Yanındayım Sevgilim

435 57 35
                                    

Final

Güneş usulca yükselirken Yoongi morarmış gözleriyle güneşin doğuşunu izliyordu. Yirmi dört saat. Yoongi Jimin'in sesini yirmi dört saattir duymamıştı. O parlak gözlerini, beyaz dişlerini ve gülümseyen dolgun dudaklarını. Görmeyeli tam yirmi dört saat olmuştu.

Uykusuzluktan mıdır, ağlamaktan mıdır bilinmez ama gözlerinin çevresi mosmor olmuştu Yoongi'nin. Gece hiç uyuyamamisti, ondan önceki gece ise kabuslarla açmıştı gözünü. Ölüm meleği Jimin'i götürmüştü. Yoongi düşünüyordu ki, neden ölüm meleği ilk onu götürmedi ki? Jimin hayata tekrar tutunabilirdi. Ruhu neşeliydi Jimin'in hayat dolu olmaya devam edebilirdi ama Yoongi devam edemezdi. Onun yaşam ve ölüm arasındaki camdan duvarı kırılmıştı nasıl hayata tutunabilirdi ki?

Başını omzuna eğmiş önündeki mezara bakıyor, toprağı okşuyordu. Artık ağlamıyordu çünkü hem ağlamaya hali kalmamıştı hemde Jimin ona ağlamamasını söylemişti. Jimin'in canını, döktüğü göz yaşlarıyla acıtmak istemiyordu.

Jimin tabuta koyulmadan önce kıyafetleri çıkartılmıştı ve pantolonunun cebinde desenli bir mendil görmüştü Yoongi. Üzerinde siyah ipliklerle desenler işlenmiş sarı bir mendil. Dünden beri o mendil cebindeydi ve ilk defa çıkarıyordu cebinden. Böyle davranarak Jimin'i üzdüğünü düşündü ve mendili hemen yanındaki salıncağın halatına bağlayıp ardından ahşap salıncağa oturdu. Ayaklarını yere basıp ittirdi ve salıncağı sallamaya başladı. Hızlı değildi, salıncak yavaşça sallanırken Yoongi toprağa bakıyor, "keşke sen beni sallasan sevgilim" diyordu.

Birkaç gün geçti, Yoongi Jimin'in evinde kaldı. Hep hayalini kurduğu gibi bir evdi. Küçük, az odalı, sade ve bahçeli bir ev. Ama mutlu değildi. Çünkü mutluluk sebebi elinden alınmıştı. Papatyası dalından koparılmıştı. O gece uyuyamadı. Ondan sonraki gece de. Ve ondan sonraki gece de. Dört gün boyunca bir saat bile uyumadı. Artık başı dönmeye ve ayakta durmaya zorlandığında uyumaya karar verdi ama her uykuya daldığında gözlerini kabuslarla açıyordu. Rüyasına sıkça gelen kişi bazen Jimin bazen de öldürdüğü muhafızdı. Ne yaptığını günler sonra hatırlamış ve vicdan azabı çekiyordu.

Güneşli bir gündü yine. Yoongi tekrar Jimin'in mezarının başında oturuyor toprağı okşuyordu. Her gün yaptığı gibi ona yazdığı şarkıyı tekrar tekrar söylüyordu. Rüzgar salıncağa bağlı olan sarı mendili uçuştururken Yoongi de onu izliyordu.

Birkac dakika sonra Yoongi ne olduğunu bile anlamadan etrafını birkaç asker sarmıştı. Başını kaldırıp onlara baktı ve ne olduğunu sordu. "Efendim majesteleri sizinle konuşmak istiyor bizimle gelin lütfen."

"Ama ben istemiyorum"

"Lütfen zorluk çıkartmayın"

"Gelmek istemediğimi söyledim" sesini yükseltti ama nafile. Askerler kollarından tuttu ve onu zorla götürmeye çalıştılar. Yoongi çırpındı ama fayda etmedi. Sokağı geçince Yoongi çırpınmayı bıraktı ve isteksizce yürüdü. Hala ona istemediği şeyler yaptırılıyordu. Yaşam umudunu kaybetmesi kimsenin umrunda değildi ve bu Yoongi'nin canını acıtıyordu.

Dakikalar içinde sarayın görkemli kapısının önüne gelmişlerdi bile. Yoongi iç geçirdi ve kapılar açılınca içeriye adımladılar. Çok geçmeden sarayın içine girdiler ve yine aynı odaya giriş yaptılar. Büyük koyu tonlu renklerin hükmettiği gösterişli oda. Kral Min ellerini arkada birleştirmiş ayakta durup gelenlere bakıyordu. Hemen sağında baş yardımcısı duruyordu. Yaşanan olaylara en çok sevinen kişi oydu. Kraliçe Min ise ortalarda yoktu. O gün de yoktu.

"Yaşanan olaylar sonra erdi Yoongi. Şu aptallığı kes ve evine geri dön. Seni cezalandırmadığı ma şükret."

Yoongi sönük ve morarmış gözleriyle ona baktı. "Kral Min. Bu lanet saraydan da senden de krallığından da nefret ediyorum. Lanet suratına kan tükürmek isterdim ama bunu ben değil, boş yere canını aldığın yüzlerce kişi yapıcak. Er yada geç geberip gideceksin ve kimse tarafından hatırlanmayan aşağılık bir kral olarak ka-"

Papatya Bahçesi✓ YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin