İyiki Varsınız Bayım

447 47 23
                                    


Karanlıktı. İki ağacın arasında duruyor etrafıma bakıyordum. Karanlıktı ama yinede etrafı görebiliyordum. Bir adım atsam aşağıya yuvarlanacağım bir uçurum hemen karşımdaydı. Uçurumu fark ettiğim anda korkmadım. Korkmadım ama geriye iki adım attım. Üçüncü adımı atmamla birine çarpmam bir oldu.

İrkilerek arkamı döndüğümde gördüğüm kişi Jimin'di. Onu fark ettiğim anda gülümsedim ve omuzlarımı indirdim. Üzerindeki kıyafetler tamamen beyazdı. Ayakları çıplaktı ve saçları kahverengi değil sarıydı. Gülümsüyordu. Her zamanki gibi gülümsüyordu. Karanlığın ortasında pırıl pırıl parlayan kişi de o'ydu.

Bende gülümsedim ve elimi, elini tutmak adına hareket ettirdigim zaman bir ses duydum. Duyduğum ses arkadan geliyordu. Hemen başımı çevirdim ve uçurumdan gelen sesi duymaya devam ettim. Kaşlarımı çattım ve birkaç adımda uçurumun ucundaydım. Aşağıya baktığımda yukarıya tırmanmaya çalışan birini gördüm.

Oldukça çirkin bir adamdı. Sırtı kamburdu. Yüzü gülüyordu ama aynı zamanda gözlerinden süzülen kan damlaları vardı. Yukarıya çıkması adına herhangi bir hareket etmedim. Yanlızca izledim. Tamda yukarıya ulaşacağı sırada yüksek sesli kahkahalar attı. Gözlerinden akan kızıl kanda arttı. Kahkahaları yankılandı. Ve bir anda adam kayboldu.

Kaşlarım çatıldı. Biraz şaşırmıştım ama aldırış etmemeye çalışarak arkamı döndüm. Bu sefer gördüğüm kişi de Jimin'di ama şimdi farklıydı. Üzerindeki bem beyaz kıyafetlerinin üzerine sıçramış çamurla karışık kan damlaları vardı. O hala gülümserken yüzüne sıçrayan kan damlaları vardı.

Bu kanın nerden geldiğini bilmiyordum. Yanlızca yüzüne ve kıyafetlerine sıçrayan kanları görüyordum. Ona doğru yürüdüm. Yanına ulaştığımda gözlerimin içine bakıyor, bana gülümsemelerin en güzelini sunuyordu. Bu sefer elini uzatan ben değil o oldu.

Elini uzattı ve yanağıma koydu. Eli şakaklarımı okşadı. Ben ise gözlerimi kapattım. Gözlerimi açtığımda üzerindeki kanlar temizlenmişti. Yüzü artık aynı temizlikteydi hatta dahada güzeldi.

Sonra yumuşak sesini duydum. "Benimle gelin bayım. Beraber gidelim." Bende gülümsedim. Neyden bahsettiğini bilmiyordum ama her neyse başımı sallayarak yanağımda olan elini tuttum. Sağımızda ve solumuzda duran iki kuru ağacın diplerinde birer papatya çıktı.

Sonrasında gözlerimi açtım.

Olduğum yerde ter içindeydim ve evet yatağımdaydım. Birkaç saniye şoktan çıkamadım ama çabuk toparlandım. Elimle yüzümü ve saçlarımı okşayıp terimi sildikten sonra yerimde doğruldum. Yanımda duran metal sürahiden, yine metal olan bardağa su doldurup içtim.

Oldukça etkilenmiştim ve bu rüyanın gün boyu aklımdan çıkmayacağını anladım. Başımı yastığa tekrar yasladığım anda kapım çaldı. Fazla hızlı çalınmıyor olsa da rahatsız edici bir sesti.

Ayağı kalktım ve beni çağırmak için gelen muhafiza az sonra orda olacağımı soyleyerek kapımı geri kapattım.

Toparlanmam gerekiyordu. Elimi yüzümü yıkayıp bunun sadece bir rüya olduğuna kendimi ikna etmem.

***

Hava biraz kötüydü bugün. Bulutlar güneşin önünü kapatmıştı. Sanki yağmur yağacak gibi duruyordu ama ne esen rüzgar sertti ne de soğuktu.

Neden hava güneşli olunca "hava güzel" diyoruz da bulutlu veya yağmurlu olunca "kötü" diyoruz. Yağmurlu havaları şahsen seviyorum. Neden kötü olsun ki. Çiçeklerin ağaçların vede bizim su kaynağımız olan yağmur neden kötü olarak biliniyor. Şimdi bunları düşünmenin sırası değildi. Babamın yanına çağırılmıştım. Sanırım her hafta yaptığımız şu suçluların cezalarına karar verme olayı tekrar olacaktı. Hafta boyunca suç işleyen kişiler bir araya toplanır ve bugün geldiğinde hepsinin cezasına karar verilir.

Papatya Bahçesi✓ YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin