Ertesi sabah Hoseok uyuşukça yatağından kalkıp banyoya gitti. Dişlerini fırçalayıp yeni aldığı maskeyi yüzüne yapıp mutfağa gitti. Yemek yapmaya üşendiği için bir şeyler atıştırıp mutfaktan çıktı. Yüz maskesini çıkarıp yüzünü yıkadıktan sonra dolabına yöneldi. Kıyafetlerini değiştirip çalıştığı kafeye gitmek için evden çıktı.
Aslında bugün izin günüydü ancak sürekli ders çalışmaktan yorulduğu için bir de iş arkadaşını yalnız bırakmak istemediği için izinli günlerinde de iş yerine gidiyordu. Arkadaşı izinliyken de yalnız kalmasın diye Hoseok'un yanına ziyerete geliyordu.
Kafeye vardığında Namjoon'un ısmarladığı kahveyi içerken sohbet ediyorlardı. Sohbet ederken zamanın nasıl geçtiğini anlamayan Hoseok dans kursuna yetişmek için veda edip aceleyle kalktı.
Kurs bittikten sonra kurstan çıkıp eve gitti. Odasına gidip banyo yaptıktan sonra kendini yatağa attı. Evde tek olduğu için yemek yapmaya gerek duymadı. Zaten kendini aç hissetmiyordu.
Uykuyla uyanıklık arasında gidip gelirken arkasında hissettiği hareketlilikle o tarafa doğru döndü. Jimin bazı geceler uyuyamadığını bahane ederek onun yanına yatardı. Göz göze geldiklerinde iki gündür aklını kurcalayan soruyu sormak için ağzını araladı.
"Geçen geceki adam kimdi?"
"Yoongi'den mi bahsediyorsun? Ah o benim liseden arkadaşım, aynı zamanda da patronum.
Niye birden sordun ki?"
"Hiç, öyle aklıma geldi."
Hoseok normalde olsa ona gerçeği söylerdi ancak ikisi arkadaş olduğu için aralarının bozulmasını istemedi. Bu yüzden sessiz kalarak gözlerini kapatarak tekrardan uyumaya çalıştı. Jimin'de daha fazla üstelemeden küçüğüne sıkıca sarılarak uykuya daldı.
***
Hoseok okuldan çıktıktan sonra eve uğramadan yarı zamanlı çalıştığı kafeye doğru yürüdü. Geceden yağmur yağdığı için etrafta su birikintileri vardı. Ayakkabısının ıslanmasını istemediği için çok dikkatli gidiyordu.Ufak çaplı debelenmeler sonucu kafeye vardığında rahat bir nefes verdi. Onun için ayakkabılarda tek bir toz tanesi bile olmamalıydı.
Kafeye geldiğinde önlüğünü takıp vakit kaybetmeden işe koyuldu. Masalarda oturan müşterilerin arasında gördüğü bedenle neredeyse küçük dilini yutacaktı.
Hoseok fark etmemiş gibi adamın yanına gidip siparişini alırken kendisine sırıtarak baktığını gördü. Yine de bir şey demeden yanındaki geniş omuzlu adamdan da siparişini alıp hazırlaması için küçük,üstünde sevimli sincapların ve çiçeklerin olduğu defteri Namjoon'a verdi.
Tepsileri alıp masaya koymak için gittiğinde o adamın yerinde olmadığını gördü. Tepsileri masaya koyup geri döndüğünde adamın Namjoon'la bir şeyler konuştuğunu gördü. Yanlarına gitmemek için başka bir masanın siparişini almaya gitti. Siparişi Namjoon'a götürdüğünde yalnız olduğunu gördü.
"Az önceki adam ne söyledi sana?"
"Patronun odasını sordu bir şey konuşacakamış"
Hoseok omuz silkip işine geri döndü. Sonunda o iki adam da kafeden çıkınca rahat bir nefes aldı. O adamla aynı ortama gelince neden gerildiğini anlayamamıştı.
***
"Yeni patron gelmiş gördün mü?"
"Çok yakışıklı ve kaslı olduğunu söylüyorlar."
"Eski patron daha yakışıklıydı bence."
"Yeni patronu görünce öyle demeyeceksin ama."
Ertesi gün işe geldiğinde Hoseok ister istemez konuşulanlara kulak misafiri oldu. Çantasını bırakıp, önlüğünü takarken Namjoon'a sordu.
"Ne oluyor? Ne patronu? Ne değişmesi?"
"Patron değişti diyorlar bende daha görmedim."
"Bay Yugyeom'un kafeyi satacağını hiç düşünmemiştim. Hem neden öyle birden bire kafeyi sattı ki?"
"Bende şaşırdım ama satmış işte."
"Yeni patronun adını biliyor musun?"
Hoseok bir yandan suyunu içerken sordu.
"Min Yoongi'ymiş sanırım."
Duyduğu isimle içtiği su boğazında kalmış, öksürmeye başlamıştı. Umarım tahmin ettiğim kişi değildir diye geçirdi içinden.
Arkasından seslenen çalışanla düşüncelerinden sıyrıldı.
"Hoseok, patron seni çağırıyor. Odasında beklediğini söyledi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAFÈ •SOPE•
Fanfiction"Peki ya gerçekten seni seviyorsam. O zaman ne yaparsın?" for;sehay<3
