1. Bölüm

6.1K 301 55
                                    

Hayattan nefret ederek gözlerini araladığı yeni bir gündü. İşinden nefret ediyordu. Hayatından nefret ediyordu. Herkesten nefret ediyordu. Her şeyden ama her şeyden nefret ediyordu.

Yirmi yedi yaşında koca bir ergen gibi hissediyordu.

Alarmı susturmak için telefonu fırlatmak istiyordu lakin yeni bir telefon alabilmek için altı ay aç yaşaması gerektiği için öyle bir lüksü yoktu. Kibrit kutusundan bozma odasında her yer her yerdeydi. Oldum olası temiz, ama dağınık bir kız olmuştu. Evin diğer odalarını düşününce kendi odası ona ameliyathane sterilliğinde hissettiriyordu. Ev arkadaşları hiç temiz değillerdi.

Üç yabancıyla aynı evi paylaşıyordu. Üç oda bir salon olan evde Koreli bir öğrenci, Moldov bir gündelik hizmetçi ve Türkmen bir ofis asistanıyla yaşıyordu. Bir araya gelişleri çok ilginç olmuştu. Ev arkadaşı olarak ilk Koreli öğrenci Mi-Cha'yı, kendi deyimiyle Miça'yı bulmuştu kendi okulundan. Evet, yirmi yedi yaşındaydı ama hala bitiremediği bir okulu vardı. Sürüm sürüm sürünen, yılan hikayesine dönen bir okulu... Grafik Tasarım okuyordu yaklaşık on yıldır falan. Başlangıcını pek hatırladığı söylenemezdi.

Sonra Moldov gündelikçi Marina gelmişti. Gerçi o kızdan hep şüpheliydi. Bir türlü sevememişti o kızı. Ne işler karıştırdığından çok emin değildi. Gündüzleri yaşlı bir kadının evine hizmetçi gibi gidiyordu. Akşamlarıysa gözleri kanatan cinsten şeyler giyip dışarı çıkıyor, sabaha kadar eve dönmüyordu. Neler karıştırdığı tahmin edilemez değildi. Bu kuzey ülkelerinden gelen kadınların genelinde bu tarz sıkıntılar yaşanıyordu.

En son da Türkmen Aysa kız gelmişti. Onu da Marina getirmişti. Aynı odada kalıyorlardı. Ama bu kız temizdi. Bir sürü dil biliyordu, düzgün bir işi vardı, eğitimliydi. Bazen Marina'yla aralarında Rusça konuşuyorlardı. O anlarda Marina'nın arkasından konuştuğunu, Aysa'nın kendisini savunduğunu düşünüyordu Nurdan.

İsteksizce dün kenara fırlatmış olduğu kotunu alıp geçirdi üstüne. Ardından sandalyesinin arkasından tişörtünü alıp giydi. Hızlıca kabarık saçlarına şekil verip bir at kuyruğu yaptı. Elini yüzünü yıkamak üzere odasından çıktığı an burnuna kokular doluştu.

Mutfakta yine birileri acayip yöresel bir şeyler yapıyor olmalıydı. Hazır tuvaleti boş bulmuşken kendini atıp tüm işlerini halletti. Elini yüzünü yıkadı, hafta içleri genelde eyeliner ve maskaradan oluşan makyajını tamamladı. Odasına uğrayıp hızlıca çantasını da topladıktan sonra işe gitmek üzere hazırdı.

Kapının önünde ayakkabılarını giyerken mutfakta olan Miça ve Aysa'ya "Günaydın kızlar!" diye seslendi. Neyse ki diğer manyak gitmişti. Belki de hiç gelmemişti gerçi!

İkisinin de Türkçesi kırıktı. Ama Marina'ya kısyasla ikisi de çok iyi konuşuyordu. Temel şeyleri ve kısa cümleleri anlıyorlardı.

"Günaydın Nurdan!" dedi Miça elinde peçeteye sarılmış acayip bir kek uzatarak. Nurdan tereddütle uzanıp keki alırken "Bu ne?" diye sordu.

"Tteok," dedi Miça. Nurdan ağzı açık gözleri kısık bir şekilde Miça'ya bakmaya devam ederken onun anlamadığını gören Miça gülerek açıkladı. "Pirinçli kek... Pirinçten kek," dedi hangisinin doğru tabir olduğuna karar verememiş bir şekilde.

"Hı... Teşekkürler. Geç kalmayayım ben, görüşürüz akşam!" diyerek kekten bir ısırık alarak çıktı evden hızla. İlginç bir tadı vardı ama fena değildi. Global yemeklere kendisi kadar alışan bir insan daha yoktu muhtemelen şu dünyada.

Kulaklıklarını takıp bu aralar kafayı taktığı Ezhel'in son şarkısını açtı. Tam şarkının ilk nakaratı gelmişti ki telefonu çalmaya başladı. Ekranda abisinin adını görünce gözlerini devirdi. Gerçekten bir rahat vermiyordu hayat Nurdan'a.

LÜZUMSUZ SAVAŞ (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin