Bölüm 9

136 20 14
                                    

"Baba yeter artık! Hergün gezmeye gidip kilometrelerce uzaktan bana karışamazsınız! "

"Duygu gecenin bir saati bana haber vermeden dışarı çıkarsan sadece karışmakla kalmam! Anladın beni? O saatte sahilde ne işin vardı senin?! Tamam sen kendini sevmiyor kendi canını düşünmüyor olabilirsin ama burda seni seven bir ailen var ."

Son olarak bir erkek çocuğunun korku ve dehşet dolu çığlığına eşlik eden tekerlek sesleri...

Babamdan ve kardeşimden bana kalan son şeyler bunlar olmuştu. Babam bana sinirlendiği için dikkatini kaybetmiş sonra da o lanet kazayı yapmıştı. Ailemin ölümüne sebep olmuştum.
Kardeşimin acı dolu çığlığıyla uyanmıştım yine. Kazadan beri beynimin bana sürekli hatırlattığı bi sesti bu. Beynim bile beni cezalandırmak istiyordu yani.
Vicdanımın pençesinden kurtulmak için yatakta kalarak kendime izin verdim. Biraz olsun iyi hissettiğimde doğruldum ve banyoya gittim. Soğuk suyu açıp ellerime doldurdum ve yüzümü yıkadım. Dişlerimi fırçaladıktan sonra aynadan boynumdaki iğrenç lekelere baktım. Eh düne göre biraz daha iyi görünüyordu. Flar takarsam gayet de kapanırdı.

Siyah dar bir pantolon ve üstüne bir omzu açık krem rengi bir kazak giydim. Siyah flarımı da boynuma taktım. Havaların soğuk olmasına şükretmeliydim.
Teyzemin yanına indiğimde bavullarını aşağı indiriyordu. Doğru ya! Bugün dönmesi gerekiyordu.

"Bugün kahvaltıyı dışarda yaparız diye düşündüm. Hadi çantanı al , taksi bekliyor. "

Aslında okula gitmeliydim ama birkaç derse girmesem sorun olmazdı.
Başımı salladım ve çantamla ceketimi aldım. Dışarı çıktığımda teyzem bavullarını bagaja koyduruyordu.

Okula yakın , küçük ama tatlı bir kafeye gelmiştik. Mavi duvarlarının üstündeki beyaz dalgalar insanı ferahlatıyordu. Ben bir tane tost ve portakal suyu istedim. Teyzem ise bir tabak omlet ve vişne suyu ısmarlamıştı. Yemeklerimizi yediğimizde teyzem okula gitmem konusunda ısrar edip beni zorla taksiye bindirip okula göndermişti. Kendi de başka bir taksiyle havaalanına gidecekti heralde.

Okulun önüne geldiğimde indim. Bahçede kimse yoktu. Herkes dersteydi. Okuldan içeri girip sınıfımın olduğu kata çıktım. Sınıf kapısına geldiğimde elimi kapıya vurdum ve içerden "Gir! " komutunu aldım. Kapıyı açtım ve hocadan özür diledim. Ah, dersin ortasında derse girmekten nefret ediyordum. Tüm dikkat üzerimde oluyordu çünkü. Buz mavisi gözleri bulduğumda yüzümün bembeyaz kesildiğine emindim. Yaşadığım korku bedenimi ele geçirmişti. Vücudumdaki izler sahiplerini bulmanın coşkusuyla zonklamaya başlamışlardı. Gözlerimi kaçırdım ve sırama doğru ilerlemeye başladım. Oturduğumda Berke hariç herkes dikkatini üstümden çekmişti. Ama o inatla bana bakmaya devam ediyordu.
Hadi ama zaten yeterince tedirgin olmuştum. Daha fazla niye beni geriyordu ki?

