Wooyoung iki gündür okula gitmiyordu, ağlamaktan moraran göz altları, kısılan sesi, zayıflamış vücudu... Wooyoung perişan haldeydi. Yavaşça sınıfa girdiğinde bakışlar ona döndü. Sınıf arkadaşlarının günaydınları karşısında yüzünde hiçbir duygu yoktu. Sesi çıkmıyordu.
"Wooyoung!"
Mingi koşarak Wooyoung'a sarıldığında Wooyoung yine tepkisizdi.
"İyi misin? Bu halin ne?"
Wooyoung Mingi'yi dinlemiyordu.
"San nerede?"
Mingi arkadaşına baktı, hiç iyi değildi Wooyoung.
"İki gündür görmedim..."
Wooyoung kaşlarını çattı.
Çalan zille sırasına oturdu. Diyecek bir şeyi yoktu çünkü. Mingi derin bir iç çekerek kendi yerine geçti.
Profesör Minseok'un dersiydi. Minseok yoklama listesiyle ilgilenirken bir ses duyuldu.
"Efendim, Choi San nerede? Yoklama listesinde adını okumadınız."
Minseok soruyu soran kıza baktı.
"Oh.. sanırım birkaç gün izinli olduğu için okula gelmiyor. Ayrıca bildiğim kadarıyla 11/F'ye geçti."
Wooyoung kalbinin ağrıdığını hissetti. Gözleri onun iradesi dışında doluyordu.
Wooyoung zar zor elini kaldırdı.
"Minseok efendim, dışarı çıkabilir miyim?"
Sesi titrerken konuştuğunda Minseok Mingi'ye baktı.
"Mingi, arkadaşına yardımcı ol."
Kim Minseok akıllı ve anlayışlı bir adamdı. Wooyoung koşarak sınıftan çıkarken Mingi'de peşinden koştu. Şimdi San'a koşma sırası Wooyoung'undu.
Merdivenlerden inerken Mingi Wooyoung'a yetişti ve onu kolundan yakaladı.
"Gitmem gerek Mingi..."
Wooyoung ağlamaya devam ederken Mingi konuşmuştu:
"Ne oldu Wooyoung, nereye gidiyorsun ne oldu!"
"San.. San'a gitmeliyim Mingi, onu çok üzdüm. Onun yanına gitmeliyim. B-bırak beni."
Wooyoung kolunu Mingi'den kurtarıp koşarak merdivenleri inerken Mingi öylece kalakalmıştı.
°~~~~'°
Wooyoung yolunu ezbere bildiği evin kapısına koşarak varmıştı. Zile bastı. Bu sefer o ağlıyordu. Kapıyı açan Chung'a baktı."Noona..."
Chungha çatık kaşlarıyla Wooyoung'a baktı. Kapının önünden çekilmemişti.
"Wooyoung, onu daha fazla üzeceksen buna izin vermeyeceğim."
"Noona, gerçekten inan bana böyle olsun istemedim. Noona lütfen, onu görmem lazım, yalvarırım izin ver... "
Wooyoung hıçkırıkları arasında sözünü zar zor bitirirken Chungha kapıdan çekildi.
"Beni pişman etme Wooyoung..."
Wooyoung acı bir şekilde tebessüm etti ve koşarak San'ın odasına çıktı. San'ın odasının kapısı aralıktı. Wooyoung gözyaşlarını silmeye çalıştı. Sessizce yaklaştı ve aralıktan içeri baktı.
San yere uzanan büyük camın önündeki koltukta oturmuş iç çekiyor, şarkı mırıldanıyordu. Wooyoung gözyaşlarına engel olamadan San'ın dinliyordu.
...
"Soğuk gece havası,
Yanaklarıma değdiğinde,
Usulca bana gelen seni düşünüyorum.."San derin bir iç çekti.
"Yavaş yavaş yayılmaya devam ediyor,
Senin düşüncelerin kafamı dolduruyor,
Belki de sonunda fark ettim ki
Bundan böyle her gün,
Gecelerim senin düşüncelerinle dolu olacak..."San sustu. Sadece sustu. Kalbinde ve zihninde devam etti şarkı, bir de Wooyoung'un dilinde.
"Bu yıldızlı gecede seni düşünüyorum..
Senin için atan bu kalbimi duyabiliyor musun?
Çiçekli bir gecede, ay ışığının ve ılık esintinin altında kalbimi doldurdun,
Ve bu gece tek başıma seni düşünüyorum
Kalbim sana ulaşırsa..
Bu yıldızlı gecenin sonunda
..."Wooyoung kendi kendine fısıldarken San kafasını dizlerine yasladı.
"Seni özlediğim geceler..."
Wooyoung gözyaşları yanaklarından süzülürken odaya girdi.
"Seni özledim San."
Wooyoung koştu ve San'a sarıldı. San zaten gözlerinden firar etmek üzere olan yaşlara izin verdi.
"Özür dilerim, özür dilerim... sana güvenmediğim için özür dilerim... canını yaktığım için özür dilerim. Yalvarırım bırakma beni San. Yalvarırım..."
Wooyoung kafasını kaldırıp sevdiği adama baktı. San Wooyoung'dan da kötü gözüküyordu. Ağlamaktan moraran gözleri, sıkıntıdan kemirdiği ve kan toplayan dudakları. Ağlamaktan kısılmış sesi... daha fazlası. San sahipsiz ve incinmiş bir çocuk gibiydi. Wooyoung sevdiği adamı bu hale getirmişti. Sevdiği adam ona olan sevgisinden dolayı bu haldeydi.
"Yemin olsun San, seni asla üzmeyeceğim, kimsenin üzmesine izin vermeyeceğim. Güzel yüzünü kimse solduramayacak Choi San. Seni seviyorum."
Wooyoung sevdiği adamın dudaklarına kapandığında San gözyaşlarından birini onun yanağına düşürdü. Wooyoung'a sarıldı.
"Darmadağın olduk Wooyoung, sen neredesin ben neredeyim..."
"Biz dağıttık biz toplayacağız San, ben sana güveniyorum. Sen de bana güven."
"Ben sana hep güvendim Wooyoung."
San yavaşça dudaklarını Wooyoung'un dudaklarına bastırdı. Hem kalplerindeki hem de bedenleri arasındaki hasret son bulmuştu. Bir kıvılcım yetiyordu her zaman koşup geriye, birbirlerine dönmelerine...
____________________WOOSAN____________________
Ah ne zormuş bitsin demek
Hala severken seni
Dudaklarını öpmemek
Bir yabancı gibi
Bilirsin ayrılık konusunda
İyi değiliz ikimiz de
Bir kıvılcım yeterdi her zaman
Koşup geri dönmemizeFark etmeden hem de hiç farkında olmadan fici değmesin ellerimize çevirdim alkışım?
'°•~Say you love me...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Famous ~ Woosan
Fanfictionchsanshine: Yapmacıksın Jung Wooyoung. ! Sevenleri olduğu için silmeye kıyamadığım bir fic. Mantık ve yazım hataları mevcuttur, fici yazarken daha ortaokula gitmekteydim. Anlayışınız ve affınıza sığınarak... !