Bölüm 11

86 4 8
                                    

Çok karanlıktı. Hiç bir yere kıpırdayamıyor, hiç bir şey yapamıyordum. Karanlığın derinlerinden çığlık sesleri geliyordu. Duymaktan çok bunu hissediyordum. Uzun süre sonra ilk kez karanlık bana ürkütücü geliyordu.

Gözlerimi açmak istemiyordum. Açarsam ışık beni kör edecekmiş gibi hissediyordum. Kendime biraz zaman tanırken uzuvlarımı hissetmediğimi farkettim ve korkuyla gözlerimi açtım. Bir sedyede yatıyordum ve ellerim sedyenin kenarlarına bağlıydı.

Son hatırladığımda beni evime götürüyorlardı. Fakat şimdi sanırım küçük bir muayenehanedeydim. Köşede gözlerini bana dikmiş Berke'yi geç farkettim. Sert bir ifadeyle bana bakıyordu. Hadi ama, bana mı sinirlenmişti?

Boğazımdaki acı yüzümü buruşturmama sebep oldu ve hafifçe öksürdüm. Berke yanıma geldi ve başımı kaldırıp kenarda duran suyu içmeme yardım etti. Ellerimdeki ipleri zorlayınca başımı yavaşça bıraktı ve yüzüme yakın bir yere bakarak "Gece boyunca kriz geçirdin, kendine zarar verme diye bağladık." dedi.

Sahi, uyuşturucu almıştım. Şimdi ne halt edecektim?
Korkuyordum. Eğer şimdi kriz geçirdiysem evde yalnızken de pekala geçirebilirdim. Yalnız kalmak istemiyordum. Ablama veya teyzeme haber verirsem onların da kalbine indireceğimi biliyordum.

Ben bunları düşünürken Berke ellerimi çözdü ve arkama bi yastık koyarak konumumu dikleştirdi. Daha sonra içeriye  beyaz saçlı bir adam girdi. Gözlükleri ve beyaz önlüğü doktor olduğunu bağırıyordu. Adam bana gülümsedi ve elindeki ilaçları Berke'ye uzattı. "Seni bir gece daha burda tutalım kızım. Ama bir süre yalnız kalmaman gerekiyor. Vücudun o maddeyi istediği için krizler geçirebilirsin ama verdiğim ilaçlar bu krizlerin şiddetini gittikçe azaltır. Geçmiş olsun. " diyerek odadan çıktı. Tahmin ettiğim gibi yalnız kalmamam gerekiyordu ama ablam ya da teyzem bunu öğrenirse çıldırıdı.

Keşke babam yanımda olsaydı. Keşke "Herşey geçecek, iyi olacaksın. " diyebilseydi. Soğukkanlılığıyla bana da moral verirdi hem. Annemin aksine babama ihtiyacım vardı şuan.

Gözlerme gelen yaşları geri yolladım ve ilaçlara uzandım. Hepsini suyla yuttuktan sonra arkama yaslandım.
Berke saçımın bir tutamını parmaklarına doladı ve "Herşey geçecek, iyi olacaksın. " dedi. Bu sözlerine gülümsemekle yetindim. Ve daha sonra tekrar uykuya daldım.

------------

Ne kadar süre geçmişti bilmiyordum ama uyandığımda hava karanlıktı. Tüm gün yattığım için acıkmıştım ve tuvalete gitmem gerekiyordu. Elime de serum takmışlardı. İğneyi çıkardım.  Yavaşça doğruldum ve üzerimi düzelttim. Üstümde bana ait olmayan rahat bir pijama takımı vardı. Bunu kimin giydirdiğini bilmiyordum. Şuan pek de umrumda değildi.
Kapının kulbunu çevirdim ve uzun bir koridora geçtim. Burası galiba Berke'nin eviydi. Evin içinde muayenehane mi vardı?

Koridor boyunca yürüyerek tuvaleti bulmayı umuyordum. Birden mefes alan bir şeye çarpınca hafif bir çığlık attım. "Şş, korkma. Benim." diyen Berke'yi duyunca rahatladım. "Ne geziyorsun ortada?" dediğinde elimi enseme götürdüm. "Lavoboya gitmem gerek. Ve acıktım. " dedim. Ensemdeki elimi eline aldı ve kalbim uçuşa geçti. "Serumunu çıkarmasaydın keşke. Lavobo hemen sağındaki kapı. Mutfak da aşağıda. Ben seni mutfakta bekliyorum. "

Usulca başımı salladım ve sağımdaki kapıya yöneldim. İşimi hallettikten sonra elimi ve yüzümü yıkadım. Aynaya baktığımda ufak bi kriz geçirdim resmen. Saçlarım karışmış, gözlerim şiş ve kırmızıydı.

Saçlarımı ellerimle düzelttim ama gözlerim için yapabileceğim bir şey yoktu. Havluyla yüzümü kuruladım ve aşağıya indim.

Işık gelen kapıya girince mutfağı buldum. Berke sandalyeye oturmuş sigara içiyordu. Masanın üstünde bir kase vardı. Kasede elma, armut, üzüm gibi meyveler vardı. Armut görünce çok sevinmiştim. Armut yemeye bayılırdım.

Berke ayağa kalktı ve dolapları karıştırdı. Önüme tabak ve bıçak koyunca umursamadım.

Kibar Feyzo triplerine girecek değildim.

Bu tavrıma gülümsediğinde içim eridi. "Burası senin evin mi? " diye sordum. "Evet ama bir iki arkadaşım da yanımda kalıyor." dedi. Uzun bir süre sessizlik olduğunda kalkmaya yeltenmiştim ama Berke'nin sorusuyla olduğum yerde kaldım. "Kerem'le o barda ne işin vardı? " sormasını istemediğim bir soruydu. "Arkadaşımla biraz eğlenmek istedim sadece. Sonunun böyle biteceğini bilemezdim." dedim ama huzursuzlanmıştım. "Artık arkadaş değilsiniz o halde?" Bunu tek kaşını kaldırarak söylemişti. "Kerem bana içirdiği şeyden içmişti. Kendinde olsaydı bana asla zarar vermezdi. O iyi biri." dediğimde sinirlendiğini hissettim. Hadi ama, zaten hep sert bir duruşu vardı. Üzerime doğru eğildi. Dudaklarının bu kadar yakın olması hiç iyi değildi.  "İyi biri mi? Sana iğrenç bir şekilde dokunan bir piçi mi savunuyorsun?  Ben olmasam onun altında inliyor olacaktın! " işte bu sefer ben de sinirlenmiştim. "Bunu bana sürtükmüşüm gibi davranan sen mi söylüyorsun?  Bana kendimden tiksinmemi sağlayacak türden dokunan sen? Hem de kendinde olduğun halde!"
Alay eder gibi güldü ama hâla çok sinirliydi. "Kendimde miydim sence? Kokun o kadar yoğunken?" 
Bu sözüyle dudaklarım aralandı. Berke de zaten değmek üzere olan dudaklarımızı birleştirdi.

________________________

Biliyorum bölüm fazlasıyla gecikti ve kısa oldu ama okuyan birsürü okuyucu olmasına rağmen oy veren kimse yok. İnsanda  yazma şevki kalmıyor o zaman. Neyse güzel bi bölüm oldu bence. Umarım sizler de beğenirsiniz.

Vote+ yorum unutmayın lütfen 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 30, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

UZAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin