Şeytan ellerini boynuna dolamıştı gerçeklerin. Karanlık elleri o boynu bir sıkıyor bir bırakıyordu ama asla ne öldürüyor ne de serbest bırakıyordu. Öyle bir çaresizlik sarmıştı ki dört bir yanımı yok olsam bile buna bir çözüm olamayacakmış gibi hissediyordum.
"Nasıl ya? Tolga ne alaka?" diye sordu Sibel hayretle. Bende bunu merak ediyordum. Daha ona olanları anlatmamıştım bile.
Yüzümü ellerimin arasına alırken parmak aralarımdan sızan ışık kalbimi korkulardan arındırıyordu. Omuzumda hissettiğim elle birlikte başımı kaldırıp elin sahibine baktım.
"İyi misin?" diye sordu Tuna. "Buradan çıkalım, sonra konuşuruz."
"Bencede." dedi Ayaz şüpheli bakışlarını üzerimde gezdirirken. Baran koluma dokunup yanımdan geçerken bende onlarla beraber dışarıya doğru ilerledim.
Birkaç dakika sessizlik içinde geçerken her zamanki parka gitmiştik. "Bence abisi yapmamıştır." dedi Sibel buna asla ihtimal vermediğini belirtecek bir sesle. Buna bende ihtimal vermiyordum çünkü o gece abim çalışıyordu.
"Başka bir şey var," dedim kaşlarımı çatarak. "Tolga işte olmalıydı o saatte. İş yerinde muhakkak kamera vardır, onlara bakalım."
"Reya, abin kendisi teslim olmuş." dedi Baran. Gözlerim ona yönelirken düşünmeye başladım.
"Tolga yapmaz." dedim hırsla. O her şeyi yapardı ama cinayet işledikten sonra bu kadar rahat davranamazdı. O, beni yalnız bırakmayı göze alarak böyle bir şeyi yapmazdı. "Hem neden yapsın? Tanımıyordu bile. Zaten o gece orada değildi."
"Nereden biliyorsun?" Serra'nın sorduğu soruyla derin bir nefes aldım.
"Çünkü işe gidiyordu o saatte."
"Belkide gitmedi." dedi yeniden. "Belkide gerçekten o yaptı, neden onu suçsuz çıkartmaya çalışıyorsun ki?"
"Serra!" Ayaz sert bir sesle onu susması konusunda uyarırken sinirlenmeye başlamıştım.
"Hadi ama ya! Adam gidip teslim olmuş bu da abisini korumaya çalışıyor işte. Bana neden kızıyorsunuz ki?"
"Kapa çeneni." Tuna'dan duyduğum sesten sonra Baran elini Serra'nın omzuna attı.
"Ona bağırma."
"Bağırmadım zaten."
"Kimseyi hemen suçlamak yok." derken gözlerimin içine bakmıştı Ayaz. "Suçu kanıtlanmayan herkes masumdur."
"İtiraf ettiğinde kanıtlanmış oldu zaten." dedi Serra inatla Tolga'yı suçlayarak.
"Sen ne yapmaya çalışıyorsun?" Tuna bir kez daha öfkeyle ileriye atılınca Serra irkildi ve Baran ayağa kalktı.
"Yeter bu kadar! Ona böyle davranamazsın Tuna, o olmaz. Hem doğruyu söylüyor. Herif gitmiş itiraf etmiş işte, gerçek hayata dönün, siz polis veya dedektif değilsiniz bu da cinayet filmi değil." Serra'nın kalkmasına yardımcı olduktan sonra yanımızdan ayrıldılar.
Baran ona fazlasıyla değer veriyordu ve mevzubahis Serra olunca gözü kimseyi görmüyordu. Onu bir abi gibi sarıp sarmalıyordu.
Ayağa kalkarak ilerlemeye başlayınca Ayaz arkamdan seslendi. "Nereye gidiyorsun?" Sibel de kalkıp yanıma gelmişti.
"Avukat bulmaya. Tolga'nın masum olduğunu ispat edeceğim, suçluysa da cezasını çekecek."
Öylece bana bakarken ona arkamı döndüm ve yanımda Sibel'le beraber oradan ayrıldım. Aklımda milyonlarca soru vardı ve onları cevaplayan milyonlarca da cevap. Yinede bir sonuca ulaşamamak beni delirtiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parmak Uçlarındaki Yabancı
Teen FictionAyıldıktan sonra bir şey hatırlamayan milyonlarca sarhoş insan vardır. Ama ben onların aksine sarhoş olunca hiçbir şey hatırlamıyorum. Bencede çok garip. Ama bundan daha garip bir şey varsa o da uyandığımda cinayetle suçlanmış olmam. Dizginleneme...