BİLİNMEYENİ ANLAMAYA HAZIR OL

42 9 0
                                    

"DOĞAYA DÖN ONA DÖNMEK MUTLULUĞA DÖNMEKTİR ONA DÖNERSEN SANA HER ZAMAN KAPISINI AÇAR"

Sabah uyandığımda üzerimde bir halsizlik vardı. Bugün jisso'nun ikinci günüydü. Ben hala eşimi bulamamıştım. Bu hiç normal değildi hem de hiç.

Yine birşeyler yemek için süt ısıttım. Daha sonra kapı çaldı.

-kimsiniz.

Dışarıdan titrek bir ses tonuyla

-kapıyı açar mısınız ?

Hemen kapının kilidini açtım.
Ve kapıyı açtığımda yine o adam karşımda duruyordu. Hemen içeriye girdi. Nefes nefeseydi ve galiba birilerinden kaçıyordu.

-hey, neyin var iyimisin

-evladım bana bir su getirirmisin.

Hemen bir bardak su verdim.

Suyunu içip soluklanmasını bekledim ve

-Bana neler olduğunu anlatacak mısın.

Daha sonra beni karşısına alarak

-Zamanla kim olduğunu anlayacaksın. Zamanla kendini bileceksin. Zamanla ne yapman gerektiğini anlayacaksın. Sen sapkın değilsin, sen onlar gibi değilsin. İçinde bir ışık, gözlerinde bir umut var. Doğru yoldan sapma lütfen. En kısa zamanda sana neler olduğunu anlatacağım. Ama kendine hakim olman lazım azıp çiftleşmemelisin. Lütfen, kendine hakim ol.

Su içtiği bardağı nazikçe yere bıraktı.
Ve dışarı çıkmak için yöneldi.

Ve arkasından

-kimsin sen , hıı kimsin

Arkasını dönerek

-Tanrının diliyim, tanrının elçisiyim.

hâlâ meraklar içinde tanrı kim diye düşünüyorum. Acaba gerçekten varmıydı. Var olsa neden kendini gizlesin. Ya da acaba 1 tanemi yoksa iki tanemi veya daha fazlamı.

( JİSSO'NUN 26. GÜNÜ )

Yarın son gündü.
Henüz biriyle çiftleşmemiştim. Ve bunu her an öğrenip beni sürgün edebilirlerdi. Ve olacaktı da bundan emindim.

Gece yatağıma uzanıp yine düşünmeye başladım. Acaba hayal mi görmüştüm. Çünkü o adam o günden sonra hiç karşıma çıkmadı.

Gece aniden kapının tıklamasıyla irkildim. Hemen uyanıp o adamın geldiği düşüncesiyle kapıyı açtım ama yanılmıştım. Muhafızlar öğrenmişlerdi. Ve beni almaya gelmişlerdi. Sorgusuz sualsiz kollarımdan tutup beni saraya doğru götürmeye başladılar. Hiç direnmemiştim. Çünkü dirensem de nafile. Ya idam edilecektim ya da sürgün.

Kral Arthur'un huzuruna çıkarıldığımda:

- demek o soysuz sensin ha

-Kralım lütfen bağışlayın beni daha 4 gün var. Lütfen yalvarırım.

Yalvarmalarım boşunaydı. Beni mahzene kapatıp. İcabıma yarın bakacaklardı.

Gece o soğuk mahzende uyumak için mücadele verirken. Bir anda kapıdan bir ses geldi. Arkamı döndüm ama zifiri karanlıktı Hiçbirşey görünmüyordu.

Kısık bir ses tonu ile

- hey sen kimsin

Karşıdan kısık bir ses tonu ile

-evlat özledin mi beni.

Evet bu oydu o yaşlı adam.

-geleceğini tahmin etmiyordum.

-Sen sözünü tuttun ve bende sana yardım ediyorum evlat.

Kapıyı açtıktan sonra adım atmamla kendimi evimde bulmam bir oldu.

-Hey bunu nasıl yaptın

-bak evlat bol bol vaktimiz olacak herşeyi konuşacağız. Şimdilik şunu bil yeter. Sen seçilmiş kişisin ve bir yolculuğa çıkmamız lazım. Şimdi soru sorma ve beni takip et.

-şeyy peki adın ne

Gülerek:

- benim adım mesih evlat.

Yola çıkalı yaklaşık 1 saat olmuştu. Ve hava yeni yeni aydınlanmaya başlıyordu.

Bak evlat dünyanın felaketinden sonra insanlar kontrolü kaybetti. Kimisi sahtekar oldu, kimisi kendini tanrı olarak tanıttı . Kimisi de sizin gibi azgınlaştı. Tanrı bütün bu yanlışlarınıza rağmen hâlâ size bir şans veriyor.

-tanrı mı ?

- evet evlat tanrı.
seni ve bu evreni yaratan güç.

-peki kendisi neden müdahale etmiyor.

-işte amaç da bu evlat İmtihandayız. İmtihanı geçerseniz cennet denilen en güzel yere , imtihanı geçemezsiniz cehennem denen ateşlerle dolu bir yere gideceksiniz.Hemen anlamanı beklemiyorum evlat bütün taşlar sırasıyla yerine oturacak merak etme sen.

-Peki şimdi nereye gidiyoruz.

- öğreneceksin evlat zamanı gelince öğreneceksin.

"YILDIZLAR BİR ARAYA GELMEK ÜZERE, SEN HAYATIN ÜSTÜNÜ BİLİYORSUN ŞİMDİ ALTINI GÖRME ZAMANI "

KARANLIĞIN SOL YÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin