four

13 2 0
                                    

Bugün kendine izin verdi çünkü kalp kırıklıklarını etraftan toplaması gerekiyordu. Pijamaları üstündeyken odasına gidip hüngür hüngür ağladı. Bir süre sonra biraz abur cubura ihtiyacı olduğunu düşünüp binanın hemen yan tarafındaki küçük markete üstündeki pijamalarla hızlıca gidip geldi.

En sevdiği duygusal filmi açıp bir de ona ağladı. Saat 15'i gösterirken bulunduğu durumdan sıkılıp etrafı topladı.

Lisedeyken psikologa gitmiş ve  hafif derece sosyofobisi olduğunu öğrenmişti. Şimdilerde daha da ilerlemiş olabileceğini düşündü. Sosyalleşmek istemesi ama konuşma sırasında kendini ifade edemeyip konuşamaması ve benzeri şeyler de bu fikrinin birer kanıtı olabilirdi.

Umursamadı. Psikologa gidip derdini anlatmaya bile çekindi.

Ortalığı topladıktan sonra güneşliği her zaman kapalı olan penceresine baktı. Güneş ışıkları bulabildikleri küçük kenar aralıklarından içeriye sızmaya çalışıyordu. Bilgisayarına gidip sevdiği slow şarkılardan birini açtı. Bir süre öyle oturdu. Önemli kararlar verdi. Şarkı işi bitmişti. Aynı şekilde Hyunjin'in ilgisini çekme işi de. Hyunjin hiçbir zaman kendisini tanımayacaktı. Korkaklığı yüzünden.

Belki taşınmalıydı? Belki değişmeli, perdelerini açıp insanlarla sosyalleşmeye zorlamalıydı kendini ki böylece Hyunjin'i kolayca unutabilsin?

Yapamazdı ki. Taşınmak için parası, perdelerini açıp güneş ışığıyla ve insanlarla yüzleşmek için de cesareti yoktu.

Annesine gitmek istedi. Annesine gidip hayatın kendisi için ne kadar zorlaştığını anlatmak istedi. Sarılıp salya sümük ağlamak istedi. Ama sonra annesinin kendisine defalarca ne olduğunu soracağı geldi aklına. Açıklayamayacak kadar yorgun hissediyordu.

Yalnızlığın bu kadar zor olacağını bilemedi. İnsanların bu kadar zor olacağını tahmin edemedi.

Ne olduğunu sormadan sadece kendisine sarılıp ağlamasına izin verecek birine ihtiyacı vardı fakat ne yazık ki öyle biri yoktu.

Üstünü giyinip kalan son birkaç dersine girmek için okula gitti. Kafa dağıtmaya ihtiyacı vardı ve evde kalmaya devam ederse delirebilirmiş gibi hissediyordu.

Kafasını kaldırmadı hiç. Normalde Hyunjin'i görebilmek için hep minik güzel gözleri etrafta dolanırdı. Ama şimdi onu görmekten korkuyordu. Sanki o gün her şeyi sonlandırmıştı ve onu görürse kararından vazgeçebilirmiş gibi.

Ayak uçlarına baka baka amfiye gidip kendisine bakan gözleri umursamadan derslere girdi. Aklından hiçbir düşünce geçmiyordu. Öylece masaya bakıp oturuyor, dersin bitmesini bekliyordu.

Sonunda tüm dersleri tamamladığında yanına aldığı birkaç göstermelik defteri eline alıp yine ayak uçlarına baka baka yürüdü.

Duyduğu sesle kafası önde yürümekte zorlandı. Ama birkaç saniye sonra çoktan kafasını kaldırmış gözleriyle sesin sahibini aramıştı.

Hyunjin, geniş arkadaş çevresine gülerek bir şeyler anlatıyordu. Ne anlattığını tahmin etmek çok zor değildi. Yanında Yeji varken ve el ele tutuşuyorlarken emin olun sizde zorlanmazdınız.

Biraz yakınlarından yavaşça yürüdü. Gamzeli, kıvırcık saçlı çocuğun konuştuğunu duydu.

"Ayrıldığınızı sanıyordum. Söylemesi ayıp Hyunjin fena dağıtmıştı Yeji. İyi oldu barıştığınız."

Yeji güzel gülümsemesiyle cevap verdi.

"Her çift yaşıyordur böyle küçük kavgalar. Biz daha uzun süre ayrılmayız merak etmeyin."

Hyunjin kızın dudaklarına gülerek minik bir öpücük kondurdu.

Jeongin adımlarını hızlandırdı. Gözyaşları, göz pınarlarında durmuş akmayı bekliyorlardı.

"Hey, baksana!"

Elleri istemsizce titremeye başladı. Kim ona sesleniyor olabilirdi ki? Kimse ile konuşmuyordu. Ne diyecekti? Ne yapacaktı?

Arkasına dönüp gelene baktı. Çocuk, Hyunjin'in grubunun hemen yanından geçip kendisine geldi. Koridorda bağırdığı için Hyunjin ve grubunun bir anlığına ilgisini çekmişti. Hyunjin ile göz göze geldiler. Yerin dibine girmek istedi. Kendini evine kapatmak ve bir daha çıkmamak istedi.

Çocuğa odaklandı. Kendine gülümseyerek gelen çocuğa bakmak başını ağrıtmaya başladı. Dudaklarını dişleri arasına alıp ona eziyet etmeye başladı.

Çocuk sonunda geldiğinde elini ensesine atıp gergince gülümsedi.

"Hiç dersleri aksattığını görmemiştim. Bugün gelmeyince merak ettim. Betin benzin de atmış. Kötü gözüküyordun. Merak ettim. İyi misin? Ayrıca ders notlarını verebilirim istersen."

Kalbinin tatlılıkla dolup taştığını hissetti.

Terli ellerini pantolonuna sürttü.

"Ehm, iyiyim. Olur, ders notları. İyi olur. Ben, gelecektim. Başım ağrıyordu da."

Kendini sonunda susturabildiğinde gergince gülümsedi. Artık eve kapanmak değil direkt ölmek istiyordu.

"Tamam o zaman, bana numaranı ver. Notları atayım."

Yutkundu. Telefonunu çıkardı ne kadar heyecanlı olduğunu karşısındakine hissettirmemeye çalışırken.

O sırada Hyunjin ve grubu yanlarından geçti. Kendisine bakmadı bile Hyunjin. Sadece gamzeli, kıvırcık saçlı çocukla göz göze geldi. Hemen kafasını çevirip telefonu çocuğa uzattı.

"Seungmin ben. Ders notu ihtiyacın olursa bana yazabilirsin," dedi şirince gülümseyip telefonu geri uzatırken.

Jeongin'in heyecanı geçti biraz. Seungmin'in tatlılığı ve rahatlığı onu da rahatlattı. Samimi olduğunu düşündüğü bir gülüş verdi ona. Başının ağrısı şiddetlendiği için gitmek istiyordu.

"Teşekkür ederim Seungmin."

Arkasını döndü. Birkaç adım atmıştı ki arkasından duyduğu kahkaha ile yavaşladı. Daha sonra sağ koluna bir el sarıldı ve onu nazikçe geri çevirdi.

"Adını söylemedin," dedi hala Jeongin'in tatlılığına gülen Seungmin.

"Ah, Jeongin ben. Memnun oldum."

"Bende Jeongin. Sonra görüşürüz."

Kafa sallayıp Seungmin'in yanından geçişini izledi. Alnındaki terleri sildi koluyla.

Eve geldiğinde mutfağa dalıp hızlıca bir ağrı kesici attı ağzına. Ne çok şey olmuştu öyle. Üstünü değiştirip oturma odasındaki koltuğa attı kendini. Lambalar, perdeler kapalıydı her zamanki gibi. Hava henüz tam kararmadığı için içerisi perdeden sızan loş ışıkla dolmuştu.

Gelen müzik sesiyle gözlerini kapattı. Hyunjin kahvesini almış pencereden Jeongin'in dairseine bakıyordu. Fakat Jeongin öyle yorgundu ki ne pencerenin köşesine geçip sevdiğine bakacak ne de kendi kendine utanıp tuhaf haraketler yapamayacaktı. Şarkı açmama kararını zaten vermişti.

Hyunjin bekledi kendi şarkısı bittikten sonra onun da şarkı açmasını. Ses gelmedi. O dairede oturanı çok merak ediyordu. Onunla tanışırsa iyi arkadaş olabileceğini düşünüyordu.

O daireden uzun bir süre hiçbir ses gelmedi. Hyunjin birkaç defa daha gitti oraya. Kimse cevap vermedi. Hayal kırıklığı ve merak içerisinde evine döndü her seferinde.

war with myselfWhere stories live. Discover now