Gözlerine çarpan akşam güneşi ve taşlı yollarda sallanan arabanın etkisiyle gözlerini açmak zorunda kalmıştı Beomgyu. Arabanın sallantısı yüzünden bulanan midesiyle birlikte onun için bu gerçekten sıkıntılı bir yolculuk olmuştu. Yaklaşık beş saat süren bu eziyet sonunda çocukluğunun geçtiği kasabaya neredeyse varmak üzereydi.Yaklaşmıştı yaklaşmasına ama içini saran ve gittikçe bunaltan bir his vardı ve bu his yüzünden geldiği şehre geri dönmek istemişti bir anlığına. Üstelik geçmişte yaşananlar ve görebileceği yüzler de aklına geldikçe geriliyordu ve bu Beomgyu'yu daha da strese sokmuştu.
"Hadi ama rahatla biraz Gyu, buraya o amaçla geldin hani." Beomgyu'nun biricik hyungu Hoseok konuşmuştu. Kendisi, şu an gidiyor oldukları kasabaya olan yolculuklarında Beomgyu'yu götüren kişiydi.
"Bende öyle olsun istiyorum ama biliyorsun bu biraz zor hyung." İçi gerçekten huzursuzdu ve böyle olduğunda başına gelmeyen kalmıyordu genellikle. En azından onun inancı bu şekildeydi.
Hiç yoktan Hoseok hyungunun da onunla olması içini biraz olsun rahatlatmaya yetiyordu. Fakat rahatlaması kısa sürecekti çünkü Beomgyu'yu bıraktıktan sonra geri dönmesi gerekiyordu şehre. Meşgul bir insandı ve işleri yoğundu. Beomgyu, onu buraya getirdiği için bile hyunguna minnettardı.
"Böyle söyleme yoksa gözüm arkada kalacak ufaklık. Ayrıca ne zaman istersen beni arayabilirsin biliyorsun. Senin için her zaman müsaidim."
"Hyung sözlerinle beni duygulandırıyorsun. Ne kadar ağlak olduğumu en iyi sen bilirsin, konuşma şöyle."
"Biliyorum maalesef ve yeter ki ağlama diye susuyorum şimdilik seni çirkin ördek yavrusu."
Bu şekilde biraz daha şakalaşıp sohbet etmeye devam ettiklerinde biraz daha rahatlamıştı Beomgyu. İçine derin bir nefes çekti ve ardından dışarıya bir göz attı. Yolun ilerisinde neredeyse vardıklarını gösteren kasaba tabelasını fark etti.
Sonunda kasabaya varmışlardı. Hoseok geldikleri evin yanına arabayı park etmiş ve daha sonra yavaşça kafasını gergince dışarıyı izleyen Beomgyu'ya çevirmişti. Beomgyu da ona baktığında hyungunun ona neler diyeceğini az çok tahmin ediyordu. Hoseok her zaman yüzünde yerini koruduğu sıcak ve parlak olan gülümsemesini sundu küçük olana. Sakinleştirici bir aurası vardı ve onu o yapan şey de buydu.
"Neler hissettiğini biliyorum Beomgyu." Dedi elini küçük olanın omzuna koyarak. "Yıllar sonra buraya gelmiş olman seni bu kadar çok germesin. Sadece birkaç ay kafanı dinleyeceksin ve yazın tadını çıkaracaksın."
Beomgyu'nun kafasını okşaması üzerine Beomgyu huysuz bir çocuk gibi davranmaya karar verdi ve suratını astı. "Ama hyung burada çokta iyi anılarım yok ve yine de yalnız olacağım. Tek kalmayı sevmediğimi biliyorsun." Hoseok elini geri çekti ve bedenini oturduğu koltukta biraz daha sağa doğru çevirdi.
"Yoksa ailemin evinde mi kalmak istemiyorsun? Bir süre sonra yine geleceğim zaten, bunu konuşmuştuk." Yüzünü anında hayır anlamında salladı Beomgyu. Asla böyle bir düşünceye sahip olmamıştı.
"Hayır, öyle değil. Bay ve bayan Jung'a ne kadar değer verdiğimi biliyorsun hyung. Sadece içimde bir huzursuzluk var o kadar." Büyük olan küçük bir tebessüm ile tekrar yüzüne baktı küçüğünün.
"Endişelenme ufaklık, o huzursuzluk neyse seni bulmayacak." dedi kendinden emin bir sesle. Beomgyu, hyunguna her zaman olduğu gibi güvenmeyi seçti ve içindeki sesi susturmaya çabaladı.
Arabadan inip ardından bavullarını almışlar daha sonra ise yavaş yavaş Hoseok'un evine doğru yürümeye başlamılardı. Hoseok'un ailesi kasabanın varlıklı ailelerindendi. Beomgyu küçükken bile onlara ne kadar hayran olduğunu hatırladı. Ailenin ihtişamı varlıklı olmalarından yana huzurlu bir aile oluşlarından geliyordu. Hayran olduğu yanıda bundan ötürüydü onun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guns N' Roses || taegyu
FanfictionSen bana gelerek kurtardın beni. ... [düz yazı] 250422 - 290522