Medya Bade
İyi okumalar dilerim❤❤❤
_________________________________________Hayat, bir satranç tahtası. Biz insanlar, tahtanın üstündeki piyonlar. Rakibimiz, kötülük. Bu bir kısır döngü. Satranç tahtasındaki tüm piyonlar kaybettiğinde rakip yani kötülük kazanır. Maalesef ki her piyon bir gün kaybeder. Maalesef ki hayat bir masal değildir ve mutlu sonla bitmez. Maalesef ki kötülük asla kaybolmaz, saklanır ve doğru zamanı bekler. Biz insanların aksine zamanını bekler ve hamle yapar. Bunun sonucunda bir beyaz, saf yürekli piyonu kaybederiz. O piyon artık kötülükten yanadır ve siyahtır. Bu oyun asla bitmez taa ki herkes kötü olana dek.
Tak tak
Kapının çalınmasıyla kendime geldim. Hemen "Girin!" diye seslendim, kapıdaki kişiyi bekletmemek adına. Gelen kişi her zamanki gibi başkomiserdi. Her hafta bana yeni müşteriler getirirdi. Bana güvenirdi ve bana sürekli bu işte iyi olduğumu söyler dururdu. Eh, işim buydu benim, tabiki de iyi olucaktım. Sonuçta her psikolog, hem hastanın sorunlarını çözüp hem de onun gizemli yanlarını araştıramazdı. Beni onlardan ayıran buydu. Ben hem psikologtum hem de dedektif. Şafak bana sadece dedektif ya da sadece psikolog demezdi. O bana dedektif psikolog derdi. Bana taktığı bu lakabı ilk başlarda saçma bulsamda artık mantıklı geliyordu. Herkes beni bu isimle tanıyordu.
Ben, Bade Erez ve ben sadece karakola gelen gizemli olayları çözerim. Bana para karşılığında bile başvuramazlar. Ben sadece başkomiserin ve yardımcılarının getirdiği hastalara bakarım. Güvenilir ve bir o kadar da gizemli biriyimdir. Beni anlayabilecek kişiler sınırlıdır. Benim sırlarımı bilen kişiler sınırlıdır ve benim kırmızı çizgim bu sınırlardır.
"Dedektif... Oturabilir miyim?" bir sorun vardı. Başkomiser asla lafı gevelemezdi hatta biz lafı gevelediğimizde bize kızar sadede gelmemizi isterdi. Şuan ise birşey olmuştu ve bu yüzden Başkomiser lafı geveliyordu. Ona sadede gel komiser bakışı attım.
"Büyük bir olay var ve sadece sana güvenebiliriz ama..."
"Ama ne?"
"Ama hastaların birer çocuk." çocuk mu? Yani bildiğimiz çocuk mu? Bir çocuk mu büyük bir olay çıkardı?
"Konuyu biraz daha açar mısın komiser?"
"Bilirsin, biz sana çözemediğimiz olayları ve konuşturamadığımız insanları getiririz."
"Evet de, neden lafı geveleyip duruyorsun komiser?" önce derin derin nefesler aldı ve bana döndü.
"Olay şu, bilmem ne üniversiteside, konservatuar bölümünde bir ceset bulundu. O bölümde okuyanlar dahil tüm okuldaki öğrencileri sorguladık. Garip olanı, sadece 20 öğrenci şüpheli tavırlar sergiledi ve bu öğrenciler aynı sınıfta okuyorlar. Biraz araştırınca ve laboratuvardan gelen sonuçlara bakınca ölen kişinin bir kız olduğunu öğrendik ama bununla da kalmıyor. Kız, şüpheli öğrencilerle aynı sınıfta. Şimdilik bilmen gereken temel şeyler bunlar. Tuna sana diğer bilgileri tüm ayrıntısıyla göndericek. Yarın ilk çocuğu Şafak sana getirecek. Ben gidiyorum. "
"Tamam, görüşmek üzere komiser."
Komiser çıktığında hemen bilgisayarıma sarıldım. Gerçekten de inanılmazdı. Tam olarak komiser odadan çıktığı anda gönderilmişti bu mesaj. Tuna işini biliyordu. Komiser onu dakik olduğu için sağ kolu yaptığına eminim. Tam gönderilen dosyayı açıyordum ki telefonun titredi.
Allah'ın belası Tuna'dan bir mesajın var
-Bade, komiser sana gelicek olan hastaların bilgilerini onlar gelmeden 1 gün önce göndermemi istedi. Şuan sana ölen kızın ve yarın yanına gelicek hastanın bilgilerini gönderdim. Haberin olsun!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dedektif Psikolog
Teen FictionHem bir dedektiftim, hem de bir psikolog. Bana gönderilen hastalar gizemli olurlardı. Ben de bu gizemleri açığa kavuşturup hastaların sorunlarını ortadan kaldırırdım fakat artık işler değişmişti. Önceden gönderilen hastalarım birer yetişkindi. Şimdi...