Çocukların gözlerinin içine her baktığımda kendi geçmişimi görebiliyorum.O terk edilmiş,yetimhanede büyümüş fakat her şeye rağmen hedeflerine ulaşmış sıska kumral çocuğu,kendimi.Belki de her şey daha farklı olabilirdi diye düşünüyorum.Herkes gibi bir yuvaya,beslenme çantamı hazırlayan bir anneye,en azından adlarını bildiğim bir aileye sahip olabilirdim.
Salıncaktan düşüp dizini yaralamış küçük hastam beni daldığım derin düşüncelerimden tiz sesiyle uyandırdı.
''Fazla acımayacak değil mi?''
Gülümsedim.
''Söz veriyorum,hayır''
Dizindeki yara epey açılmıştı.Bugün hemşirem ve can dostum Skeeter izinliydi.Onu üniversiteden beri tanıyordum.Kıvırcık kömür rengi saçları,minicik burnu ve melez ten rengiyle insanın içini ısıtıyordu.Hayatımın her döneminde bana yardımcı oldu.Hatta hiç görmediğim annem oldu diyebilirim.Kader yine bizi birbirimize öyle bir bağladı ki 28 yaşımızdayken de bizi bu polikinlikte birleştirdi.
İlmekleri canını acıtmamak için yavaş yavaş atıyordum.Erkek olduğum için elim biraz kaba geliyordu ama başarmıştım.Son ilmeği de atıp bir oh çektim.
''Nasıldı bakalım''
Çocuk heycandan kapattığı gözlerini yavaşça araladı.
''Fazla acımadı,teşekkür ederim Bay Ira''
İsmimi Edinburgh'da telafuz ediş şekilleri komiğime gidiyordu.Annem İzlanda'da doğmuş ama dedem ve anneannemin kökeni Türklüğe dayanıyormuş.Bunu bana 15'li yaşlarıma gelince yetimhane müdirem Mrs.Chelsea söylemişti.Ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum ama merak ettiğim için birkaç kez Türkiye ziyaretlerine katılmıştım.O kadar.
Ayağa kalkıp reçete yazmak için bir kağıt kopardım.Birkaç ağrı kesici yazdım ve bir hafta sonra tekrar dikişleri değiştirmek için gelmeleri gerektiğini söyleyip bugünkü son hastamı da uğurladım.Gün Skeeter olmadığı için bir hayli yorucu geçmişti.Çocuk bölümü zaten her zaman yoğun oluyordu.Bazen diğer doktor arkadaşlarım alan değiştirmemi öneriyordu ama bunu yapmam imkansız gibi bir şeydi.Çünkü yetimhaneden ilk çıktığım anda çocuklara yararlı olacağıma,onları mutlu edeceğime dair kendime büyük sözler vermiştim.
Yandan asmalı üniversiteden kalma asker yeşili çantamın içine cüzdanımı ve yedek giysilerimi sıkıştırıp montumu giydim.Her zamanki gibi aynanın karşısına geçip çıkmadan önce üstümü başımı düzelttim.Hafif kepçe ve büyük kulaklarım dışında ten rengimin parlaklığını,sakallarımı,fit uzun yapımı ve kendim kesmeyi tercih ettiğim kısa kahverengi saçlarımı seviyordum.Bir dakika boyunca üstümü başımı düzelttikten sonra kulaklığımı takıp birkaç sokak ötedeki evime doğru yürüdüm.İşime başlayalı henüz 1 yıl olmuştu ama iyi para kazanıyordum.Tek başıma yaşıyor olmamın da buna yararı vardı tabi.
Eve doğru hızlı adımlarla yürürken önünden geçtiğim markete uğrayıp enerji içeceği almaya karar verdim.Neden bilmiyorum ama canım deli gibi enerji içeceği içmek istiyordu.Adımlarımı yavaşlatıp geri döndüm.Saat 21:00 civarlarıydı,markette tek tük abur cubur alışverişi yapan insanlar vardı.Kulaklığımı çıkarıp marketin en arka reyonlarına doğru gittim.''Royce Black'' almaya karar vermiştim.Üst rafa doğru uzanıp en arkaya doğru devrilmiş ve tahminimce sıkışmış kutuyu almaya çalıştım.Sıkışmış gibiydi,yine de zorluyordum.Parmak uçlarımda çabalarken biran elime bir şey dokundu.İnsan eli gibiydi.Korkmuştum,kendimi geriye attım.Arkamdaki cips paketleri kafama düştü.Aman Tanrım rezil olmuştum.Yanıma biri erkek biri kadın iki görevli geldi.Düşen cips paketlerini üstümden çekip kalkmama yardım ettiler.Yere düşen çantamı toparlayıp yerden kaldırdım.Erkek görevli şüpheli şüpheli süzüyordu.
''Çantanıza bakabilir miyim?''
Neyi kastettiğini anlamıştım.
''Şaka mı yapıyorsunuz,hırsız falan değilim ben sadece üst rafa sıkıştırdığınız enerji içeceğini almak istiyordum.''
Adam yaptığı mimiklerle çantamı açmamda ısrarcı olduğunu söyledi.Israr etmedim ve çantanın içini açıp yüzüne yaklaştırdım.Olayın şokuyla tir tir titriyordum.
''Oldu mu?''
Omuz silkip yanımızdan ayrıldı.Bayana doğru döndüm.
''Alır mısınız şu içeceği,sıkışmış.''
Kadın görevli bir hamlede uzanıp aldı.
''Sıkışmış olan bir şey yok.Bayım kör müsünüz?''
Raflara tekrar bakınca buz kestim.Benim arkaya sıkıştığını düşündüğüm ve 10 saniye önce arkada olan içecek sapasağlam en önde duruyordu.Nasıl toparlayacağımı şaşırmıştım.Kadının kabalığını görmezden gelecektim.
''Ah..bakın işten çıktım ve çok yorgunum,özür dilerim şapşal gibiyim şuan.Alabilir miyim hemen?''
Kadın derin bir iç çekti ve kasaya doğru gittik.3 sterlin ödeyip marketten Dışarı çıktım.Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.Koşar adımlarla eve geldim.Çantamı bir kenara fırlatıp puflardan birine kendimi attım.
Enerji içeceğimi yavaş yavaş içerek bitirdim.Çöpe doğru basket atıp odama çekildim.Bilerek bol aldığım pijamalarımı üstüme geçirip televizyonun karşısına geçme rutinimi gerçekleştirdim.Markette yaşadığım olay hâlâ aklımı kurcalıyordu.Yorgundum ve bir anlık boşluğuma geldiğini düşünüyorum.Belki de ben yanlış tarafa uzanmışımdır.Hayır ama öyle olsa bile elime bir şeyin dokunduğu kesindi.Olaydan sonra şöyle bir düşününce ne olduğunu kesinleştirmeye çalıştım.Buz gibiydi.Evet zaten buzdolabından bir şey alıyordum ama bu öyle bir soğukluk değildi.Bu böyle dokununca tüylerinin ürperdiği cinstendi.Dokunduğum gibi bu yüzden fırlamıştım.El olduğu izlenimini bana,elimi kavramaya çalışması vermişti.Sanki elimi kaptırsam beni ona çekçekmiş gibi hissetmiştim.Bunları düşünürken o kadar dalmışım ki telefonumun çaldığını duymamışım.Odama koşup çantamdan telefonumu çıkardım.Dört cevapsız arama vardı.Hepsi de Skeeter'a aitti.Bu saatte araması beni telaşlandırmıştı.Geri çağrı yaptım.
Sesi normal geliyordu.
''Ira nasılsın?''
''İyiyim.Ne oldu bu saatte neden aradın?''
''Bir şey yok,sadece bensiz günün nasıldı diye merak ettim.''.
''Oh...tamam.O olaydan sonra korktum..''
Olay hâlâ beynimin içinde dört nala at koşturuyordu, sesimin titrememesi için çaba sarf ediyordum.
''Ne olayı?Asıl sen iyi misin?Sesin garip geliyor .''
Yüreğime su serpmişti fakat Skeeter'ın anaç duygusu ortaya çıktı mı dur durak bilmiyordu.
''Yarın anlatırım.Şuan başım çatlıyor uyumak istiyorum,iyi geceler.''
Skeeter'ın evhamlı sorularını cevapsız bırakıp aramayı kapattım.Gerçekten de başım çatlıyordu.Dişlerimi fırçalayıp kendimi bir iki ay önce aldığım yumuşacık yatağımın kollarına bıraktım.Kafamı kurcalayan sorular sayesinde ancak saatler sonra uyuyabildim.
''Bana dokunan şey neydi?Bir el?Yanılıyor muydum yoksa?içecek kutusu sıkışmış mıydı?Yoksa ben yanlış tarafta mıydım?Ne olmuştu orada?Ne!?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖRÜNMEYENLER Huldufólk
Science FictionŞeytanın Tanrı'ya karşı çıkması sonucu tarafsız kalan;Alftanes'i Reykjavik'e bağlayan yolun ortasına indirilen meleklerin,Huldufolkların, insanlarla yaşadığı aşklar sonucu doğan çocukları kabul edilmedi,yetimhanelere gönderildi.Yıllar geçtikçe insan...