Ellerimle şakaklarıma bastırarak gevşemeye çalıştım. Dersin bitmesine yaklaşık on dakika kala kapı çaldı. Tek geç gelen ben değildim yani. Kapı açıldı ve içeriye tanımadığım bir çocuk girdi. Öğretmen: " Yeni gelen öğrenci sensin galiba. Kerem değil mi?" diyerek ilk konuşan oldu. " Evet efendim. Kerem Akkaya. "Daha sonra çocuk -Kerem- sınıfta göz gezdirmeye başladı. Gözleri bana değince tanımış gibi uzun süre oyalandı. Rahatsız oldum ve bakışlarımı sıraya çevirdim.

Öğretmenimiz "Duygunun yanı boş , oraya geçebilirsin canım." deyince bana doğru ilerlemeye başladı. Hey , Duygu olduğumu nerden biliyordu ? Belki tek boş yerin benim yanım olduğunu gördü? Yanıma oturduğunda onu inceleme şansı buldum ve yakışıklı olduğu kanısına vardım. Kaşında bir iz vardı ama bu onu daha da çekici kılıyordu. Kasları... hmm , baya yapılı biriydi. Ne saçmalıyodum ben? İyice kafayı yemiş , sapık olmuştum. Kafamı sıraya gömdüm. Hoca bizi boş bırakmıştı. Çok geçmeden de zil çalmıştı. Herkes heyecanla dışarı koşmaya başlayınca gözlerimi devirdim. Bunlar lisede bile oluyordu.

" Kantine gidelim mi? "
Kerem bunu bana mı demişti? "Efendim?" Sesim 'hıı? ' gibi olduğundan galiba güldü ve "Okulda yeniyim ve neyin nerde olduğunu bilmiyorum. " diye açıklama yaptığında gülümsedim ve Başımı salladım.
İlk önce kantine gidip birer kahve aldık. Sonra bahçeye indik ve bir banka oturduk. Havadan sudan konuşurken birinin bizi izlediğini farkettim. Berke bizden biraz uzakta adının Arda olduğunu bildiğim bir çocukla konuşuyordu. Berke gözlerini dikmiş Kerem'e bakıyordu. Arda , Berke'nin başka bir şeyle ilgilendiğini anladı ve bakışlarını takip edip bizi gördü. Kafasını salladı ve Berke'nin omzunu sıvazlayıp bir şeyler dedi.
"Boynuna ne oldu? ". Kerem boynumdaki izleri mi görmüştü? Yutkunup kendimi toplamaya çalışırken artık yüzüm nasıl bir hale girdiyse " Pardon , üzmek istememiştim " diye mırıldandı ve öğle yemeğinde birşey yiyip yiyemeyeceğimizi sordu.

Biraz hızlı değil miydi ? Neyse diye geçirdim içimden. Bu çocuk bu okulda her şeye yeni başlıyordu.
Belki tüm okulun fikrini değiştiremezdim ama bir kişinin beni doğru tanımasını sağlayabilirdim.

Zil çalınca beraber sınıfa geçtik. Ve okulun yakınındaki bir kafede buluşmak üzere anlaştık. Kerem bir işinin olduğunu söyleyip okuldan gitti. Ben de sıramda pineklemeye başladım. Bi ara Arda yanıma geldi ve bir not bıraktı. Homurdanarak notu aldığımda 'Yanlış kişilere güveniyorsun ." yazıyordu. Bunu Berke'nin gönderdiği aşıkardı ama niye böyle bir not gönderme ihtiyacı hissetmişti? Benim kime güvendiğim niye umrumdaydı?

En kötüsü niye bir yanım kıskandı diye yerinde duramıyordu?

Canlarım , iki ayı aşkın bir süredir yokum ama TEOG sınavım olduğu için derslerime yoğunlaşmam gerekiyordu. Sınavım da iyi geçti. Bölüm kısa olabilir kusura bakmayın ama sizleri çook özledim. Bölüm nasıldı :3 yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. Bu arada multide Kerem var :3. Sizleri seven yazarınız : Gönül Gül Koçer.

UZAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin