Bölüm 2

227 17 5
                                    

    Sabah uyandığımda dün giydiğim kıyafetlerim üzerimdeydi. Gerçekten o kadar üşengeçtim ki, üstümü değiştirmek bile istemedim. Ama bakımlı bir (!) genç kızdım.
     Elimi yüzümü yıkayıp, dişlerimi fırçaladım. Bordo bir bluz ve siyah bir tayt giydim. Azıcıķ da makyaj yaptıktan sonra hazırdım. Dönen sandalyemde duran çantamı alıp koşar adımlarla aşağı indim. Karnım aç değildi. Bu yüzden kapıya doğru koştum ve kapıdan çıkarken anneme "Aç değilim, okulda bir şeyler yerim.Seni seviyorum." diye bağırdım.
      Otobüse bindim. Oturacak bir yer bulup oturdum. Kulaklığımı kulağıma takıp 'Demi Lovato' dinledim. Yol gerçekten kısaydı. 6 şarkılık bir yol desem anlarsınız herhalde.
       Otobüsten inince telefonumla Çağla'ya mesaj yazarken birine bodoslama girdim. Kimdi bu şimdi? Kafamı kalddırıp baktığımda ne göreyim?: Poyraz.
      "Önüne baksan iyi olur cici kız."dedi sırıtarak. Sırıtışı iyi bir sırıtış değildi. Herkes bana, yani bize bakıyordu. Ne cevap vereceğimi merak ediyorlardı. Ben de kalabalıktan güç toplayıp "Birincisi önüne bakması gereken sendin.-Her ne kadar benim bakmam gerekse de- İkincisi benim adım 'Cici Kız' değil, Burçin." dedim Burçin kelimesine vurgu yaparak.
"Demek Burçin?" dedi. Sesinin tonundan beni tanıdığı hissine kapıldım. Daha fazla onunla diyalog kurmak istemiyordum. Bu yüzden oradan hızla uzaklaştım. Arkamdan "Seninle görüşücez Burçin Hanım!" diye bağırdığını duydum. Ama bozuntuya vermeden ilerledim. Güne iyi başlamamıştım.
      Hemen sırama oturdum. Çağla henüz gelmemişti. Sınıfta kalırsam beni bulabileceği şansının artacağını düşünerek, çantamı alıp lavaboya gittim. Saçlarımı düzelttim, makyajımı tazeledim. -okulumuzda makyaja kızmamaları çok garip bir şey değil mi? :)- 'Artık Çağla gelmiştir.' düşüncesiyle kapıdan çıktığım anda Poyraz'la karşılaştım.
       Bu çocuk beni korkutuyordu. "Ne var?" dedim sakince. O tatlı kahverengi gözlerini bana dikerek "Bana bir özür borçlusun." dedi. Yüzünde garip bir ifade vardı. "Değilim." dedim inatlaşarak. "Bu işin peşini bırakmayacağımı bil, Burçin Özdemir!"
"Elinden geleni ardına koyma Poyraz Kaleli." dedim meydan okuyarak ve hızla uzaklaştım.
       Köşeli jetonun henüz düşmüştü. Poyraz benim soyadımı nerden biliyordu? Bu soru aklımda dönüp dururken Çağla'yı gördüm. Kendi kendime "Bu soruyu daha sonra düşüneceğim." dedim.
Çağla'nın gözleri ışıl ışıldı. Koşarak yanıma geldi ve anlatmaya başladı:              "Bu sabah ne oldu bil bakalım? Yada sen hiç bilmeye uğraşma ben söyleyeyim. Bu sabah Cem ile karşılaştık. Bana 'Bugün çok hoşsun tatlı şey.' dedi."
       Bunu anlatırken çok mutluydu. Ben de mutlu oldum çünkü Çağla daha önce hiç aşık olmamıştı. Bu, onun için bir ilkti. "Senin adına çok mutlu oldum Pompik." diye mutluluğumu dile getirdim.
        Ben de ona bu sabah yaşanan müthiş (!) olayları anlattım. Ara sıra "Aa!" , "Şakasın." , "Gerçekten mi?" diye dinlediğini belirten cümleler kuruyordu. Birden "Sen ve Poyraz çok yakışırsınız." deyince kalbim tekledi. Nedenini bilmiyordum ama kalbim, onun adını duyunca teklemişti. Garipti. "Saçmalama." dedim çabucak. Yanaklarım kızarmıştı. O da yanaklarımın kızardığını görmüş olmalı ki "Sen...Sen ondan hoşlanıyorsun!" dedi heyecanla. "Yok öyle bir şey!" diye kükredim. "Ayakta durmaktan ayaklarım ağrıdı. Hadi,oturalım." dedim konuyu değiştirmeye çalışarak.
"Ders Matematik." dedi burnunu kırıştırarak. "Hadi yürü geç kalmayalım." dedim ve sınıfa yöneldik

●○●

       Okul çıkışı Poyraz beni durdurdu. "Konuşmamız lazım." dedi ve kolumdan tutup resmen beni siyah Audi 'sine doğru sürükledi. Kızlar homurdanarak bana bakıyorlardı. Muhtemelen benim yerimde olmak için can atıyorlardı ama ben halimden hiçte memnun değildim.
"Gerizekalı kolum acıyor!"diye acıyla inledim. Elini biraz gevşetti ama çekmeye devam ediyordu. Sonunda durduk ve elini kolumdan çekti. Kolumu ovuşturmaya başladım.
"Niye beni buraya sürükledin?"dedim sinirle. "Çünkü benden özür dileyeceksin."
"Hayır dilemeyeceğim!"
"Dileyeceksin!"
"Hayır!"
"Pekala. Özür dileme. Küçük bir yardımın da özür yerine geçebilir."dedi.         Meraklandım. Özür dilemekten daha iyi bir şey olabilirdi. Mesela matematik ödevini yapmak gibi.
"Neymiş sana yapacağım küçük bir yardım?" diye sordum 'küçük' kelimesine vurgu yaparak.
"Bir geceleğine seni aileme sevgilim olarak tanıtacağım." Gözlerim yuvalarından çıktı. "Tabiki de kabul etmiyorum. Özür dilemeyi yeğlerim." dedim kızgınlıkla. "O zaman pazartesi günü kürsüye çıkıp bütün okulun önünde "Senin gibi yakışıklı birine böyle kaba davrandığım için özür dilerim. Ayrıca beni öpmen için sana yalvarıyorum." diyeceksin. Anlaştık mı?
"Hayır. Öyle bir şey asla demem. Ailenle ilgili olan o teklifi kabul ediyorum." dedim utanatak. Başka çarem yoktu. Bütün okulun önünde "Senin gibi yakışıklı birine böyle kaba davrandığım için özür dilerim. Ayrıca beni öpmen için sana yalvarıyorum." diyemezdim.
"Yani bir geceliğine sevgilim olmayı kabul ediyorsun?" dedi. Gözleri parlıyordu. "Evet."dedim çaresizce.
"Bir de gerçekten bir şeyi çok merak ediyorum Poyraz. Okulda senin sevgilin olmak isteyen bir sürü kız var neden onlardan biri değil de, ben? dedim. Cevabı beni şoke etti : "Çünkü senin kadar seksi birine ihtiyacım var."

Sadece Sen.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin