Silahı mühürlemenin mutluluğu ile uykuya daldı Kiba. Çok nadir rüya görürdü lakin gördüğünde rüyaları hep çıkardı. O gece...Koşuyordu, nefesi tükenene kadar koşuyordu. Artık aldığı nefes ciğerlerini acıtırken son kez arkasına baktı. Onu takip eden gölgelerden eser yoktu. Onları atlattım diye geçirdi içinden. Bir süre kenarda nefeslendikten sonra yürümeye başladı . Az ileride silik bir karaltı gördü. İnsana benziyordu. Koşarak yanına vardı. Gördükleri karşısında adeta ayakları yere çivilenmişti. Gördüğü şey bir insan cesediydi. Kim olduğunu daha net kavrayabilmek için kendini adım atmaya zorladı. Sadece birkaç adım, birkaç adım daha yaklaşırsa kim olduğunu çözebilecekti. Bir adım,iki adım,üç adım... Cesede iyice yaklaştı. Artık kim olduğunu daha net görüyordu. Ceset annesine aitti... Nereye bağlı olduğunu bilmediği ipte asılı duran boynu hasır ipten dolayı morarmış olan annesinin cesedi...
Bir hışımla uyandı Kiba. Rüyanın şokunu üzerinden atmak için pencereye koştu. Nefes nefese kalmıştı. Biraz sakinleştiğinde aşağı kata indi. Annesini bulup ona sımsıkı sarılmak istiyordu. Lakin annesi yoktu... Bu sefer dışarıya koştu. Meydanda bir kalabalık vardı. Olamaz diye düşündü. Hayır bu kadar çabuk olamaz...
Kalabalığın olduğu yere iyice yaklaşınca insanları yararak öne geçti. Tıpkı rüyasındaki gibiydi. Annesi hasır iple asılmıştı.Kiba annesine çok düşkün bir çocuktu. Bir dediğini iki etmez, onun mutluluğu için canını dişine takar kimseye ezdirmezdi. Lakin annesine kıymışlardı.
Kiba'nın çoktan gözyaşları şelale olmuş akıyordu. Annesinin ne günahı olabilirdi ki?
Bir hışımla annesine ulaşmaya çalıştı lakin başarılı olamadı. Önüne geçen kalabalık buna izin vermemişti.
"ANNE! O BENİM ANNEM! ÇEKİLİN ÖNÜMDEN!"
Kalabalığı yarmaya çalıştı fakat başarılı olamamıştı. Gittikçe daha da toplanan insanlar onu boğuyordu. Bir yolunu bulup annesine ulaşmak istedi ama kalabalığın buna hiç izin vermeye niyeti yoktu.
Annesini orada yapayalnız bırakamazdı. Yanına gidip onu kurtarmalıydı. Gerçi annesi çoktan ölmüştü. Fakat bunun hiçbir önemi yoktu şuan. Ölü veya diri onu yalnız bırakamazdı. Bu acıya katlanamazdı. Sanki kalbine bir sürü iğne batırıyorlarmış gibiydi.
Kalbini tutarak gözyaşları içinde yere yığıldı Kiba. Duygu karmaşası yaşıyordu. Sinirli miydi, üzgün müydü,acı mı çekiyordu bilmiyordu. Güç bela ayağa kalktı ve annesinin cesedine baktı. Hasır ipten kaynaklanan boynundaki morluk,nefessizlikten mosmor olmuş yüzü ve rengi solmuş cildi... Bu görüntü hiçbir zaman gitmeyecekti aklından. Elini havaya kaldırıp kalbinin üzerine koydu ve şu kelimeler döküldü kurumuş dudaklarından.
"YEMİN EDERİM İSTEDİĞİN ÇOCUK OLUP BU ULUSU KURTARACAĞIM VE SENİN İNTİKAMINI ALACAĞIM ANNE. KANIN YERDE KALMAYACAK."~~~
Evett çok uzun bir zaman sonra bu hikayeye yeni bölüm atabildim. Okunacağını sanmıyorum... Ama eğer dikkatinizi çeker de okursanız lütfen düşüncelerinizi söylemekten çekinmeyin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umutsuz ulusun mucizesi
FantasiUmut ışığı sönmüş bir ulus düşünün. Kapkaranlık, adaletsiz... İnsanlarla ninjaların bir arada yaşadığı bir ulusta ne kadar adalet olabilir ki? Zengin insanlar ninjalardan aldıkları devasa kil makineleri ile fakir insanları kilden yaratıklara çevir...