2.Bölüm: SON ÇARE

41 5 4
                                    

🎵Novo Amor- Carry You 

                                                             2.Bölüm "SON ÇARE"

Son dersteydik. Çıkmamıza, etraftaki bu gereksiz insanlara biraz daha katlanmama sadece beş dakika vardı. Boş çantamı kucağıma alıp yavaş yavaş sıranın üzerindeki eşyalarımı doldurmaya başladığımda zil çaldı. Selvi Hoca, siyah deri çantasını koluna taktığı gibi sınıftan çıkarken sınıfta boşalmaya başlamıştı. Ortamdaki oksijen artmaya başladığında derin nefes aldım ancak o sırada kapıdan bana seslenen Sinan'a baktım. "Efendim?"

Kafasıyla işaret etti. "E hadi, seni bekliyorum."

Elimle 'git git' işareti yaptım. Konuşmak zor geliyordu şuan da. "İyi, görüşürüz sonra."

Çantamı doldurmaya devam ederken kafamı salladım sadece. Şimdi Seden damlardı buraya. O gelene kadar sallanabilirdim. Tüm eşyalarımı doldurup elime telefonumu aldım. Hiç bir çağrı ya da mesaj yoktu. Reklam bildirimi bile yoktu. Aplikasyonların bile umurunda değildim.

Oturduğum yerden kalkıp ceketimi giydim. Çantamı tek omzuma takıp sınıftan çıktığımda karşı sınıfı yokladım. Seden'in geldiği yoktu. Sınıfta da değildi. Gözüm Çağatay'ı aradı. Yoktu. Olsaydı şaşırtıcı olurdu pekhâla.

Oflayarak ilerlemeye başladığımda diğer sınıflardan önüme çıkan Deniz ve Eda'yı görmemle adımlarımı olabildiğince yavaş ve sessiz atmaya başladım. Şükür ki tam da istediğim gibi beni fark etmemişlerdi. Koridor hatta okul iyice boşaldığından tüm konuşmalarını rahatlıkla duyabiliyordum. Eda, Deniz'e telefonundan bir şeyler gösteriyordu. Komik bir şeye bakıyor olmalıydılar çünkü Deniz'in kısık gülüşü ve Eda'nın şımarık kahkahaları koridorda yankılanıyordu. Sataşıp sinirlerini bozmak isterdim aslında da parmağımı oynatacak hal yoktu şuan bende.Olsa bile bu iki gereksiz için oynatır mıydım, hiç sanmıyorum.

Duvar dibinden yürümeye devam ettiğim esnada telefonumu çıkarıp Seden'e nerede olduğunu sorduğum bir mesaj attım hızlıca. Cevap gelmeyince de hemen aradım ancak uzun bir süre çaldıktan sonra meşgule düşmüştü.

"Bu çok iyiymiş Eda. Bunu mu yapsak?" Kafamı telefonumun ekranından kaldırıp onlara baktım. Oldukları yerde durmuş iyice telefona gömülmüşlerdi. Resmen saçları birbirine değecek kadar dip dibeydiler. Bu Deniz böyleydi işte. Herkesle samimi, sınırsız, vıcık vıcık. Sinir bozucu. Başka bir esprisi yoktu anlayacağınız. Eda deseniz o zaten gayet hoşnut gibi gözüküyordu bu durumdan. Neyse ne ya. Bana ne. İsterlerse.. Beni de kötü kötü konuşturuyorlardı işte böyle. Salaklar!

Bir kaç defa daha Seden'i aradığımda sonuç bir öncekilerden farksız değildi. Gerçekten şuan da nerede ne yapıyordu çok merak ediyordum. Telefon açmamak Seden'in yapacağı bir şey değildi. Çağatay'ı da görememiştim zaten. Muhtemelen basıp gitmişti ama yine de bir görsem ona sorardım Seden'i. Şimdi tek çarem yanında gevrek gevrek gülen Eda ile koridorun ortasında durmuş Deniz'e sormaktı. Seden, Deniz ile aramdaki gerginlikten çok daha önemliydi. Onunla konuşmak istemiyorum diye Seden'i es geçmezdim.

Kendime çeki düzen verip omuzlarımı dikleştirdim ve adımlarımı hızlandırıp arkalarından yaklaştım. "Deniz?"

İkisi birden başlarını telefondan kaldırıp bana döndüler. "Affedersin, bölüyor muyum?"

"Hayır."

"Evet."

İkisinin aynı anda verdiği zıt cevaplar karşısında bakışlarım yüzlerinde dolaştı. "Sana sormadım Eda. Deniz'e sordum."

YALNIZ ÇİÇEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin