five

11 2 0
                                    

Jeongin uzun süredir şarkı açmıyor, kapısına gelen Hyunjin'in kendisine seslenişlerini dinliyor ama hiç ses vermiyor ve aslında hiçbir şey yapmıyordu. Okuluna gidip derslere giriyor, eve geliyor, yemek yiyip ders çalışıyordu.

Beynini derslerine yoruyor, olabildiğince Hyunjin'i arka plana atmaya çalışıyordu.

Acıktığını hissedip amfiden çıktı ve bin bir çeşit abur cuburun bulunduğu kafeteryadan sevdiği makaronlardan birkaç tane ve kahve alıp boş bir masada karnını doyurmaya başladı.

Karşısındaki sandalye çekildiğinde yediği makaron boğazına kaçmış, öksürmeye başlamıştı.

Seungmin oturamadan hemen Jeongin'in yanına gidip sırtını sıvazlamış, kahvesini içmesi için uzatmıştı.

Jeongin kahveden birkaç yudum alıp sakinleştikten sonra Seungmin de sandalyesine oturabilmişti.

"İyi misin?"

"Evet. İyiyim." Birkaç saniye sonra onun da nasıl olduğunu sorması gerektiği geldi aklına Jeongin'in.

"Sen?"

Kocaman gülümsemesini yüzüne yerleştirdi Seungmin.

"Bende iyiyim. Vizeler başlayacak yakında."

Terlediğini hissetti Jeongin. Seungmin onunla konuşmaya çalışıyordu besbelli. Derin bir nefes alıp gerginliğini saklamaya çalıştı.

"Ah, evet. Sanırım birçoğundan büte kalacağım."

Gergince gülümsedi eli ensesine giderken.

"Çok gergin görünüyorsun. Bir sorun mu var?"

Tam şu an, evet tam olarak şu anda yerin dibine girmek ve bir daha çıkmamak istiyordu. Keşke hiçbir insanla konuşmasına gerek olmadığı bir yer olsaydı. Yok olmayı diledi. Ağlamak istiyordu. Nefesi kesildi. Sıcak bastı.

"Aa, hayır. İyiyim."

Zoraki şekilde gülümsedi. Gözyaşlarını ustalıkla geri çevirdi. Nefret ediyordu böyle olmaktan.

"Benden çekinme lütfen. Benden kimseye zarar gelmez," dedi kocaman gülümseyip Jeongin'in masadaki eline elini uzatırken.

Elleri birbirine temas ettiğinde Jeongin vücudunun titrediğini hissetti. Uzun zaman sonra biriyle tensel temas kurmuş olmanın heyecanı vardı şimdi kalbinde.

Bir şeyler söylemek istedi. Teşekkür etmek. Fakat ağzını açıp da konuşamadı.

"Bir şey söylemek zorunda değilsin," hala elleri birleşikken Seungmin güven verici bir sesle söyledi.

"Aklımı mı okuyorsun?" Kendisininde uzun zamandır duymadığı kahkahası kaçtı ağzından. Biraz daha rahatlamış hissetti. Farkında olmadan tüm vücudunu kasmış olduğunu fark etti ve yavaşça vücudunu serbest bıraktı.

Yaklaşık 2 saat kadar oturup konuştular. İlk başlarda çekingen olsa da Seungmin'e biraz ayak uydurmuştu sonradan. 2 saatin sonunda Hyunjin ve Yeji'yi el ele kafeteryaya girerken görünce toz pembe rüyasından uyandı. Jeongin'in yüzündeki değişimi fark etmemek elde değildi. Seungmin gözlerini Jeongin'in gözlerini kilitlediği yere dikti. Hwang Hyunjin ve Hwang Yeji. Seungmin'in de suratı aniden değişti.

Jeongin, Hyunjin'i sevdiği için üzülmüştü, evet ama peki Seungmin? O neden sinirliydi Hyunjin'e? Hem de ölmesini isteyecek kadar.

war with myselfWhere stories live. Discover now