Soluk soluğa daireme gelmiştim.Başım sinirden çatlıyordu.Skeeter benim iyiliğimi düşünüyordu belki ama bu kadarı fazlaydı.Mutfakta kendime kahve yaparken defalarca çalan telefonumu duymamaya çalıştım.Sinirliydim.Konuşursam her şey daha kötüye gidebilirdi.Yeşil kupama koyduğum kahvemi alıp sokağa bakan penceremin yanına geçtim.Bu dertlerden kurtulmamı sağlayan favori yöntemimdir.Gelen geçeni izlerken kendime saçma sapan sorular soruyorum.Bu kadının yaşı 30'dur.Acaba şu ikisi sevgili olsa nasıl olur?Bu kıyafet hiç o ayakkabıya uymuş mu?Kim bilir şunun ne derdi var? ve daha birçok anlamsız soru.Kafamı rahatlamaya çalışıyorum ama defalarca çalan lanet olası telefon rahatımı bozuyor.Tamam bu kadarı yeter kalk Ira ve konuş.Ayağa kalkıp mutfak tezgahındaki telefonu elime aldım.Skeeter'dı tabiki de.Açmayacaktım.4-5 kez daha çaldırmasını umursamadım ama telefonun başında beklemeye devam ediyordum.Birkaç dakika sonra bir mesaj geldi,işte buna bakabilirdim sonuçta baktığımı göremeyecekti.
''hlaup''
Anlam verememiştim.Bu neydi böyle?Kuş dili mi?Farklı bir dilmi?okunması bile zordu.İçimden birkaç kez okumaya çalıştıktan sonra telefonumdan çeviriyi açtım.Kopyala yapıştır yaparak anlamına baktım.
''Geliyorum''
Skeeter neden İzlandaca bir şey yazsın ki?Bunun öğrenmenin tek yolu onu aramaktı.Bütün cesaretimi toplayıp Skeeter'ı aradım.Uzunca çaldıktan sonra telefon açıldı ama ses yoktu.
''Alo?Skeeter?''
Uğultu geliyordu.Ne dediğini anlamıyordum.
''Efendim?''
''Ira burada seni bekleyenler var,beni zorla aldılar yanlarına..''
Skeeter kaçırılmışmıydı?Aman tanrım..
''Polisi arıyorum hemen Skeeter sakin o..''
Skeeter bağırdı.
''Hayır hayır..bunlar..polislik bir şey değil derhal kilisenin güneyindeki parka gel,büyük oyuncak evlerin içindeyiz.''
Başka bir zaman olsa buna gülerdim.Ama şuan gülmek yapacağım en soy şeydi.Emin bir sesle cevap verdim.
''Geliyorum,korkma ve sakin ol.''
Skeeter ağlamaklıydı.
''Özür dilerim.''
Şuan buna cevap vermek istemiyordum.Klasik huyum,inatçı ve şansı zor veren biriyimdir.Ona oraya varınca cevap verip sarılacaktım.Telefonu kapattığım gibi yanıma hiçbir şey almadan koştum.Taksi durağı Tanrıya şükürler olsun ki yakınlardaydı.Aramak yerine koşarak gittim ve birine atladım.Dışarı izlerken elim ayağım titriyordu.Neyle karşılacağımı bilmiyordum.Hem de hiç.
....
Taksiciye fazladan verdiğim parayı fırlatıp parka doğru koştum.Büyük oyuncak evler uzaktan gözüküyordu.Hayatımda hiç olmadığım kadar hızlıydım.Hangisinde olduklarını fark edememiştim.Etrafı iyice süzdüm.Zaten 3 tane vardı diğer ikisinden çocuk çığlıkları geliyordu.Parkın en sonunda olana doğru hızlı adımlarla gittim.Gerçek kapı izlenimi veren kulpu çevirdim ve derin bir nefes alarak içeri girdim.
Skeeter yere oturmuş dantel eldiveniyle oynuyordu.Yanında 2 tane insan..pardon insan değil..insan da olabilir..bunlar kimdi?
Kadın olanın ten rengi sarışın ve parlak,erkek olanınki ise kumral ve ışıltılıydı.Sanki her yerlerine sim dökmüş gibiydiler.Boyları hemen hemen benim kadardı,kız olan biraz daha kısaydı.Kıyafetleri garipti.Kadın beyaz tüllerden bir elbise giymişti,ayakkabısı yoktu ama teni tertemizdi,saçları ayaklarına kadar uzanan bir örgüydü.Erkek tahminimce deriden olan bir eteğimsi pantalon giymişti.Üstünde bir şey yoktu,kaslı yapısını göstermek ister gibiydi.Saçları kısa ve kahverengiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖRÜNMEYENLER Huldufólk
Science FictionŞeytanın Tanrı'ya karşı çıkması sonucu tarafsız kalan;Alftanes'i Reykjavik'e bağlayan yolun ortasına indirilen meleklerin,Huldufolkların, insanlarla yaşadığı aşklar sonucu doğan çocukları kabul edilmedi,yetimhanelere gönderildi.Yıllar geçtikçe insan...