4

589 65 64
                                    

Çok geç geldi biliyorum tekrardan özür dilerim

  Çıkış yapmamızın üzerinden neredeyse bir yıl geçmişti ve biz Kore'de az da olsa tanınmaya başlamıştık. Ayrıca programımız hala ağır bir şekilde işleyip hepimizi yoruyordu fakat fanlarımız yavaş yavaş artınca yorgunluğumuzdan eser kalmıyordu. Jungkook konusuna gelecek olursak o tam olarak bir karmaşaydı. Bu bir yıl içerisinde Jungkook'a olan hislerim azalmak yerine daha da çok artmıştı ve bu beni zorluyordu. Doğruyu söylemek gerekirse ona asla bir hyung olarak yaklaşmadım ve onun da az çok anladığını biliyordum çünkü beni görünce hayalet görmüş gibi kaçacak delik arıyordu.

Bu benim direncimi düşürmemişti ama hala onun peşinden koşuyordum. Ona yemek ısmarlıyordum, saçlarını okşuyordum, onu övüyordum, o ise beni gömmekten beter ediyordu. Fakat olsundu çünkü o daha küçüktü ve bende bu evrelerden geçmiştim. O yüzden ona zaman tanımalıydım.

O boğuk geçen aylar dışında bugün bir radyo programına davet edilmiştik ve bu hepimizin erken uyanmasına sebebiyet vermişti. İdol olmamız dolayısıyla erken kalkmalara alışıktık zaten. Sabah her zamanki kahvaltı rutinimizi yaptıktan sonra radyo ajansına gitmiştik, zaten çekim kısa bir süre sonra başlamıştı. Bize rutin sorular sorulmuştu. Nasıl idol olmaya karar verdiniz, yoruluyor musunuz, kareografilere kim karar veriyor? gibi bilindik sorulardı. En son gelen sorular daha dikkat çekiciydi ve ilk bana sorulmuştu. "Jimin-ssi bir yere gitmek istesen kiminle ve nereye giderdin?" Adamın sorduğu soruyla gülümseyip mikrofona daha çok yaklaştım. Gözlerim direkt olarak ona kaymıştı ve o da anlamış gibi gözlerini kaçırıp ensesini kaşımaya başlamıştı. "Bir yere gidecek olsam Jungkookie ile sahile gitmek isterdim."

Herkes garip nidalar çıkarken Jungkook yamuk bir gülüş vermişti. "Jimin, maknae'yi çok seviyor olmalı." demişti adam. Ben gülerken Taehyung parmağıyla beni işaret ederek " O erkeklerden hoşlanıyor." demişti. Bir an nereden bildiğini düşünmüştüm fakat yeri değildi o yüzden alınmayacağını bilerek ona karşılık vermiştim. "Senden hoşlanmıyorum ama." ve sonra herkes gülmüştü, ben hariç çünkü gerilmiştim.

Bu sefer adamın yanında oturan kadın soru yöneltmişti. "Peki Jungkook-ssi, sen Jimin-ssi ile gitmek ister miydin?" demişti. Cevabını merak ediyordum açıkçası bende, o yüzden kalbimin hızlanmaya başladığını hissediyordum. Fakat o beni hayal kırıklığına uğratarak kafasını iki yana sallamıştı. "Hayır, ben büyük abimle gezmek isterdim." demişti. Belli etmemek için gülümsedim zaten kimse çok üzerine takılmakıştı. Program birkaç saat sonra bitmişti ve bizde yorgunluğun üzerine bugünkü çalışmaları yarına ertelemiştik.

Herkes uyumak için odaya çekildiğinde ben küçük salonumuzda tek başıma oturmaya başladım. Bugünü düşündükçe uykum kaçıyordu sadece. Acaba geri mi çekilmeliydim çünkü olacağı yok gibi hissediyordum. Ben düşüncelerime dalmışken yatak odasının kapısı hafif bir gıcırtıyla aralanmıştı. Jungkook gözünü kaşıyarak yanimdaki boş yere oturmuştu. "Hyung neden uyumuyorsun?" demişti kafasını omuzuma yaslayıp. İşte benim üzüntüm bu kadardı. Üzüntüyü veren o, almasını da çok iyi biliyordu. Saçlarını elimle karıştırıp yanıtladım onu. "Hiç, bugün çok yorulmadım diye uykum da gelmiyor sanırım. Sen niye uyandın?"

  Sırıtıp kafasını omzumdan kaldırmıştı. Şimdi yüzlerimiz karşı karşıyaydı. "Normalde gecenin bu saatlerinde kaplan kükremesi gibi bir horlama duymam lazımdı fakat duymayınca senin olmadığını anladım."

Omzuna hafif bir yumruk geçirmiş ve gülmüştüm. "Beni kendinle mi karıştırıyorsun?" Benimle beraber gülmeye başladı. Bir süre sonra gülüşlerimiz solmuş sessizce birbirimize bakıyorduk. "Sana insanlar içinde çok sert mi davranıyorum hyung?"

