1.Bölüm-"Bir Kadeh Daha Azap"

12.2K 292 1.4K
                                    

2 gün önce...

Çalan telefonunu açarken neredeyse bitmek üzere olan sigarasını dudaklarının arasından çekti. "Saat kaç Reya?" diye sordu telefondaki ses sitemle. Reya bakışlarını duvarında asılı duran dijital saate çevirdi.

"On sekiz, yirmi."

O lafını bitirir bitirmez karşı taraftan "Başlatma on sekizine de yirmine de!" diye bir çığlık yükselmişti. Reya telefonu kulağından uzaklaştırırken elindeki sigarayı bilinçsizce notaların yazdığı kağıdın üzerine bıraktı. Yüzünü buruşturarak telefonu diğer eline alırken çınlayan kulağını eliyle kapattı.

"Kafayı mı yedin?" dedi, hayretler içerisinde karşısındaki sese. Sesine birazda sitem karışmıştı.

"Güzel arkadaşım, bugün günlerden ne?" Telefondan gelen iğneleyici sesle Reya bir süre düşündü. En sonunda hafızasına düşen bilgilerle eliyle yüzünü kapatmış ve oflamıştı.

"Sibel... çok pardon ya, tamamen aklımdan çıkmış. Hemen geliyorum."

"Zahmet olacak!" Telefonu kapatarak ayağa fırladı. Yirmi dakikada hazırlanıp on dakikada oraya gitmeyi becerirse eğer yetişebilirdi. Hızlıca gardrobuna doğru koşarak elbiseleri karıştırmaya başladı.

Bugün arkadaşı Sibel'in doğum günüydü ve ona erkenden geleceğine dair söz vermişti. Ama kendisini notalara kaptırmış, verdiği sözü de arkadaşının doğum gününü de unutmuştu. Zaten son zamanlarda sürekli bir şeyleri unutup duruyordu. Daha doğrusu kendisini müziğe kaptırıp beynini diğer hayati fonksiyonlara karşı kapatıyordu.

Elinde mavi bir elbiseyle yatağına doğru ilerledi ve elbiseyi özensizce yatağa fırlattı. Prenses etek, ince askılı, belinde ince bir kemeri andıran taşları olan ve tonlarca para ödediği o elbise, yanmakta olan notalarından daha değerli değildi. Sigara izmaritini hemen kenarda duran yarısı suyla dolu bardağın içine atarak kağıdı parmakları sayesinde söndürdü.

Ufak bir delik açılmıştı sağ köşeye. Neyse ki kağıdın başlarıydı ve Reya çoktan o kısımları ezberlemişti. Yoksa şimdi oturur burada saatlerce ağlardı çünkü bu notaları müzik hocasının defterinden gizlice çalmıştı. Bir tekrarını da yapabileceğini sanmıyordu, müzik hocası notaların kaybolduğunu anlayınca yeri göğü inletmiş o günden sonrada bir daha yanında kalem bile getirmemişti. O notaların fotoğrafını çekmek istediğinde kendisine izin vermesi gerekiyordu.

Saçlarındaki siyah tokayı çıkartarak kısa saçlarının omuzlarına dökülmesine izin verirken banyoya doğru gitti. İki dakikada saçlarını banyodaki lavaboda yıkayarak geri odasına döndü. Mavi elbisesini üzerine geçirdikten sonra saçlarını kurutmuştu. Saçlarının doğal dalgasını beğeniyordu ve zaten maşa yapacak zamanı yoktu. Bu yüzden direkt olarak makyajına odaklandı.

Koyu kahverengi gözlerine yine kahverengi tonlarını taşıyan bir göz makyajı yaptıktan sonra dudaklarına falu kırmızısı rujunu sürdü. Hafif makyaj sevmiyordu, hafif makyaj yapmaktansa yapmamayı tercih ederdi. Onun için ya hepti, ya hiç. Bu yüzden yüzündekilerden ve renklerin tonlarından rahatsız olmamıştı.

Hızlıca salona koşturarak üzerinde kedi patili baskılar olan küçük dolabın içinden kuru mamayı çıkarttı ve mama kabına döktü. O daha dökme işlemini bitirmemişken beyaz bir tüy yumağı koşarak yanına geldi. Onu biraz vahşi hareketlerle sevdikten sonra yeniden odasına koştu.

Gardrobunun en alt rafında duran, elbisesisinin kemeriyle uyum sağlayacak olan taşlarla kaplı ayakkabılarını giydikten sonra günler öncesinden alıp bir kenara koyduğu hediye paketini kucakladı. Bacaklarına iki gün öncesinden ağda yaptığı için içinden şükürler yağdırıyordu. Sigarasıyla telefonunu el çantasının içine attıktan sonra evden çıktı. Abisi Tolga bu saatlerde işte olacağı için onu aramamıştı. İlk gelen taksiyi durdurarak partinin yapılacağı mekana gitti.

Parmak Uçlarındaki YabancıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin