Virüs

95 8 0
                                    

Diğer gün başımda ki ağrı nefes nefese uyanmamamı sağladı.
Belki beş belki on dakika sonra kapı çaldı ,içeriye Murat Bey ve asistanı olduğunu düşündüğüm biri girdi.
"Merhaba Bade." Doktorun elinde bir defter vardı "Nasılsın?"

"Iyiyim. Saolun." sesim ürkek çıkmıştı.
"Oğlum Aras." Oğluna bakarak söylemişti bunu.
"Tahlil sonucu ufak bir rahatsızlığın olduğunu belirledik. Tedavi sürecinde Aras seninle ilgilenecek. Kendisi üniversite ikide. Staj yapıyor." Aras... Şuana kadar gördüğüm en yakışıklı erkek diyebilirim.
Kumral teni ve saçları, gece mavisi gözleri, ifadesiz,kemikli yüz hatlarıyla karşımda cehennem meleği gibi duruyordu.

"Şey... Rahatsızlığım ne?" Hiçbir zaman sağlıklı bir insan olamamıştım ki. Hayatımın en güzel zamanlarını saat başı bağlandığım solunum cihazıyla geçirmiştim.
Nefes darlığım vardı. Küçüklüğümde alerji ile başlayan ve uykularımdan çalan saçma sapan bir hastalık. Murat Bey boynunda ki gözlüğünü taktı ve bana doğru yaklaştı.
"Bunu sana söyleyen biz değil ailen olmalı."
"Nasıl yani?" Cidden merak ediyordum. Önemli birşey olmasa bu kadar uzatmazlardı.
"Lütfen. Bu anı çok yaşadım güzelim. Ailen sana söyleyecek.
Aras serum değiştir ve ilaçları ver. Ilaçtan 4 saat sonra idrar ve kan testi yap. " Aras başıyla onayladı ve bana doğru yaklaştı. Murat Bey odadan çıktıktan sonra
Aras yanıma geldi.
"Bu kadar ürkek olma." Kendini beğenmiş, ukala...

Serumun iğnesini kolumdan çıkartırken yüzünü dikkatle inceliyordum. Çok güzeldi... Yeni serumu taktı ve hiçbir şey söylemeden odadan çıktı.

Hemen arkasından annem ve babam içeri girdiler. Annem ağlamıştı. Babamın suratı ise asıktı. Saçları birbirine karışmış ve sanki gece hiç uyumamıştı.
"Anne ne oldu? Artık biri söylesin şunu." Annem tekrar ağlamaya başladı ve benim yanıma geldi. Babam da yatağın diğer tarafına geçti ve saçımı okşamaya başladı. Bu küçüklüğümden beri bana huzur verirdi

"Kızım..." Babamın sesi ilk defa bu kadar ürkek çıkmıştı. "Hastalığın kanser." Gözlerimi anneme çevirdiğimde ağladığını gördüm. Dünden kalan göz makyajıyla beraber yaşları pantolonuna damlıyordu . Babam konuşmasına devam etti.

"Ama virüs yeni vücuduna geçiş yapmış. Yani tedavinin kolay olacağını söylüyorlar. 1 yada 2 ay burada kalacakmışsın. Kıyafetlerini getirdik. Başka istediğin birşey var mı prenses?"

İçimden vücudumda ki su bitene kadar ağlamak geldi. Fakat yaptığım dizlerimi karnıma doğru çekmek oldu.
"Bade istediğin birşey var mı?" Annem babamın sözünü tekrarladı.

"Var. Flütümü getirin. Birde nota defterimle flütün aletlerini getirin."

Yan flüt... On yaşımda tanışmıştım bu çalgıyla. Internet'ten araştırdıktan sonra pahalı bir alet olduğunu görüp günlerce ağlamıştım. O zaman babam normal bir maaş alıyordu. Onlara yük olmak istememiştim. Babamın verdiği harçlıklardan bir kuruş dahi harcamayıp hem flüt hem de iki aylık kurs parasını çıkarmıştım
Ailem nefes darlığım olduğu için hiç desteklememişlerdi ama ben yine de ısrar edip öğrenmiştim.