  "Bu da nereden çıktı?" dedim kaşlarımı çatarak. Omuz silkmişti. "Hiç Tae hyung benim sana diğer üyelere göre daha sert davrandığımı söyledi." Şimdi anlamıştım sorununu nedenini. Evet bu doğruydu Jungkook bana herkesten daha sertti ama bu onun yüzüne ilk kez vuruluyordu. Sanırım onun şokundaydı.

Yüzü hüzünlü bir hâl almıştı bunları soylerken. "Sen daha küçüksün Kook-ah sorun değil."demiştim yatıştırmak için. Ardından bana sarılıp sırtımı sıvazlamıştı. Bu birazcık burnumun direğini sızlatmıştı ama azıcık. "Özür dilerim hyung, böyle olmak istemezdim. İnsanların içinde çok geriliyorum ve istemeden kötü davranabiliyorum. Sana söz veriyorum büyüdüğümde daha olgun olacağım."

"Hey, ben seni her halinle seviyorum. Diğerleri de öyle Kook, değişmene gerek yok sadece kendin olmanı istiyorum."

"Peki hyung. Odaya gelsene saat geç oldu yarın çekimler var." dedi ayağa kalkarak. Haklı olduğunu düşünerek koltuğun üzerindeki telefonumu alıp bende ayağa kalkmıştım. "Haklısın erken kalkmalıyız."







   Dünki konuşmadan sonra ikimizde uyumaya gitmiştik ve şimdi de çekim alanındaydık. Üyelerin hepsi kendi halinde takılıyordu. Çekim arkasıydı ve bizim YouTube kanalı Bangtan tv için çekimler de devam ediyordu. Kamera bana döndüğünde bende bir şeyler anlatmaya başlamıştım. O sırada arkamdan Jungkook geçti. Aramızdaki buzların dün eridiğini düşünerek onu kolundan tutup kadraja soktum fakat tepki vermemişti. "Sende bir şeyler söyle Jungkook." Kısa bir süre kameraya baktıktan sonra hayatımı değiştirecek sözleri söylemişti. "Git kilo ver." ve ardından gitti. Neden bunu dedi veya ne düşünüyordu hiçbir fikrim yok ama yıkılmanın hayat bulmuş haliydim resmen. O an ne yapacağımı bilemedim kameraların hala beni çektiğini bildiğim için iki üç sey geveleyebilmiştim. "Ne? Hayır." fakat duymadı. Kameraya dönüp gülümseyerek bir şeyler anlatmaya devam ettim ama içimden geçenleri bir ben bilirdim. İnsanlar tarafından zaten kilom yüzünden kötü sözlere maruz kalıyordum ve bunu diğerleri de biliyordu o yüzden bana bu konuda daha hassas davranırlarken Jungkook'tan böyle bir söz beklememiştim.

Daha dün benden özür dileyen çocuk şimdi ne olmuştu da böyle demişti. Orada ne konuştuğumu bile bilmeden röportaja devam ederken arkamızdan Taehyung geçti. Onu kolundan tutup durdurdum. "Sen devam et benim tuvalete gitmem lazım." demiştim.

"Sen iyi misin? Bir şey mi oldu kötü görünüyorsun." demişti endişeli sesiyle. Bu bir yıl içerisinde duygularımı hemen anlayabilen bir Taehyung vardı sanırım birbirimizi ruh eşi olarak görüyorduk ama bu sefer beni anlaması tedirgin etmişti çünkü büyük ihtimalle neye üzüldüğümü söylesem hiç düşünmeden Jungkook'un yüzünü dağıtırdı. Taehyung onu yeni uyarmıştı sonuçta. Yanlış anlaşılmasın Tae benim kadar Jungkook'u da severdi fakat Jungkook'un bana olan tavrına her zaman sinir olmuştur ve bunu hep belli eder. Ayrıca o daha Jungkook'u sevdiğimi bile bilmiyordu. O yüzden her zamanki gibi yalan söyledim. "Hayır iyiyim. Sen devam et."

Hızlı adımlarla tuvalete girdim ve kapıyı ardımdan kilitledim. İdol olmanın kötü yanlarından biri tonlarca hakaret almandı. Bazen senin de bir insan olduğunu unutup her türlü şeyden eleştiri adı altında hakaret yağmuruna tutuyorlardı. Buna az da olsa alışmıştım fakat çok duyduğum bir hakareti sevdiğim çocuktan duymak çok koymuştu. Ellerimin titrediğini hissediyordum. Sinirliydim hem kendime hem de ona. Bu kadar dengesiz olduğu için ona sinirliydim ve ona aşık olduğum için de kendime. Her şeyden öte incinmiştim yakınlarım bana hiç bu konudan söz etmemişti. Kilolu olduğumdan haberim bile yoktu. Dolan gözlerimi kolumla sildim sinirle. Değişecektim ve bunu herkes görecekti.


Ama ilk yapmam gereken Jungkook'u kafamdan çıkarmamdı yoksa kalbim çok daha fazla kırılacaktı.

Debut•JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin