''Bizden kaçıyor musun?''
Soğuk bir sis vücudumu sarıyordu.Bir beyazlığın içinde parlak tenim kayboluyordu.Uzanmış vaziyetteydim ve sırtımda eller vardı.Bildiğimiz ellerden değil,bunlar 3 parmaklıydı.Tırnakları sırtımı acıtıyordu.Tıpkı önceden duyduğum o sesler gibi tıslıyorlardı.
''Nereye gittiğini sanıyorsun..seni alacağız.''
Soğuk gittikçe artıyordu.Sırtımdaki eller biranda gitmişti.Ayağa kalkmak istiyordum ama onlardan biri engel oluyordu.Biranda önüme geçmişti.Yüzü bir örtüyle kaplıydı.Bembeyaz bir örtüyle.O örtüyü kaldırıp yüzünü görmek istiyordum ama resmen donuyordum.
''Bugün..uyandığında..her şey geç olabilir...''
Avazım çıktığı kadar bağırarak uyandım.Yatağım kanlar içindeydi.Tişörtümü çıkarıp fırlattım.Sırtım çizikler içindeydi.Olayın şokunu atlatamadan içeri Emily girdi.
''Uyan aptal!Kaçmalıyız!''
Emily yatağımı kanlar içinde görünce eli ayağı titredi.
''..hadi toparlan..hadi gitmeliyiz.''
Dışardan çığlık sesleri geliyordu.
''Lanet olsun ne oluyor?''
Emily formamı sandıktan çıkarırken bir yandan bana neler olduğunu anlatıyordu.
''İblisler geldiler.Seni arıyorlar.Şuanda Huldo'nun girişinde savaş patlak vermiş durumda.Hepimiz silahlanıyoruz.Sırtının kanama sebebini biliyorum.Al şu tişörtü bağla sırtına ve formanı giy.''
Afallamakla beraber korkudan betim bezim atmıştı.Yerimden fırlayıp Emily'nin talimatlarına uydum.
''Nereden biliyorsun Emily,hayatımda bir sıra daha yer yok.''
Emily elimi sıkıca kavramıştı.
''Onlar...Huldoya girmeden önce ilk kanın senden akacağını söylemişlerdi...oldu da..''
Emily'nin yüzüne aval aval bakıyordum.Artık bir erkek olarak benim onu korumam gerekiyordu.Evet buradan kaçmalıydık.İlk yaptığım silah olan buz topu dolu çantayı ve bana verilen kılıcı alıp koşmaya başladım.
Emily biraz arkadan geliyordu,bunun için kolumu kopacak gibi hissediyordum.Marangozhaneye ulaşmamıza az varken önümüze insan görünümlü bir kadın çıktı.Huldufolk olmadığını sol omzunda bulunan,benim sırtımda çıkan o işaretten anlamıştım.Emilyle öyle sert bir şekilde durduk ki neredeyse düşüyorduk.
''Merhaba!Nereye gidiyordunuz?''
Kadının saçları kıpkırmızı teni bembeyazdı.Şu şartlar altında görmesem mükemmel güzellikte diyebilirdim ama şuan sadece korkuyordum.Emily hafifçe botuna eğilip iki küçük hançerini çıkardı.Ben de elimi çantamdaki buz topuna götürdüm.Bir tanesini kavramıştım.Bir iblisle bu şekilde nasıl savaşırdım bilmiyordum.
''Ah,beni o komik silahlarınızla yenebileceğinizi mi sanıyorsunuz?Yazık.''
Kadın tiz tiz kahkahalar atıyordu ve bir anda durdu.
''Kızı gebertip oğlanı alacağım.''
Bize doğru koşmaya başladı,bir top çıkarıp fırlattım.Toplar nasıl olduysa öyle bir sertti ki atarken bileğimin burkulduğuna yemin edebilirim.
Attığım topa bir tekme attı ve top parçalandı.Galiba tek çare kaçmaktı.Emilynin elini tekrar tutup geldiğimiz yöne doğru koşmaya başladım.Fakat kaçtığımız şey bir insan değil iblisti.Biranda bir çığlık koptu.
Kadın Emily'nin saçını yakalamıştı.Boynuna bıçağını dayamış gülümsüyordu.Ona vurmak için adım atmaya çalıştım fakat istememle yere serilmem bir oldu.Boynum ve bacaklarım birbirine bağlı misinalarla örülmüştü.Emily can çekişiyordu.Bir parmağımı boynumdaki misinaya soktum hafif hafif nefes almaya çalışıyordum.
Kadın bizimle sohbet etmeye devam ediyordu.
''Kız arkadaşını öldürme mi ister misin?Yoksa sen mi ölmek ister...''
Kadının sesi yok oldu.Son bir hamleyle o tarafa doğru döndüm.Frida kadınla boğuşuyordu.Bir Huldukana ve İblis savaşıyordu.Fridanın elinde bir kurdele vardı,bu dünyadaki gibi yumuşak değil demirdendi.Akışkan bir demir.Diğer kadın ona bıçağıyla saldırmaya çalışıyordu.Frida'ya göre düşük olduğu her halinden belliydi.Frida bir hareketle kurdeleyi kadının boynuna doladı ve sertçe kendine doğru çekti.İblisin kellesi olduğu gibi yere düşmüştü.Fışkıran kan kırmızı değil siyahtı.Siyah kan görüş alanımı kapatıyordu.Bembeyaz kar siyaha bulanıyordu.
''Tanrım çözemiyorum!''
Emily misinaları hançeri ve dişleriyle parçalamaya çalışıyordu.Frida da yanımıza gelmişti.
''Büyülü bir misina bu,geriye çekil.''
Galiba hayatımda yaşadığım en büyük acıydı bu.Frida öyle bir çekmiştiki misinayı az kalsın boynum kopuyordu.Misinadan kurtulmanın acısıyla çığlık attım.Frida çığlığımı umursamış gözükmüyordu.
''Ayağa kalkın ve zırlamayı lütfen kesin.Daha fazlası geliyor.Beklenen savaş gerçekleşti,hadi.''
Emily kolumu omzuna attı ve onun yardımıyla marangozhaneye kadar geldim.Elinde silah Torir bizi bekliyordu.İçeri girdik ve buz kütlesi sertçe kapandı.
''İyi misiniz?''
Torir hepimizi süzüyordu.En çok hasarı alan ben cevap verdim.
''Evet şu lanet yerden kaçalım,ya da savaşıp ölelim,bitsin artık.''
Torir elini omzuma attı.
''Yaraların iyileşebilir ama bu halka olanlar kalıcı olacak.İblislerden intikam alacağız ama önce seni almalarını engellemek zorundayız.Çünkü seni almaları demek...Huldufolk halkının bitmesi demek.Sen onların kayıp prensi konumundasın Ira.Sen bu iki ırka hükmedecek kişisin.Basitçe söylemem gerekirse,seni alan savaşı kazanır.Çünkü doğru kan ne zaman kutsal toprağa temas ederse güç o zaman ortaya çıkar.''
Anlattıkların artık şaşırmıyor yapmam gerekene odaklanıyordum.
''Beni öldürün o zaman ve olsun bitsin?''
Frida bağırmaya başlamıştı.
''Sen ölürsen iki ırkta yok olur.Kral soyu sensin.İki ırkın da.Aptal.''
Hayatımda kendimi bu kadar önemli hissettiğim bir an daha olmamıştı.
''Artık gidelim o zaman.Sadece gidelim,dünkü plana uyalım.''
Torir başını salladı ve komutanımızmış gibi planı son bir kez anlattı.
''Herkes soğukkanlı olsun,Emily ve Ira silahlarınızı isabetli sallamaya bakın.Frida işini biliyorsun.İlk işimiz Huldo yamacına gidip oradan sınır yollarıyla atık kapağına ulaşmak ve diğer duraksa Piana.Ondan sonrası vadi.İşimizin tek zorluğu şuan Piananın çok sıkı bir şekilde korunuyor olması ama bir şekilde halledeceğiz,eşyalarınızı alın,yolculuk şimdi başlıyor.''
Çantalarımızı son kez toparlayıp Pianaya doğru yola çıkmak için hazırlandık.
Ben iki ırkın da kaderiydim.Ben yoksam ırklar yoktu,beni alan soyunu devam ettirecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖRÜNMEYENLER Huldufólk
Ciencia FicciónŞeytanın Tanrı'ya karşı çıkması sonucu tarafsız kalan;Alftanes'i Reykjavik'e bağlayan yolun ortasına indirilen meleklerin,Huldufolkların, insanlarla yaşadığı aşklar sonucu doğan çocukları kabul edilmedi,yetimhanelere gönderildi.Yıllar geçtikçe insan...