Yine her gün buluştukları parkın içerisinde ki çeşmenin başına gelmişti Furkan kardeşi bebek'i bekliyordu kara haberi nasıl vereceğini düşünüyor düşündükçe kafayı yiyordu. Yarım saat beklemenin ardından nihayet birtanesinin silüetini görmüştü ayağa kalktı ve kalbi büyük ama kendisi küçük bebeğinin yanına adımlar atmaya başladı, sarılmasında farklı bir şey vardı hemen anlamıştım bir şeyler olduğunu sordum korkarcasına "anlat bana sende bir durgunluk var eğer birisi bir şey yaptıysa veya bir şey dediyse..." anında sözümü kesti. "Bebek sadece susup dinlemeni istiyorum nasıl anlatacağımı ne söyleyeceğimi inan en ufak bir fikrim yok ama..." Aması vardı bu cümlenin sonu hiç iyi değildi kalbim artık hızlı atmaktan neredeyse durmak üzereydi. Hemen söze girdim "anlat canını sıkan durum her ne ise her zaman arkandayım bunu biliyorsun seni asla yalnız bırakmam" biz birbirimize hep böyle hitap ederdik normalde bu kelimeleri sevgililer kullanırken biz iki kardeş iki dost iki bedende tek candık, bu yüzden bu cümleler bizim için farklıydı ama kesinlikle aramızda sevgili anlamında duygular yoktu. Furkan kelimelerini dikkatlice seçip özenle cümleler kurmaya çalışıyordu "bak bebeğim dün gece eve girdiğimde annem ile babamın konuşmalarına şahit oldum Ankara'dan gitme kararı almışlar her ne kadar ben gitmek istemiyorum desemde bir türlü ikna edemedim memleketimize geri dönüyormuşuz artık yanında olamayacağım ama bana söz ver her ne olursa olsun ölene dek kardeşiz bugün aramızda ki duygu ve düşüncelerimiz ne ise son günümüze kadar böyle kalacak seni çok seviyorum bebeğim" hani bir insan kalp krizi geçirir ya sol kolundan avuç içlerine elektrik çarpmışcasına uyuşukluk girer tüm vücudu titrer tüm bedeni bir et yığınına döner ya şuan da tam olarak öyleydim yıkılmıştım. Çenemden nazik bir şekilde tuttuğunda mavi gözlerimi koyu kahve gözbebeklerine çevirmişti canımın ne denli yandığını biliyordu çünkü şuan da aynı duygular ona da aitti. Kendimin bile zor duyduğu kısık bir sesle cevap vermiştim göz yaşlarımın akmasını engellemeye çalışarak "Furkan ben seni çok seviyorum hatta bu duygu öyle bir şey ki sevgili olduğum diğer kişiler gibi değil sanki annemiz ve babamız aynıymışçasına, öyle bir sevgi var ki sana karşı içimde, bırakma beni ne olursun sensiz ben bir hiçmişim gibi hissediyorum kardeşim" artık gözlerimden akacak olan yaşlara izin vermiştim gözlerim içerisinde köz varmış gibi yanıyordu biraz daha akmasına müsaade etmez isem kör olacakmışım gibi hissediyordum.
Başımı usulca omzuna yaslarken diğer eliyle saçlarımı okşuyordu ondan ayrı kalamazdım ben, ben olmazdım o zaman tamam bir kardeşim daha vardı ama onunla bu kadar yakın değildim ya da yakın olmak istememiştim annem ve babamın ona nasıl yakın olduklarını gördüğümde küçüktü ilgiye sevgiye ve şefkate ihtiyacı vardı kabul ediyordum ama benim de ihtiyaçlarım vardı aynı duygu ve hislere. Furkan bunları hissediyor o gün bana nasıl yaklaşılmasını çok iyi biliyordu, ona göre düşünüyor o gün ne yapacağımızı ona göre planlıyordu. O gün oldukça hareketsiz ve sakin hiç bir şey yapmadan sadece kollarında hıçkırıklarımla doldurduğum boş gecekondunun dört duvarı arasında geçmişti. Aradan geçen bir hafta sonunda taşınma günü gelmiş çatmıştı, sabaha kadar ağlamış kimse ile konuşmamıştım sabaha karşı şişmiş gözlerimi uykuya teslim ettiğimin farkında bile değildim. Uyandığımda saat çoktan ayrılık vaktiydi, evden nasıl çıktığımı bir ben biliyordum. O kadar hızlıydım ki yaklaşık olarak on beş dakikalık yolu neredeyse üç dakika gibi kısa bir sürede bitirmiş evin önünde ki kamyonun hemen yanında bayılmak üzereyken kolumdaki sıcaklık ile nefeslerimi düzene sokmaya çalışırken bulmuştum kendimi. Kolumu tutan kişi Furkan'dan başkası değildi son dakikaları kıl payı yakalayabilmiştim dorsesi eşyalarla dolu kamyonet yola çıkmaya hazırlanıyordu. Gidiyordu son kez sarılıyorduk sabret dedim kalbime sabret alışacaksın onsuz günlerim elbet bir gün bitecekti bir kaç dakika sarıldıktan sonra annesi ayırdı bizi oğluna yalvaran gözlerle bakıyordu "hadi oğlum gidiyoruz hazırlıklarımız bitti seni bekliyoruz daha fazla geç kalamayız." Arkasından ıslak gözlerle bakakalmıştım beyaz renkli mavi çadırlı kamyonetin, gidişini izlemekten başka çarem yoktu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASRET KOKUSU
Teen FictionEvlatlık verilen bir bebeğin hayatı kardeşi doğduktan sonra alt üst oluyor ne yapacağını bilemeyen bu kızın hikayesi okumaya değer... okuduğunuzda beğeni yorum yapmayı unutmayın ki en kısa zamanda yeni bölümler çabucak gelsin :)