My Feelings

100 9 82
                                    

Kendimi tamamen önümdeki işe vermiş, odama gömülüştüm. Yaklaşık bir haftadır Ane-san'dan köşe bucak kaçıyorum ama yakalanmam an meselesi gibi hissetmiyor da değilim. Odama giren Akutagawa'yla zaten aslında oradan uzaklaşmış aklım iyice önümdekilerden kurtulmuş ve ona dikkat kesilmişti.

"Dinliyorum Akutagawa?"

Yerinde huzursuzca kıpırdayan siyahlıya baktım. Söylemek istediği her neyse önemliydi ama bir o kadar da sinirlerimi bozacak bir şeydi ki söylemeye çekiniyordu. Ona soran gözlerle bakmaya devam ediyordum ki sonunda ağzındaki baklayı çıkardı.

"Kouyou-san sizinle görüşmek istediğini söyledi."

"Ah, Tanrım!.. Pekala ona işlerimi bitirdikten sonra yanına gideceğimi söylersin."

"Aciliyeti olduğunu ve artık kaçamayacağınızı söyledi."

Sıkıntılı bir nefes verdikten sonra oturduğum yerden kalkıp kapıya yöneldim. Bunun olacağını biliyordum ama bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum. Acaba o aptal uskumru Ane-san'a ne demişti de Ane-san bu kadar merak etmişti.

"Akutagawa..."

"Evet Chuuya-san?"

"Ane-san neden seni gönderdi, daha müsait ve düşük rütbeli birini gönderebilirdi?"

"Başkası olursa kolayca geçiştirebileceğinizi ve kaçabileceğinizi söyledi."

"Anlıyorum... Gidebilirsin."

Odamdan çıkıp Ane-san'ın yanına gitmeye başladım. Çok sıkıntılı anlar yaşayacağımı biliyordum. Birden Ane-san'ın kapısının önüne vardığımı fark ettim. Derin bir nefes alıp kapısını tıklattığımda 'gir' komutunu aldım. Kapıyı açıp içeri girdiğimde sırtı dönük bir şekilde bekleyen kadının karşısına geçtim. Oturmamı işaret ederken sandalyesine oturdu. Ben de oturduktan sonra sadece bana bakmaya başladı. O bana bakıyor ben ona bakıyordum ama kimse bir şey demiyordu. En sonunda sessizliği Ane-san bozdu.

"Evet Chuuya-kun, bekliyorum."

"Ah, hadi ama Ane-san! Neden anlatmak zorundayım ki?!"

"Çünkü bir bokluklar olduğunda o küçük götünü kurtarabilecek tek kişi benim Chuuya-kun."

Sakinlikle söylediği sözlerin doğruluğuna lanet edip öncesinde derim bir nefes alarak anlatmaya başladım.

"Oraya nasıl gittiğimi kendim de hatırlamıyorum. Sadece aldığım mesajla öfkeden kudurmuş vaziyette onun istediği yere gittim. Vardığımda ona saldırdım ve bıçak çektim..."

Ah... evet buradan sonrası zordu. Çok utanç verici ve can sıkıcıydı. Kalbimin sıkışmasından bahsetmiyorum bile.

"Aah, Ane-san anlatmasam?"

"Anlatmalısın Chuuya."

"Neden gidip ondan öğrenmiyorsun? İstesen gidip ona da sorabilirsin bunu biliyorum."

"Dazai bana zaten her şeyi anlattı."

"Ha-"

Gözlerim kocaman açılmış, ağzım aralık kalmıştı. Ne demek zaten anlattı. Neden o zaman beni bu kadar zorluyor ki? Bu çılgınlık!

"Ane-san yoksa sen sadist falan mısın? Madem her şeyi biliyorsun neden bana tekrar soruyorsun ki?!"

Sesim titriyordu. Lanet olsun.

"Senin duygularını bilmek için Chuuya. "

"Benim duygularımın bir önemi mi var sanki Ane-san."

ONE SOUL AND TWO PEOPLE   ||•soukoku•||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin