Ensesinde hissettiği sıcak nefes ile irkildi. Ellerinin üzerine başka eller konuldu ve bedeni başka bir beden tarafından baskıya uğradı. Lavabonun tezgahına yapışmış bir şekilde duruyordu Beomgyu. Aynadan yansımasıyla az biraz seçebildi ona yaslanan bu kişinin yüzünü. Kahverengi saçlarına kıyasla derince bakan gözleri vardı koyu kahverenginde. Her ne kadar hareket etmeye çalışsa da sanki uyuşturulmuş gibi kaskatıydı her bir yanı Beomgyu'nun. Gücü yetmiyordu."Lütfen... Çekil üzerimden..." Sesi güçlükle çıkarken kapının açılma sesi duyuldu.
"Gerizekalı orospu çocuğu, her yerde seni arıyorum bende." diye bağırarak içeri giren kişi ile göz göze geldiğinde Beomgyu'ya kocaman açılmış gözlerle baktı bu kişi ve daha sonra elini alnına doğru şaplatarak vurdu.
Kapıya doğru döndü ve başkalarına seslendi. "Buldum buldum, gelin buraya." Ardından içeri kısa, lacivert saçlı bir kız ve pembe saçlı bir erkek girdi. İkisi de bunalmış bir ifade takınıp lavabonun önündeki ikilinin yanına geldiler. Bu sırada arkasından Beomgyu'ya yapışan kişi çoktan uyuma aşamasına geçmişti.
"Ya nedir benim bu çocuktan çektiğim ya! Kalksana lan! Kime diyorum, Kai!" Pembe saçlı çocuk, adı Kai olan ve Beomgyu'nun sırtında uyuyakalan kişiyi çekiştirmeye başlamıştı. O sırada lacivert saçlı kız da telefonu ile video kaydına alıyordu ikisini. Beomgyu'yu hiç kimse fark etmemiş gibiydi.
"Ryujin, elindekini bırakıp yardım etsene!" Sinirle konuştu pembeli. İsmi Ryujin olan lacivert saçlı kız yüzünü buruşturdu ve kapının başında dikili durup en başta yanlarına gelen ilk kişiye döndü.
"Yoongi oppa ben ne diye geldim buraya ya! Erkekler tuvaleti burası, bu Yeonjun ve Kai salağı gibi leş kokuyor hem." Kai'yi sırtlanan ve adı Yeonjun olan pembeli öfkeyle Ryujin'e baktı ve sinirle bir iki adım ona yaklaştı. Ryujin geri çekilip orta parmağını salladı buna karşı. O sırada kapıda dikilen Yoongi isimli adam gözlerini devirip tuvaletten çıktı ve diğer ikisi de onun peşinden çıktı birbirlerine atışarak.
O sırada bacakları artık dayanamadığından yere yığıldı Beomgyu. O şekerden dolayı olduğuna emindi bu halsizliğinin ve berbat halinin. Buraya gelmenin bir hata olduğunu düşündü. "Sadece yalan söyleyip evde kalmalıydım."
Duvara yaslanmış bir şekilde oturuyordu öylece. Soğuk zeminin üzerinde uyuşukluğu geçiyordu yavaşça. Üzerinde yorgunluktan çok bir süre önce yaşadığı şeyin ağırlığı vardı. Önceden olsa yanında Hoseok hyungu olurdu, kendini güvende hissederdi ama şu anda bir başınaydı. Ağlamak istiyordu ama ona bile yorgundu.
Aklındaki düşünceler içini delip geçerken yavaşça ayaklandı. Bir süre önceki o üzgün halin yerini öfkeye bırakmıştı. Kimseye değildi bu öfkesi, tamamen kendineydi. Hâlâ birilerinden yardım bekleyen o zavallı halineydi. Kendi başına ayakta duramayışınaydı.
Lavabodan çıkar çıkmaz kendini bar masasında buldu. Önünde defalarca kez doldurulan bardak sayısı artıyordu. Ama zaten uyuşturulmuş bedeni her an adrenalin patlaması yaşayacak kadar tutuşmuştu. Bu muydu Soobin'in bahsettiği o şey? Öyleyse Beomgyu bu şekeri hiçte sevmemişti.
Titreyen elleriyle içmeye devam ederken bir el onunkini tuttu ve bardağı elinden aldı. "Bu kadarı fazla değil mi sence?" dedi kızıl saçlı kadın endişe ve tebessüm karışık bir ifadeyle. Arkadan siyah saçlı bir kadın daha geldi ve kızıl olanın belinden sarıldı.
"Ya~ Unnie... Başkalarıyla benden daha çok ilgileniyorsun ama." Siyah saçlı olan dudaklarını büzerek kafasını kızıl olanın sırtına gömdü.
"Kimseyle senin kadar ilgilenmiyorum Jendeukie..." dedi kızıl olan ve arkasındakini görmezden gelerek tekrar Beomyu'ya döndü. "Ben Jisoo ve bu arkamdaki de Jennie. O buranın sahibi, bende ona burada yardım falan ediyorum." Jennie olarak gösterdiği kişiyi belinden uzaklaştırdı ve sağ tarafındaki boş sandalyeye oturtarak omzuna yasladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guns N' Roses || taegyu
FanfictionSen bana gelerek kurtardın beni. ... [düz yazı] 250422 - 290522