Her bir notasında kayboluyordum. Tuşlara her basışımda zaman duruyor ve yüzümde kulaklarıma kadar uzanan bir gülümseme oluşuyordu. Bir insan bir müzik aletine aşık olabilir mi? Evet olabiliyordu...

"Kızım şu çalgıyla ilgilenmeni istemiyorum. Sonuçta hastasın. Birkaç ay sonra tedavin biterse istediğin kadar çalarsın." dedi babam.
"Baba sen demiyor musun duygularını yansıt bizde ona göre davranalım diye. Tamam kabul ediyorum herkese karşı soğuk bir kızım. Ama ben duygularımı flütümle,okuduğum kitaplarla ve dinlediğim müzikle yansıtıyorum." Sıkmaktan kaskatı olmuş çenem gevşedi ve gözyaşlarım gözümden boşanmaya başladı.
Annem kolunu omzuma attı ve beni sımsıkı sardı kollarıyla.

"Tamam Emir. Tedavi sürecinde morali bozulmamalı." Annem her zaman anlamıştı beni. Bana dönerek lafını devam ettirdi.
"Bade sende çalarken zorlanıyorsan bırak ve dinlen. Abini arıyım getirsin". Yanağıma bir öpücük kondurdu.

Babam saate baktı ve
"Elif gitmemiz gerek." Bana döndü." Bade Muğla'ya gitmemiz gerek. Abin senle ilgilenecek zaten bizde iki güne geri dönmüş olacağız birtanem. Hadi görüşürüz dikkat et kendine."

Kıyafetlerinin olduğu valizi yatağımın yanına koydular ve gittiler. Yataktan kalktım. Valizin içinden siyah kazak,tayt ve çamaşırlarını aldım. Duşa girmem gerekiyordu saçım yağlanmıştı ve bundan nefret ederdim.

Duştan çıktıktan sonra saçımı kuruttum. Saçlarımın kemoterapi sırasında döküleceği gerçeği beni fazlasıyla üzüyordu. Bu düşünce bulutlarını elimde dağıttım. Her ne kadar üzücü de olsa alışmalıydım.

Kapıyı çaldı biri. Kitlediğim için anahtarı aradım. Kapıyı açtığımda abim ve sevgilisi Burcu içeri girdiler.
"Bade al canım." Abimle aramız iyi değildi. Kendi çıkarlarını düşünürdü genelde. Flütü ve defteri bana uzattığında elinden aldım ve hemen parçaları birbirine taktım.

Abim ve Burcu'yla biraz sohbet ettikten sonra gittiler. Yine düşüncelerimle başbaşa kalmıştım derken kapı hızla açıldı ve içeri Aras girdi. Beyaz doktor önlüğünü giymişti ve boynuna steteskop takmıştı. Karşımda Murat Doktor duruyordu resmen.

"Nasılsın Bade?" Çok katı bir sesle söylemişti bunu.
"İyiyim" dedim. Fakat bunu homurdanarak söylediğim için gözlerini devirmişti. Başını koltuğa çevirdiğinde gözlerinin parladığını gördüm.

"Bade sen flüt mü çalıyorsun?" Bunu söylerken çocuk gibi sevinmişti.
"Evet çalıyorum da sen neden bu kadar sevindin?"
"Ben hep çalmak istedim ama beceremedim. Daha doğrusu karşıma engeller çıktı." Gece mavisi gözleri irileşmişti ve flütte takılı kalmıştı.

"Istersen çalabilirim." Sesim çok ürkek çıkmıştı. Aras'tan korkuyordum. Çünkü çok sertti. Bakışları,yüz hatları hatta gülüşü bile sertti. "Yani sen şu defterden bir parça seç. Hatta bana eşlik et". Gözlerini flütten ayırdı ve benim gözlerime kenetledi.

"Pekala Bade." Çok güzeldi. Bu hisse daha önce hiç kapılmamıştım. Değişik bir histi. Cehennem meleğini andıran bir güzelliği vardı. Her an karşısındaki insanı ateşe atabilecek kadar da sert...

SınırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin