Sevdiği çocuk kendi apartmanına girip merdivenleri tırmanmaya başlamıştı. Jeongin odasına koşup kapıyı kapattı ilk önce. Nedenini kendisi bile bilmiyordu.
Sonra odasından çıkıp koşar adımlarla mutfağa gitti. Tezgaha baktı birkaç saniye. Ellerinin titrediğini hissediyordu. Sonunda kapı çaldığında ise Jeongin olduğu yere çömmüş ellerini kafasına koymuş oturuyordu. Boku yemiş gibi hissediyordu tam olarak.
Zil sesini duyduğunda baş ağrısı arttı. Birkaç saniye sonra zil sesi tekrar duyuldu. Hyunjin evin içinde birileri olduğuna emindi çünkü içeriden hala şarkının sesi geliyordu.
Jeongin ayağa kalkıp kapının önüne gitti. Delikten dışarı baktı. Hyunjin'i, tek gözünü kısmış diğer gözünü kapı deliğine dayamış şekilde görünce irkilse de yine de böyle bile çok şirin gözüktüğünü düşündü.
Kapı deliğinden pür dikkat Hyunjin'i izliyor fakat ses vermiyordu. Hyunjin elini boğazına götürüp birkaç kere sesini temizledi. 'Aa' sesi çıkardı biraz. Sonunda sesinin güzel olduğuna karar verince seslendi.
Onun bu tatlılığına gülen Jeongin, Hyunjin'in seslenmesiyle tekrar irkilip geriye adımladı.
"Hey, biri var mı," tekrar kapı deliğine, içeriyi göremeyecek olduğunu bilmesine rağmen, yaklaşırken sordu Hyunjin.
Şans bu ya, yutkunurken tükürüğü yanlış yere kaçtı. Hafifçe öksürdü ama bu boğazındaki tuhaf hissin gitmesine yetmeyince seslice öksürmek zorunda kaldı.
Aceleyle elini ağzına götürdü. Gözleri yuvalarından fırlayacak kadar açılmıştı. Kendini boks torbalarının içine kapatıp insanların kendisini yumruklamasını istiyordu.
Tam o şok sırasında şarkı bitmiş ve sessizlik olmuştu. Belki duymamıştır diye düşündü Jeongin. Öyle umuyordu. Fakat Hyunjin'in sesiyle bunun mümkün olmadığını anladı.
"Hm? Bir ses duydum sanki? Ama kimse yoksa gideyim ben o zaman."
Konuşurken güldüğü açık bir gerçekti. Sesinden bile anlaşılırdı. Jeongin kendine bir kez daha kızdıktan sonra ne yapması gerektiğini düşündü. Bir şey söylemeli miydi? Yoksa gitmesine izin mi vermeliydi?
Bir şey demedi. Gitmesinin en iyi fikir olacağına karar verdi. Hem kapıyı açsa ne diyecekti ki? 'Senden hoşlanıyorum o yüzden ilgini çekmek için senin açtığın şarkıları açıyorum' mu? Elbette, hayır.
Delikten Hyunjin'e baktı. Hala umutlu gözlerle açmasını bekliyordu. Tekrar seslendi. "Gidiyorum."
'Git' diye onun duyamayacağı şekilde fısıldadı Jeongin. Çok üzüldü Hyunjin'i hayal kırıklığı ile giderken görünce. Kendine çok kızdı. Biriyle konuşamıyordu bile. Nasıl bu kadar güçsüz olabilirdi? Biriyle tanışmaya neden bu kadar kokuyor olabilirdi ki? En fazla ne olabilirdi ki?
Ama yapamıyordu işte. Biri gelip kendisiyle konuşmak istediğinde eli ayağı birbirine dolanıyor, doğru sözleri seçemiyor ve gülmeyi unutuyordu. Etrafındaki insanlar bu yüzden kendisinin arkasından 'soğuk', 'kibirli', 'herkese üstten bakıyor', 'havalı olmaya çalışıyor' gibi şeyler söylüyordu.
Tüm işi eline yüzüne batırdığını düşündü. Bir daha şarkı açmamaya karar verdi. Hem kendisi üzülüyor hem Hyunjin'ini üzüyor ve merak içinde bırakıyordu. Kendi aptallığı yüzünden.