi bahsetmişti? Ayağa kalkıp peşinden odadan çıktım. Yemek masası oturma odasında olduğu için oturma odasına gidip Mananın karşısına oturdum. Mitsuya da gelip yanıma oturmuştu. Önümde ki çorbanın kokusu tanıdık geliyordu. Çorbadan bir kaşık içtim. Tadı da tanıdık geliyordu. Daha önce içmiş gibi hissediyordum. Büyük ihtimal jinko'nun yaptığı çorbalardan biri olmalı. Çorbayı karıstırarak zihnimin sınırlarını zorlayarak hatırlamaya çalışıyordum.
"Beğenmedin mi?" Diye sordu Mitsuya kafamı iki yana salladım.
"Beğendim. Sanki daha önce yemişim gibi hissediyorum ama hatırlamıyorum." Mitsuya gülümseyerek yemeğini yemeye devam ediyordu.
"Neden bu kadar unutkansın?" Diye sordu luna
"Bilmem hatırlamıyorum." bir kaç dakika sonra kapı çaldı ve Mitsuya kapıya bakmaya gitti. Gelen kişi jinko'ydu. Jinko, elinde ki iki ilaç kutusunu bana uzattı. ikisindende içip yemeğimi yemeye devam ettim. Yemeğim bittiğinde eve gitmek için kapının önüne çıktık.
"Tenshi abla, yine gel." Dedi mana elini bana doğru sallayarak.
"Gelirim. Unutmazsam." diyip gülümsedim.
"Bu gün için saol mitsuya-kun." dedi jinko
"Rica ederim. İyi akşamlar jinko-san."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑨𝒏𝒕𝒊𝒅𝒐𝒕𝒆//ℳ𝒾𝓉𝓈𝓊𝓎𝒶 𝒯𝒶𝓀𝒶𝓈𝒽𝒾
Fanfiction16 yaşında bir genç kız, bununduğu boş çocuk parkında oturduğu salıncakta tam uykuya dalacakken önünde beliren 4 yaşındaki kızın elinden tutup takip eder. Başlangıç: 18 nisan 2022 Bitiş: 23 nisan 2022 Düzenleme: 18 şubat 2023