Aras defteri kurcalamaya başladı.
Sonunda bir şarkı seçebilmişti."Bunu çal mesela. Sonrada şunu." Yanına yaklaştım. Seçtiği şarkıların ikisine de bayılıyorum. Biri aşk kırıntıları biri ise gelevera deresi.
"Şarkıları sevdiğin için mi seçtin merak ettiğin için mi?" diye saçma bir soru sordum. Bana baktı ve güldü.
"Canım istediği için. Hadi çal bakalım". Flütü elime aldım. Nota defterinden notalara bakarak çalmaya başladım. Tizden çalıyordum. Birden Aras da katıldı ve şarkıyı söylemeye başladı. Sesi cidden güzeldi. Acaba bir kusurunu bulabilecek miydim?
Tuşlara basışıma çok dikkatli bakıyordu. Şarkıyı söylerken arasıra gözlerime bakıyor ve gülümsüyordu.
Aniden nefes alamadım ve öksürmeye başladım. Babam haklıydı,nefes darlığı olan birinin üflemeli bir çalgı çalması saçmaydı. Flüt elimden yere düştü ve benimde gücüm tükendi. Aras elimden tuttu ve yatağa doğru götürdü. Ellerim titriyordu. Alışkındım...
Aras bana su verdi ve yatağın hemen üzerinde ki solunum cihazını çalıştırdı. Maskeyi yüzüme taktı.
"Bade iyi misin?" Sesi telaşlıydı. "Babamı çağırmamı ister misin."
Nefes alış-verişim düzene girmişti fakat hala göğüs kafesim sıkışıyordu."Iyiyim. Şey... Kan ve idrar testi yapacaktın". Aras ellerini saçlarına doğru götürdü ve parmaklarını saçlarına doladı.
"Tamam. Daha iyi misin?" Yere baktığımda flütün kırıldığını gördüm. O flüt benim için çok değerliydi. Kendim almıştım ilk flütümdü."Aras... Flüt kırılmış." Sesim titriyordu. "Ya kahretsin!" Aras bana yaklaştı. Yüzünde fazlasıyla sert bir tebessüm vardı. Yanaklarımı yakarak akan yaşlarımı sildi. Bu ürpermeme neden olmuştu.
"Tamam". Sesinde saklanmış bir şefkat vardı. Babam gibiydi. Sert ama şefkatli. Daha yeni tanıdığım biri hakkında anında yorum yapmam saçma gelmişti. "Benim tanıdığım biri var. Tamir eder olmazsa yenisini alırsın."
"Bu flütü 10 yaşındayken almıştım. Durumumuz şuan ki gibi değildi. Kendi biriktirdiğim parayla alındı. Iki tane daha var ama hiçbiri bunun yerini tutmuyor". Başıyla beni onayladı.Ardından odadan çıktı ve kapıyı hızla çarptı. Bağdaş kurmuş elimde kırık flütle oturuyordum. Birden telefonuma mesaj geldi. Elime aldığımda mesajın Sıla'dan geldiğini gördüm.
Sıla benim en yakın arkadaşımdı. Daha doğrusu tek arkadaşım. O benim gibi bir kız değildi. Güleryüzlü,sosyal,anı yaşayan ve kendini seven biriydi. Kısaca benim tam tersim. Buna rağmen onu çok seviyordum. Mesajı okumaya başladım.
"Bade haberi Rüzgar'dan aldım. Cidden çok üzüldüm. Okuldan birkaç kişi daha biliyor. Eğer saat 17:30-18:00 gibi müsait olursan yanına gelcem. Seni seviyorum sakın ama sakın moralini bozma. Öpücükler..." Sıla'nın mesajı hem üzmüş hemde mutlu etmişti beni. Mesajına cevap verip. Kendimi yatağa attım.
Hemen arkasından Aras içeri girdi. Yanında da bir hemşire vardı.
"Evet Bade şimdi kolunu uzat. Ve şu kabı al". Kolumu uzattım. Hemşire kolumu sıktı, eli çok ağrıdı ve damarlarım ince olduğu için kolumun heryerini delik deşik etti.Dört tüp kanı aldı ve çıktı. Kolumda ki kanayan yerleri temizledim. Tuvalete doğru ilerlerken Aras kolumdan çekti. Elleri fazla güçlüydü ve canımı yakmak için hafifçe dokunması bile yetmişti.
"Siktir et şu idrar tahlili işini. Seni biryere götürmem gerekiyor". Elimde ki kabı aldı ve beni kapıya doğru çekti."Aras ya bırak kolumu. Canımı yakıyorsun". Birden bırakına dengemi kaybettim. "Nereye? Hem tahlili baban istedi. Ve sen yaptırmıyorsun." Yüzüme baktığında ifadesiz yüzü ve gözleri bana meydan okuyordu.
"Bak Bade beni sinirlendirme." Neden sorusu soran gözlerle bakıyordum şu anda "Çünkü sinirli halimi hiç görmedin. Görmekte istemezsin". Suratında bir kası bile oynamıyordu. Hızlı adımlarla ona yetişmeye çalışıyordum. Sonunda ani bir dönüş yaptı ve bir kapıyı açtı.
İçeri girdiğimizde burasının morg olduğunu farkettim.
"Aras lütfen çıkalım burdan. Çok soğuk". Yüzüme baktı. Yüzünde birden saçma bir gülümseme belirdi.
"Korkma. Seninde en son geleceğin yer burası. Şimdi seni biriyle tanıştıracağım." Yüzü hala kaskatı ve ifadesizdi. Bu beni korkutuyordu.
"Tamam ama hadi burası çok soğuk." Korkuyordum. Daha hayatta kalacağım belli bile değilken hayatıma son noktayı koyacak olan yere gelmek berbat bir duyguydu. Tekrar kapağa doğru yürüdü. Yavaş yavaş kaldırırken kalbim sıkışıyordu.Sanki herşey ağır çekimdeymiş gibi bir hisse kapılmıştım. Ağlamak istiyordum. Çünkü morga en son girdiğimde altı yaşında bir kız çocuğuydum. Bir cinayete tanık olmuştum. Ve pisikolojim altüst olmuştu. Karşımda yüzü parçalanmış,kolları vücutlarından kopmuş ve heryeri kan içinde olan insanlar arasından elinde silah olanı bulmam istenmişti benden.
Ağlamamak için dişlerimi birbirine bastırıyordum. Aras'ın ifadesiz yüzüne baktığımda bana soru soran gözlerle bakıyordu.
"Iyi misin?" dedi. Başımı "evet" anlamında salladım ama kesinlikle kötüydüm.
Cinayeti işleyen adam gelmişti aklıma. Benim onları gördüğümü farketmişti. Yanıma yaklaşırken ölesiye hızlı kolmuştum. Sonunda herşeyi önüme ilk çıkan kişiye anlatıp vicdan azabından kurtuldum sanmıştım.Ama o adam yine beni bulmuş ve onun yüzünü çizdirirsem ailemi öldüreceğini söylemişti. Buna rağmen polise ifade vermiştim. Ifademden yola çıkarak benim önce ölen adamı sonra da onu öldüreni bulmamı istemişlerdi ve beni şu anda bulunduğun bu lanet olası yere getirmişlerdi.
Duvara yaslandım ve yavaş yavaş kendimi yere bıraktım. Bacaklarımı karnıma doğru çekip ağlamaya başladım. Aras bana doğru geliyordu. Hayır ağlamamalıydım...
"Bade lütfen söyle ne oldu? Sadece bu orospu çocuğunu tanıyıp tanımadığını merak ediyorum." Gözlerimi parmağıyla işaret ettiği yere çevirdiğimde gördüklerim ağzımın açık kalmasını sağladı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sınır
Teen FictionSevgi şefkat nedir bilemem ben. Aşkı da hiç tatmadım. Sınırlarımın ötesini hiç görmedim ve buzdan duvarlarımın ardında dondum hep. Fakat ilk defa sınırlarımdan mayınlı tarlamdan içeri girebildi biri. "Son nefesimsin. Ben ölünce sende öleceksin p...