"Manzara harika değil mi?"
Bir anda irkildim. Yavaşça bunu soran kişiye baktım.
Anlık şaşkınlığımı atmak için derin bir nefes aldım. Karşımda kafede karşılaştığım çocuk vardı. Sırıtmış bir biçimde bana bakıyordu. Saçları gelen hafif rüzgarla savruluyordu. Yüzündeki sırıtma sanki zoraki gibiydi. Kahverengi gözlerinde bir parıltı vardı. Sadist bir parıltı. Bunu gördüğümde karşımda öylesine birisi olmadığını anladım. Bu çocuk kimin nesiyse benle oynayıp kenara atma peşindeydi. Aklıma davadaki ölümler geldi. Acaba davayla alakası varmıydı. Bunu anlamanın tek yolu vardı. Ona ayak uydurmak. Sessizce önüme dönerek sırıttım. Madem oynamak istiyordu ben de ona istediğini verecektim.
" Evet, her gün görebileceğin birşey değil"
Çocuksa aynı şekilde önüne dönerek manzaraya baktı. Yüzündeki sırıtma öncekinden daha büyük ve duyguluydu. Gülümseyerek
"Yorgun gibisiniz. İyi misiniz?"
"Evet bir kaç gündür baş ağrısından uyuyamıyorum"
"Başka bir sebep yok mu?"
Bunu sorduğunda çocuğa şaşkın bir biçimde döndüm. Çocuk çoktan bana elini uzatmış önceki sözlerini hiç söylememiş gibi sırıtarak
"Adım Dazai, Dazai Osamu" dedi
Ben de elimi uzatarak
"Ben de Y/n , Y/n L/n" dedim
El sıkıştık tam elini bırakiyordum ki elimi tutup beni kendine çekerek kulağıma birkaç şey fısıldadı. Bu beni gıdıklamıştı
"Oyun daha yeni başladı Y/n" dedi
Dediklerine şaşırmış olsamda bunu belli etmedim insanlara duygularımı belli edersem onların bundan yararlanacaklarını biliyordum. Kendimi toparlayarak sırıttım "Ebe seçildiğine göre" diyerek banktan kalktım ve evime doğru yürümeye başladım
Arkamdan bakan sert bakışları hissedebiliyordum
Onun göz hizzasından çıkınca derin bir nefes verdim. Ben daha yeni ne yaşamıştım
Bu çok saçmaydı. Bu Dazai denen kimse insanlarla oynamayı çok sevdiği belliydi. Yolda giderken sırıttım. Kime bulaştığını bilmiyorsun Dazai bey oyun istiyorsan sana en iyisinden vereceğim. Bu saçma laflarla beni manipüle edebileceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Evimin önüne geldiğimde bir anda şaşırdım. Kapımın önündeki koltukta oturan biri vardı. Bu Hinata olamazdı çünkü hinata hiçbir yere ne zamanında ne de erken gelirdi. Yavaşça bahçeye doğru yürüdüm ses çıkarmamaya aşırı dikkate diyordum. Kapının önüne doğru geldiğimde elime anahtarımı aldım. Yavaşça ön kapını sürgüsünü açtım ve içeri daldığımda karşımda anlam veremeyen bakışlarla bakan abim vardı. Abimle bir süre bakıldıktan sonra abime "Anahtarı, ne zaman yüzümün dibinden indireceğini merak ediyorum." Hemen anahtarı indirerek kapıya doğru gidip kapının kulpuna taktım. Kapı hafifi bir tık sesiyle açıldı. Ayakkabılarımı çıkarıl içeri geçtim bir hizmetler gibi abimi içeri davet ettim gülerek. Abimde bir tebessümle cevap verip içeri girdi.
"Seni bugün beklemiyordum." Dedim gömleğimin ilk üç düğmesini sökerken. "Kız kardeşimi üç aydık görmediğimi hatırladım özlemişsiniz dedim ne kadar aramasan da." Güldüm. "Çok meşguldüm"
Abim kendini tekli koltukların birine atarken kıkırdadı "Neyle meşguldün Bilgisayar oynamakla mı." Bunları derken televizyon komidinin üzerinde duran laptopu gösterek. Göz devirdim. Yukarı kata doğru çıktım. Lavaboya girerek elimi yüzümü yıkadım ardından tam duşa gireceğim sırada aklıma Hinata'nın bu akşam geleceği geldi. Pratik adımlarla aşağıya indim. Aşığıyı hafifçe toplamaya başladım. Abim beni gördüğünde "Toplamana gerek yok" dedi alayla. Yerde duran kitabı alıp rafa koyarken "senin için toplamıyorum arkadaşım gelicek" dedim alaya karşılık verircesine. Abim bunu duyduğunda yavaşça kendi eşyalarını topladı. Abime soran gözlerle baktım. Abim anlamış olacak ki yavaşça güldü "sana merhaba dediğime göre gideyim arkadaşlarla barda buluşacağız." Kapıya doğru giden abime yetiştim. Ona hafifçe sarılırken gülümseyerek "çok içme" dedim abim "peki anne. İyi eğlenceler" diyerek bana izin vermeden kapıyı kapattı. Gülerek banyoya gittim. Elimde olan ne kadar sabun, yıkama köpüğü , krem , maske hepsini kucağıma doldurarak oturdum. Yüzüme saçımızın gelmemesi için lastiklerimi de aldım. Bunların hepsini çıkarınca ne kasar çok bakım malzemem olduğunu fark ettim. Neden bu kadar çok almıştım ki. Malım işte aq. Bakım ürünlerini kategorilerine göre ayarlarken kapı çaldı. Koşarak kapıyı açtım. Açar açmaz Hinata'nın üstüme atlamasıyla kendimi yerde buldum. Ani şoku atlattıktan sonra ben de ona sarıldım. Hinatayı koltuğa oturtup meyve suyu tarzı soğuk birşeyler getirdim onun için
Zaman atlaması
3.kişi ağzından
"Onu bulabildiniz mi" diye sordu birisi. Bu soruyu soran kişi taht tarzı koltuğuna kurulmuştu. Bir patron havası vardı. Saçları omzuna kadar geliyordu. Elimdeki dolma kalemini masanın üzerine vurup duruyordu. Yanındaki sarışın kız kırmızı boya kalemiyle Garp Garip yaratıklar çiziyordu. Karşısında ayakta duran kişi gülümsedi.
"Evet, fakat bu diğerlerinde farklı" dedi
"Neresi farklı altı üstü bir kız çocuğu iki dakikadan halledersin" dedi patrona benzeyen kişi. Karşısındaki çocuk gülerek
"O kadar kolay değil bu kız diğerlerinde nasıl denir hmmmmmm daha Zeki." Dedi elimi çenesine götürerek yüzü karanlıktaydı pek görülmüyordu. Ve sözüne şunları ekledi elini yüzünden çekerken " manipüle etmesi zor biri"
Patron öne eğilerek "Kendine gel dazai Osamu"
"O kız o davayı çözerse biteriz"
Dazai yavaşça patronunun yanından giderken "anlaşıldı efendim" diyerek kapıyı kapattı.
Yolda giderken sırıtarak
"OYUN ŞİMDİ BAŞLIYOR" dedi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bungou Stray Dogs x Reader
Teen Fiction"Bu kadar ileri gidemezsin" Dedi elimdeki silaha korkarak bakarken. Silahın namlusunu başıma döndürürken konuştum. "Emin misin?" Diğerlerinin arkadaki konuşmalarını, yalvarmalarını duymamazlıktan geliyordum. Bunu yapmak zorundayım değil mi? Yoksa...