"döndün mü?"
"her zaman."🌒
Devam eden bir yaşam vardı çevremde, sürüyordu, ilerliyordu. Kimse onu durduramıyordu. Aksine devam ettirmek için ekstra bir çaba gösteriyorlardı. Herkes oradan oraya koşturuyor, ona yetişmeye çalışıyorlardı. Benim ki ise durmuştu. Ben mi bırakmıştım çabalamayı bilmiyorum. Hayat dursun, herkes dursun istiyordum. Biraz dinlenelim, yeterince yorulmadık mı ? Biraz dinlenelim. Tamam, sonra yine devam edelim. Duymuyorlar, dinlemiyorlar. En sonunda da ne onlar duruyorlar ne de benim onlara yetişecek gücüm kalıyor.
Son bir hafta gerçekten çok yorucu geçmişti. Bugün ise Cumartesi'ydi. Gördüğüm gölgeler veya başka bir tabirle karaltılar zihnimi terk etmemişti bu nedenle sürekli bir yerlerde onları görüyordum. Belki de peşimi hiç bırakmayacaklardı. Zihnimi hiç terk etmeyeceklerdi. Ömrüm boyunca bununla mücadele edecektim. Bilemezdim, belki psikolojik yardım bile alacaktım ama bu en son tercih edeceğim şey olabilirdi.
Onlar o gün ki gerçek karaltılar gibi değildi, çünkü onları zihnim oraya yerleştiriyordu. Biliyordum. Gerçekten mi? Öyle miydi Gece? Öyleydi, sonuçta bunu yaşatanlar o soğuk demir parmaklıkların arkasındaydılar değil mi ? Çıkma gibi bir imkanları da yoktu bildiğim ve olması gerektiği kadarıyla. Artık bunları düşünmemeliydim.
Düşünmemeliydim.
Düşünmeyecektim.
Ama olmuyordu işte düşünmemeye çalışıyordum ama engel olamıyordum kendime. Hayatım boyunca hep kalbim ve aklım arasında kalmıştım. Her türlü.. aklınıza gelebilecek her türlü konuda bu durumla karşı karşıya buluyordum kendimi. Her zaman kalbimin kazanmasını isterdim ama aklım üstün gelirdi ve bundan nefret ediyordum. Sanırım kalbimin sunduğu bahaneler bu zorlu savaşı kazanması için yeterli gelmiyordu çoğu zaman.
O günden sonra Melisa'nın yüzünü çok nadir görmüştüm. Genel olarak aynı ortamda bulunmamaya çaba göstermiştik sanki. Ama ona karşı hissettiğim mahcubiyet duygusu bir türlü terk etmiyordu beni. Anlattığı gibi ilerlediyse işler o zaman ona karşı mahcubiyet hissetmemem gerekirdi çünkü onun bilinçli yaptığı bir şey yoktu. Sadece bir insanlık görevi olarak kaybolmuş bir köpeği olması gereken yere, evine bırakmıştı. Bırakmayabilirdi de Gece, sonuçta Melisa'dan bahsediyoruz. Çoğu zaman kalpsiz birinden! Yani insanlık görevi falan takmaz o biliyorsun.
Başımı bulunduğum yerden biraz uzakta bulunan kapıya çevirmeme sebep olan sürtünme sesinin neden kaynaklandığını tahmin etmek çok zor olmamalıydı. Kucağımda olan bir nevi anılar hazinesi defteri alıp yatağa bıraktım ve kapıya doğru ilerledim. Yavaşça demir kolu aşağı doğru indirdim ve Bulut kapının küçük aralığından içeri girdi. Bende eski halime geri dönüp yatağıma oturdum ve defteri elime aldım. O sırada Bulut yatağa çıktı ve bana sırnaşmaya başladı. "Oğlum, nasılsın bakalım" der demez kucağıma yerleşti. Elimi yavaşça kafasının üstünde gezdirdim ve eğilip başının üstüne küçük bir öpücük bıraktım.
Ardından bakışlarımı tekrar elimdeki defterin üzerinde gezdirdim. Arasında bulunan, benim ve O'nun birlikte bulunduğumuz fotoğrafı elime aldım. Yanağımda bir nem hissettim, elimi oraya götürdüm ve bir ıslaklık fark ettim. Bazen böyle olurdu. Hiç fark etmezdim ama gözümden bir yaş süzülürdü yavaşça yanağıma. Sonra fark ederdim ağladığımı. Yine bu anlardan birindeydik sanırsam.
Ne zaman üzgün olsam veya ağlasam Bulut hemen yanıma gelir, kucağıma otururdu. Bazen de sanki geçecekmiş gibi yüzümü yalardı. Köpekler de hissediyorlardı.