İrene yaşanan o acı olayın ardından öfke ile odasına döner. Odanın içinde bir oraya bir buraya döner durur. Bir şeyler düşündüğünü ve bu düşüncelerinden dolayı rahatsız olduğunu fark eden Lena İrene'ye iyi olup olmadığını sorar. Ancak hiçbir cevap alamaz. İrene etrafındaki hiç kimsenin, hiçbir şeyin farkına varamayacak derecede düşüncelere dalmıştır.
Odada döner, döner... ve sonra birden Lena'ya "hemen kardeşim Anastasya'ya haber gönder onunla görüşmek istiyorum" der. Durup durup bir anda böyle bir istekte bulunması karşısında şaşıran lena "kardeşiniz?" diye sorar.
İrene- Anastasya Atina'da yanında kaldığım aile Lena. Benim en yakınım. Hatta belki de tek. İşte bu yüzden o benim kardeşim gibidir.
Lena- Peki anladım. En kısa zamanda görüşmenizi sağlayacağım. Ama aklıma takılan bir şey var ve sormadan huzura ermeyeceğim. Sana onca yaptıklarından sonra neden hala imparatoriçe Evdokya'ya karşı sessizsiniz. Hiçbir şey yapmayacak mısın?
İrene yine sessizlikle cevap verir Lena'nın bu sorusuna. Aradan geçen bir kaç günün ardından imparatoriçe İrene ve Anastasya görüşürler. Bir birlerini görür görmez mutluluk dolu bir gülümsemeyle kucaklaşırlar. Hasretlerini gidermeye çalışırlar ancak her ne kadar yüzüne gülümseme oturmaya çalışsa da İren'in içinde bir şeylerin ters gittiğini hisseden Anastasya "neler oluyor İren?" diyerek neler olup bittiğini, İren'in bu gülümseyen suratının ardındaki acının sebebini öğrenmeye çalışır.
Anastasya- Konuşmayacak mısın?
İrene- Ben, ben çok kötü bir şey yaptım Nasya. Çok kötü. Yaşanan olayı anlatırken gözlerinden yaşlar birer birer düşmeye başlar. Anastasya İren'in anlattıklarını sonuna kadar büyük bir hayretle dinler. İrene, konuşmasının sonuna geldiğinde ise duydukları karşısında şoka uğrar.
Anastasya- Yanlış anladım değil mi ben? Sen, sen bile bile masum bir kızın günahına girmedin değil mi İren? Olamaz, Bu, bu mümkün değil sen bu kadar... cümlesinin sonunu getirecek cesareti kendinde bulamayan Anastasya sadece "hayır, olamaz" diyebilir.
İrene- Başka seçeneğim yoktu Nasya. İnan bana bana başka bir çare bırakmadılar. İmparatoriçe Evdokya ve yandaşları benim ikonlara inandığımı öğrenseledi bir an bile düşünmeden öldürürlerdi beni. Hadi kendimden geçtim karnımda taşıdığım minik prensime de acıyacaklar mıydı? Tabiki hayır. Onun bu dünyaya gelmeye hakkı var Nasya.
Anastasya- Tamam, sakinleş biraz. Olan olmuş artık ne söylesem boş. Beni neden çağırdın onu söyle artık?
İrene- İntikamımda bana destek olman için.
Anastasya- İntikam mı? Kimden?
İrene- Saf imparatoriçe kılığına bürünmüş olan adi, zalim, taş kalpi kadın, Evdokya. Ben yeterince ağladım, yeterince aşağılandım. Artık sıra onda. Bana her ne yapmaya kalkarsa karşılığını bin katı alsın istiyorum Nasya. Anladın mı beni? Bin katı.
Anastasya- Anladım. peki benden ne istiyorsun? Nasıl bir yardımda bulunabilirim sana?
İrene- Hemen yarın Atina'ya geri döneceksin. Sana dönerken yüklüce bir miktar para vereceğim. Artık o eski evden daha büyük bir eve taşının. Victor amcayla kendinize yeni yeni çevreler edinin. Edinin ki ilerde bize destek olabilecek güçlü müttefiklerimiz olsun. Bir de Evdokya'nın sadık hizmetkarı Helena'yı bilirsin. O da Atina'dan gelme. Orada hayatta olan akrabaları falan varmıymış öğrenmeni istiyorum sevgili kardeşim. Bu söylediklerim çok önemli şeyler. Mutlaka yapmalısın.
Anastasya- Elbette yapıcam. Kardeşim benden ilk defa bir şey istiyor onu reddedecek halim yok ya.
İrene- Ha, unutmadan Atina'da arada sırada görüştüğümüz durumları orta olan bir aile vardı. Hatırladın mı?
Anastasya- Evet, Zoe'nin ailesi. Ne oldu ki?
İrene- Ne yapıyorlar şimdi? Nasıllar?
İren'in ne yapmaya çalıştığını, lafı nereye getirmek istediğini anlayamayan Anastasya boş bakan gözlerle "iyiler" diyebilir ancak.
İrene- Güzel. onların ortanca kızı Teodara için hayırlı olcak düşüncelerim var yakında Atina'ya bizzat gelip onunla görüşeceğim.
Hiçbir şeyi çözemeyen Nasya kendi kendine "ne yapmaya çalışıyorsun İren? Aklından geçenlerden korkuyorum. Dilerim her ne yapmak istiyorsan tanrılar senin yanında olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İktidar Ateşi
Ficción históricaBen İren, kulak verin bana, kulak ver ey dünya, boyun eğdirdim isli güllere, dağ rüzgarlarına. Fırtına ve kasırgalara diz çöktürdüm. Boşuğa, gizlice çarpan günışığına cesaretimi miras bıraktım ölümümle. Boyun eğdirdim saraya ve orduya. Çöktü artık s...