0.1

282 77 23
                                    

𝔹𝕠𝕝𝕦𝕞 𝔹𝕚𝕣

❝..ᴋısᴀ sᴏɴsᴜᴢʟᴜᴋ..❞

Asfalt zeminde çıplak ayaklarımı izleyerek ilerlemeye devam ettim. Soluk, beyaz tenimden mavi kan damarlarım bedenime cansızca yayılarak ince bir yol çiziyordu.

Hava sıcak olmalıydı, yanımdan geçen orta yaşlı kadın sıcaktan oldukça bunalmış olmalı ki elinde tuttuğu su şişesini avucuna dökerek yüzünü ve boynunu ıslattı.
Yanımdan habersizce geçip giden diğer insanlar gibi onun da yüz ifadesi oldukça memnuniyetsizdi.

Cadde ortasına yapılan süs havuzuna yaklaştım, yüzüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım ardından eğilerek hafifçe dalgalanan suya baktım. Havuzun ortasına yapılan kadın heykeli uzun yıllardır öylece bekliyordu. Kendimi ona benzetiyor olmam içimde bir yerde onu özel kılıyordu.
Kollarından birini sanki yardım ister gibi yukarı kaldırmış, acı çeken yüz ifadesiyle göğe bakıyordu. Diğer eli havuza doğru uzanmış, hikâyesini bilmediğim bir anlamsızlıkla hareketsizce duruyordu.

İçimde garip duyguları uyandırıyordu bu yüzden her zaman yaptığım gibi bir elimi hafifçe kaldırarak selam verdim ardından yavaşça yola doğru döndüm.
Acele etmem gerekiyordu daha fazla oyalanamazdım ancak şimdiden geç kalmıştım.
Dondurması yere düştüğü için çığlık atarak ağlayan bir çocuğun yanından süzülerek ilerledim.
Şehir, sıcak hava derecesine rağmen hiç olmadığı kadar kalabalık ve gürültülüydü.

Camelia beni bekliyor olmalıydı, her zaman ki buluştuğumuz köprüye doğru gidiyordum ama hiçbir zaman dakik olamamıştım.
Buluşmamız gereken saat nasıl oluyorsa hep benim yola çıkış saatimle çakışıyordu.

Köprüye yaklaştığımda Camelia bir ayağını sertçe yere vuruyor bir yandan gelen geçen insanları izliyordu.
Gözlerimi kaçırarak yanına yaklaştım, alev saçan bakışları beni bulduğunda hafifçe gülümsedim. Bunun onu yumuşatmayacağını biliyordum ancak yine de bir şeyler yapmam gerekiyordu.

"Hangi cehennemdesin sen?!"

Camelia dakiklik, sorumluluk ve özveri hakkında konuşma yapmaya başlamadan söze atladım. Bu seneryoyu ilk kez yaşamıyorduk ama Camelia sözlerini tekrarlamaktan yorulmuyordu. Ben iflah olmaz biriydim sadece, bunu ne kadar çabuk kabullenirse işimizi o kadar kolaylaştırırdı.

"Henüz cehenneme gitmedim, bugün hava çok sıcak ve güneş resmen eritiyor. Cehennem buraya gelmiş olabilir."

Gözlerini devirerek yüzüme baktı önce bir şey söylemek için ağzını açtı ardından sadece başıma vurarak geri çekildi. Hiçbir şeyi hissedemiyor olsam da bu darbeyi kesinlikle hissetmiştim.

"Aptal oyunlar için zamanın bol değil mi?"

Camelia bir şirkette çalışıyordu yani öyle olmalıydı. Aslında düşününce ona yakışan tek meslek buydu. Oldukça ciddi yüz hatlarına sahipti, dışarıdan bakılınca gülümseyecek biri gibi bile durmuyordu.
Üzerinde dar siyah kalem etek ve beyaz bir gömlek vardı aslında artık kırmızı bir gömlek.
Benden yaşça büyük olduğunu anlamak için yüzlerimize bakmaya gerek yoktu, o kesinlikle konuşmaları ve sorumluluklar hakkında ki öğütleriyle çoktan bunadığını kanıtlıyordu. Nasıl bir hayatı olduğunu bilmiyordum ancak o büyük ablam gibiydi.

"Üzgünüm ama zamandan başka hiçbir şeye sahip değilim."

"Zamanını iyi kullan. Bir daha geç kalırsan seni-"

Gülümsedim ve yüzüne baktım. Pişkin pişkin sırıtıyordum, gülümsememe karşı kaşlarını çatmış dikkatli gözlerle beni izliyordu.

"Ne, öldürür müsün?"

Varisin Evcil HayaletiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin