Never Again

132 9 35
                                    

"Yıllardır bu anı bekliyordum seni lanet uskumru. Önce işini bitireceğim ve daha sonrasında eve gidip en değerli şarabımı içeceğim."

Susuyordu. Karşımdaki lanet herif sadece susup gözlerimin içine bakıyordu. Dolmaya başlayan gözlerime, yaşların oradan firar etmesine izin vermediğinden görüşü bulanıklaşan gözlerime bakıyordu. Bıçağımı iyice yaklaştırıp dibine soktum.

"Son sözlerini söyle Dazai."

"Chuuya, beni öldürmeyeceksin değil mi? Bana böyle bir iyiliği yapar mısın gerçekten?"

"Sus artık seni lanet olası orpspu çocuğu, saçma sapan konuşmayı bırak!"

"Aah... ama konuşmamı sen istemiştin, haksız mıyım?"

Bıçağım artık boğazının tam üstünde duruyordu, milimetreler kalmıştı ucunun boğazını parçalamasına.

"Boğazını keseceğim! Bu seni susturur!"

Gözlerim yanmaya başlamıştı artık. Hayır, kaybedemezdim. Ne şimdi ağlayabilirdim ne o öldükten sonra. Bir daha asla ona yenilmeyeceğim.

Ben kendi gözlerim ile savaşırken o sadece bana, suratıma bakmaya devam ediyordu. Sergide çok hoş bir resim görmüş ve büyülenmiş bir çocuğunkine benziyordu bakışları. Ölmeyi bu kadar çok mu istiyordu... Eğer öyleyse ona istediğini vererek kazanmasına sebep olmaz mıydım...

"Çok güzelsin..."

Ağzından dökülen iki kelime benim kırılma noktam olmuştu. Yine. Gözlerimden artık firar eden göz yaşlarına aldırış edinmeden gerindim ve bıçağımı havaya kaldırdım. Onu öldürecektim bu kadar basitti. Gelmekteki amacım buydu ve bu sefer amacımı gerçekleştirecektim. Kaldırdığım bıçağı hızla aşağıya indirdim. Kafasının tam kenarına, toprağa.

"Neden..? Neden senden kurtulmama izin vermiyorsun?! Sen beni arkanda bırakıp kolayca yeni bir hayat kurdun ama ben... Ben yapamadım. Dazai, ben bunu yapamıyorum, artık bana bunu yapma! N'olursun bırak beni gideyim.. Sana yalvarırım. Sensizlik çok zor, seninle olunca daha da zor... O yüzden lütfen, ya hep benimle ol ya da hiç benimle olma. Yoksa ben sürekli acı çekmeye devam edeceğim.."

Dizlerimin üstünde çökmüş ağlıyordum. Küçücük bir çocuk gibi. Toprağa koyduğum dirseklerim acıyordu ama kalbimden çok değil. Yere damlayan göz yaşlarımın yolu gittikçe kısalmış, şimdi alnım da neredeyse yere değecekti. Ağlamama engel olamıyordum ne kadar utanç verici değil mi?

Birden üzerimde bir baskı hissettim. Bedenimi saran kollar beni nazikçe yukarı kaldırıyordu. O... Ne yapıyordu öyle? Nazik kollar beni Dazai'nin göğsünde konumlandırdığında yumuşak bir el kafamı onun boynuna bastırdı. Yumuşak el nazikçe saçlarımı okşamaya başladı. Aah, uykum geliyor.. Onun rahatlatıcı kahve kokusu ve saçlarımda dolaşan nazik elleri.. Beni öyle rahatlatıyor ki canım yanıyor. Göz yaşlarım akmaya devam ederken dudakları kulağıma yaklaşıyor. Sıcak nefesini tenimde hissedebiliyorum. O nazik sesiyle kulağıma bir şeyler fısıldıyor.

"Benim acı çekmediğimi mi sanıyorsun Chuu? Mafyadan ayrılırken, ayrıldıktan sonra, yeni hayatımı düzene sokmaya çalışırken, seninle artık aynı takımda olmadığımı fark ettiğimde... Her bir anda içim nasıl sızladı bilmiyorsun. Ama başka yolu yok. Çok üzgünüm kahretsin. Seni böyle acı içinde görmeyi istemiyorum. Buna sebep oluğum için kendimden nefret ediyorum..."

"Evet, evet ben de senden nefret ediyorum. Bana bunu yaşattığın için... Ama en çok kendimden nefret ediyorum. Bir aptal gibi seni sevdiğim için..."

Gözlerimden firar eden yaşlar boynunu ıslattı, hiçbir şey demedi. Sadece saçlarımı okşamaya devam etti. Onun gözlerinden akan yaşlar ise benim saçlarımı ıslattı, hiçbir şey demedim. Sadece kokusunu içime çektim. Bir daha uzun süre ya da belki de asla içime çekemeyeceğim o güzel kokuya doymaya çalıştım. Uzun süredir özlemini duyduğum... Boynunun ardındaki yüzüme zar zor uzanan yumuşacık, hacimli saçları suratımı gıdıklarken huzur içinde üstünde uyuya kaldığımı fark edemedim...

ONE SOUL AND TWO PEOPLE   ||•soukoku•||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin