Öğle arası teneffüsünde dikildiğim okul kapısının önündeyken her şey tam istediğim gibi görünüyordu. Hava bugün güzeldi. Ortalık sessiz ve sakindi. Derslerin çoğunluğu okul toplantılarından dolayı boş geçiyordu ve bunlardan dolayı keyfim gayet yerindeydi.
Derste kalemle tutturduğum saçlarım arasındaki kalemi çekip çıkardığımda omuzlarıma dökülen sarı saçlarımı elimle kısaca düzelttim. Aynı düzeni sağlamak için ellerimi kahküllerime götürüyordum ki, arkamdan biri sertçe omzuma çarparak yanımdan geçtiğinde öne doğru sendeleyerek kısık sesli bir küfür mırıldandım.
Bana çarpan çocuk özür dileme tenezzülünde bulunmadan yanımdan geçtiği gibi ilerlemeye devam etti ve sanırım belki de beni fark etmemişti.
Engel olamadığım bir refleksle elimdeki kalemi sertçe arkasından fırlattım ama isabet etmedi. Keşke etseydi. "Hep de beni buluyorsunuz!"
Söylenerek bakışlarımı tekrar okul bahçesindeki basketbol sahasının yakınlarındaki okulun bir başka çıkışının merdivenlerinin üzerinde tek başına oturan hedefime çevirdim. Taehyung'u tam tahmin ettiğim yerde bulmuştum.
Geçen gün haksız yere atıldığı takımı izliyordu ve o kadar dalgındı ki yanına yaklaştığımda beni fark etmemişti bile. Jungkook, o hariç bütün takımı toplamıştı ve aralarında atış çalışıyorlardı. İçlerinde yeni bir yüz olarak takıma Taehyung'un yerine koyduğu biri vardı. Jungkook'un hemen yanında da onların sınıfında olduğunu bildiğim Yuna vardı ve ikisi içli dışlı bir şeyler konuşurken, koyu sohbetlerinin arasına dalmayı çok istiyordum.
Sahadan gözlerini alamayan Taehyung beni fark etmemekte ısrarcı gibiydi. Bu yüzden diğer adımı da ben attım. "Konuşalım demiştin." diyerek karşısında durarak sesimi belli ettiğim anda beni fark etti ve yanağına yasladığı elini çekerek yerinde dikleşti. Gözleri üzerimde dolandı kısa bir süre.
"Ve sen de mesajıma cevap vermedin." dedi bozulduğunu açıkça belli eden bir tonda. O sırada Jungkook'un gereksiz kıskançlıkları ile boğuşuyor olduğumdan, Taehyung'un mesajına bir cevap verme fırsatını da bulamamıştım. Daha doğrusu, tamamen aklımdan çıkmıştı.
"Geldim ama." derken onun oturduğu hizadaki merdiven basamağına oturdum. "Konuşmak için."
Avcumun arasındaki yara bandını onun kucağına bıraktığımda, düz ifadesi bir anda değişti ve ona bıraktığım yara bandını eline alırken gülümsüyordu.
"Benim sana karşı geçici hisler beslediğim düşüncesini kafandan atmanı istiyorum." dedi elindeki yara bandını paketinden sıyırıp elinin üstündeki çizgi şeklinde olan yaranın üstüne kapatırken. Kesilmişti sanırım. "Konu bu."
"Elini de Jungkook o hâle getirmedi değil mi? O kadar ısırmaz diye düşünüyorum ama." derken asıl amacım hiç açmasını istemediğim o konuyu baştan kapatması için konuyu değiştirmeye çalışmaktı.
"Yok. Kendim kestim yanlışıkla."
"Lalisa!" Okul bahçesinde neredeyse yankılanan sesin adımı seslenmesiyle birlikte yerimde sıçrarken, bana bağıran Mino ayağımın dibine kadar gelmiş olan basketbol topunu kast edercesine konuştu. "Topu buraya atsana."
"Ay o ne biçim bağırmak?" Söylenerek yerimden kalktım ve birkaç adım öne, topa doğru ilerlerken dönüp omzumun üstünden gerimde kalan Taehyung'a baktım.
"Senin intikamını alayım mı?" Göz kırparak sorduğum soruyla birlikte Taehyung bana sorgularcasına baktığında, elimle bizden oldukça uzak olan Jungkook'u işaret ettim. Taehyung işaretimin ardından Jungkook'un onun suratına top geçirdiği anı kast ettiğimi anlamıştı. Ve anladığı anda yapmamı istemediğini söyler gibi başını iki yana salladı. Bundan sonraki tepkisini göremedim çünkü çoktan önüme dönmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fuck up the friends | liskook
FanficOkulun yıldız çifti Lalisa ve Jungkook, görünenin aksine birbirine aşık bir ikili değildi; birbirlerinden nefret ediyorlardı ve ikisi de isteklerinin dışında aralarındaki sahte ilişkiye katlanmaları gerektiğini biliyorlardı. fuck up the friends lali...